Türkiye’nin Rojava, İran’ın Kürdistan Bölgesi tehdidi; stratejiler ve çözümler

Türkiye’nin Rojava, İran’ın Kürdistan Bölgesi tehdidi; stratejiler ve çözümler Şengal, Ovaköy sınır kapısı, Tel Afer, Kerkük, Misaki Milli, Xinere, Haci Ümran, NATO ABD, Mazlum Abdi, Derik

Türkiye ve İran’ın eş zamanlı olarak Kürdistan’ın iki parçasını tehdit etmesi ve saldırısı haklı olarak tüm Kürtlerin temel gündemi ve öyle olmak zorunda.
Fakat öyle görülüyor ki Kürtler hala meseleye stratejik ve bütünlüklü baka bilmiş değil. Bu da aklımıza hemen Sun Tzu’nun o meşhur sözünü getirmektedir: “Taktiksiz strateji, zafere uzanan en yavaş yoldur. Stratejisiz taktik, yenilgiden önceki gürültüdür.”

  Kürtlerin bu süreçte ne hamasete ne meydan okumaya ne şikayet etmeye ne de birbirine saldırmaya ihtiyacı vardır. Kürtlerin ihtiyacı olan şey strateji oluşturmaktır. Bu stratejinin ise amacı şudur: “Kürtler üzerindeki derin inkar, imha ve işgal siyaseti nasıl durdurulacak?” Bu soruya cevap vermek dışındaki şeyler gündem dışı olmalıdır.

Aslında gerçekten içinde vatanseverlik ve milli duygular olan herkes şu anda Kürtlerin birlik olmasını öneriyor. Olaylara bakışı, sözlüğü, çözümü farklı olanların bir an için kalkıp birlik olması beklenemez. Önce ortak tespitler ve çözümler üzerinde uzlaşmak gerekir.

İran ve Türkiye hem ortak hem kavgalı 

Kürt medyası var olan saldırılarda Rojava’yı öne çıkarmakta, İran bu konuda daha tali bir yer verilmektedir. Oysa ki saldırılar her iki güce aittir. Temmuz ayında Tahran’da yapılan üçlü zirvesinden yana bu konudaki pazarlıklar sürmektedir. Hemen bu zirveden sonra 20 Temmuz’da Bağımsız Zaxo vilayetine bağlı Haftanin’de ki Perex köyüne dönük saldırı aslında bu sürecin işaret fişeğiydi. Daha önce bu konuda yayınlamış olduğumuz yazıya şu linkten ulaşa bilirsiniz: https://darkamazi.com/archives/1020234

   İran ve Türkiye, ABD başta olmak üzere batılı güçlerin bölgeden çıkarılmaya zorlanması için karar verdi. Fakat bu güçlerin desteklediği Kürtlere ne olacağı konusunda pazarlık yaptılar. Hala da pazarlık yapıyorlar.

Her iki tarafta birbirini kolluyor. Biryandan anti -Kürt karşıtlığında ve ABD’nin bölgedeki varlığına karşıtlık konusunda ortaklar öte yandan da birbirlerine karşı kuşkulular, tarihsel ve ontolojik karşıtlıkları vardır. Birbirlerinden rol ve pay kapmak istemektedirler.

ABD’nin Afganistan, Batı’nın Ukrayna savaşından sonra içe büzüldüğü yönündeki imajı bölgedeki anti Kürdistani cepheyi oldukça cesaretlendirmiştir. Her iki tarafta Kürtlerin tek resmi kazanımı olan Kürdistan bölgesini ezmek yönünde kararı kesindir. 20’inci yılda çizilen sömürgeci haritalar Kürtlerin yeniden dirilişini engellememiştir. Bu kez Kürtler yeniden paylaşılacaktır. Ortadoğu’daki sömürgeci güçler statükoyu korumak için topraklarını büyütmekte kararlıdır. Gerekirse birbirleri ile çatışarak da olsa bu planlarını uygulayacaklardır.

Hakan Fidan’ın Irak ziyareti, Kerkük hava alanı ve Ovaköy sınır kapısı

Türkiye’nin amacının sadece Rojava olduğunu düşünmek hatalı olur. Türkiye Rojava’da umduğu kadar büyük bir operasyon izni almasa da iki temel amacı vardır. Kobani ile Cizre Bölgesi arasını bir hat ile bölmek. Saldırıların Kobani’de artması bunu gösteriyor.

Türkiye’nin bir diğer hedefi de Derik’e bağlı Andiwer köyünün yukarısından başlayarak bir hat açarak Til Afere ulaşmak yani Ovaköy sınır kapısı hayalini gerçekleştirmektir. Bu da Şengal’e uzanmak demektir. Bu nedenle Türk devleti Koçerat ve Berave denen bölgedeki köylerin elektrik hatlarını ve gaz alt yapılarını vurmaktadır. Operasyon yapılması amaçlanan bölgelerden biri bu bölgedir. Bu bölgenin ayrıca Rimelan petrol sahasının sadece 30 km uzağı. Ayrıca hemen bu yol hatının geçtiği bölgelerde bazı kuyular olduğunu da belirtmektede fayda var.  Diğer alanlarda operasyon yapılmazsa bile buraya koridor açılacaktır. Yani sağ gösterip sol vurulacak. Kobani olmazsa bile Şengal’e uzanılacaktır. Türkiye’nin 2023 yılı hedefi budur. Bu da Misaki Milli sınırları demektir.

