Uzun zamandır beklenen Öcalan-DEM Parti görüşmesi gerçekleşti. Görüşme sonrası DEM Parti açıklama yapması bekleniyordu fakat bu satırlar yazılana değin açıklama yapılmamıştı. Çünkü DEM Parti heyeti görüşmeyi önce Türkiye’deki PKK Koordinasyonuna ve Belçika’daki PKK kurumlarına ileterek Öcalan’ın sözlerini iletecek. Sonra büyük ihtimal KCK’nin söylemeyin dediği şeyler çıkarılacak ve sansürlenmiş olacak. Devlet zaten KCK’den önce neyin iletilip neyin iletilmeyeceğini söyleyecek.
Dikkat edilirse Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan’da 23 Ekim’de Öcalan ile görüştü fakat ancak 45 gün sonra görüşme hakkında birkaç kelime konuştu. Çünkü Kandil kendisine konuşma demişti.
Yani Buldan ve Önder’in görüşmesine dair yapılan açıklama Devletin, Öcalan’ın ve PKK’nin sansüründen geçmiş olacak. Bu nedenle gerçek pazarlıkları öğrenmeyeceğiz.
Ama sonuç olarak olayları algılama yeteneğimiz var. 25 yıldır devam eden İmralı-PKK-Devlet görüşmelerini de göz önünde bulundurarak kelime kelime olmasa da genel mantığı anlama imkanımız var.
İmralı masasında Kürtleri kim temsil ediyor?
Kürt meselesinin çözümü tartışılıyor, Kuzey Kürdistan’da 32 milyon Kürt yaşıyor bu insanların kaderi belirleniyor ve görüşmede Kürt yok. Öcalan’ın yanına gidin heyet Kürtlerin temsilcileri değil. Biri Türk biri Arap… Kaldı ki Kürt bile olsa önemli olan Kürdistan’ı temsil etmeleri bu iki isim Kürt değil Kürdistanı da hiç temsil etmiyor. İşin ilginci Abdullah Öcalan’da 1999 yılında Kenya’dan Türkiye’ye gelirken “Benim Annem Türk” dedi. Daha sonra da “Fazla Kürt sayılmam, Şam’da da hiç Kürtçe konuşmazdım” dedi. Yani o zaman Öcalan’da Kürt değil. O zaman İmralı görüşmelerinde Arap Pervin, Türk Sırrı, Türk Öcalan ve Türk devleti beraber kafa kafaya verip Kürt meselesini konuşmuşlar diye biliriz.
Gidenlerden biri Pervin Buldan ki kendisi 2012 yılında Öcalan’a “Biz Kürt değiliz, Siirtli Arapız” demişti. Pervin Buldan 2013 yılındaki çözüm sürecinde de İmralı’ya giden heyet içindeydi. Devlet-PKK ve İmralı’nın üzerinde anlaştığı bir isimdi. 2007 yılından günümüze tam 17 yıldır milletvekilliği yaptı 5 yıl da HDP Eşbaşkanlığı yaptı. Hiçbir siyasi vizyonu olmayan sadece Kandil-İmralı-Devlet arasında çantacılık yapan biri olduğu için üçü tarafından desteklendi. Dokunulmazlığı olan arabasında iki kez uyuşturucu bulundu. Ama devlet buna bile ses çıkarmadı. HDP’ye oy veren Kürtler bile neden bu kadına oy veriyoruz diyordu.
Sırrı Süreyya Önder’in durumu ise tam bir şaibe yumağıdır. Türk, Türk solundan gelmiş ve geçişte Türk devletini yöneten Kemalist Ergenekon yapılarının bir parçasıdır. Kuzey Kürtlerinin 2012 yılındaki potansiyelini tüketmek için kullanılan bir truva atı olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. “Sen Başkan Yaptırmayacağız” sözü ile Demirtaş’ı mayınlı tarlaya dehleyen baş kişidir. Daha sonra Demirtaş ve o dönemki HDP vekilleri ya hapse girdi ya da hepsi kaçıp Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı Sırrı Süreyya Önder ise yine milletvekili oldu hatta hizmetlerinin karşılığı gibi Meclis Başkan