Böylelikle hem Rojava ile Güney’i birbirinden ayırmış olacak hem de Bağdat’la direk yol açılacaktır. Hakan Fidan’ın 13 Eylül tarihinde Bağdat’a yaptığı ziyaret ve alel acele, alt yapısı tamamlanmadan Kerkük hava alanının açılmasında da tüm bu planların parçasıdır.
Yani bu denli stratejik ve uzun vadeli bir planla karşı karşıyayız. Kalkıp bunu AKP’nin seçim yatırımı, iç politikadaki sıkışıklığı ile izah etmek kabul edilemez. Bu plan AKP’nin değil Türk devletinin derin aklının ürünüdür.

İran’ın hesapları

İran Irak’ın içinde Türkiye’den daha fazla örgütlüdür. Yani Türkiye gibi direk hareket etmek yerine Haşdi Şabi ve Bağdat adına harekete geçireceği güçler vardır. Kor Mor gaz sahası vb alanlara doğru bunlar adına hareket edebilir. Hatta maalesef ki bu güçlerden bazıları da Kürtlerin içindendir, YNK ve PKK gibi. Bu konuya daha sonra değineceğiz.

Fakat İran’ın iki hedefi vardır. Kendisi ile Kürdistan Bölgesi arasındaki sınıra ya direk Irak ordusunu getirmek ya da direk kendisi tutmak. Çünkü Türkiye’nin özellikle Bradost hattında ki Xaxurke, Şekif, Lolan hattındaki hareketi İran’ı rahatsız etmektedir. Her ne kadar PKK medyası Türkiye’nin sınır üzerindeki operasyonlarında bilinçli olarak yanlış algı oluşturmuş olsa da gerçek şudur: “Türkiye sınırdan içeri yaptığı operasyonları NATO üyesi olarak ve NATO’nun izni ile yapmıştır. NATO İran karşısında bir kalkan olarak Türkiye’ye operasyon yapma hakkı vermiştir”. İran bu gerçeği bildiği için Türkiye’nin bu sınır hattı boyunca uzanmasını engelleyecek adımlar atmak istemektedir. Yani Kürtlerin siyasal ve yönetsel varlığının bitirilmesinde ortaktırlar fakat sınırların nasıl değişeceği gibi konularda çelişkilidirler.

Bu da şu anlama geliyor: İran Güney operasyonu Türkiye’yi blokaj edecek biçimde gerçekleştirecektir.  Eğer İran Kürdistan Bölgesine operasyon düzenlerse Süleymaniye’de değil Hacı Ümran sınır kapısı çevresinden hareket edecektir. Zaten var olduğu Kelaşin Helgurt hattından Horne ve Goşine’ye incektir. Bu da Türkiye’nin Xinere, hattından İran sınır hattı boyunca ilerlemesini durduracak bir hamle anlamına geliyor.  Diğer yandan ise Şeyh Nasır Dağı’nın Hacı Ümran’a bakan yüzünü tutacak ve Gulala köprüsünü gözetleyecektir. Yani Diyana, Sideka hattına doğru uzanacaktır. Kandil’i koruma altına alacaktır. Zaten Kandil’in zirveleri 2011 yılında PKK ile İran arasında yapılan anlaşma ile İran’a verilmişti.

Kürtler kendisini İran ve Türkiye konusunda kandıramaz

Elbette bu ülkeler söylediklerimizi bir çırpıda hiç engelsiz yapa bilecek değillerdir. Onları engellemeye çalışan güçlerde olacaktır. Fakat öncelikle engellemesi gereken Kürtlerin kendisidir. Hukuki, diplomatik hatta askeri mücadele olmalıdır. Fakat öncelikle Kürt cephesi kendini gözden geçirmek zorundadır.

Kürtler İran’ın Türkiye’den veya Türkiye’nin İran’dan iyi olduğu konusunda kendini kandırmamalıdır. PKK’nin bu konuda ki manipülasyonu tehlikelidir. Türkiye ve İran Kürtlere karşıtlık konusunda ortaktır. Mazlum Abdi’nin çıkıp “İran’da Türkiye operasyonuna karşıdır” demesi stratejik bir hata olduğu gibi PKK siyasetinin de itirafıdır. İran bir Kürt dostu değildir. İran Türkiye’nin Kürtlere operasyon yapmasına karşı değildir. İran Türkiye’nin ABD güçlerini Suriye’de sıkıştırmasından ayrıca Kürtlerin bu biçimde Suriye ve İran’a muhtaç olmasından memnundur. Çünkü bunu kendisi yapamazdı. Sadece Türkiye’nin bu arada fazla yayılmasından rahatsızdır.

Tablo şunu gösteriyor ki 2023 yılı anti-Kürdistani cephenin Kürdistanı boğma girişimlerine tanıklık edecek. Peki Kürtler ne yapacak? PKK’nin duruşu Kürtleri nasıl etkileyecek? Kürtler hangi temellerde birlik ola bilir? Kürtlerin stratejik ilişkileri kimler olacak? Esas cevap bekleyen sorular ise bunlardır.

Yarın:  Kürtler ne yapmalı?

Diğer Haberler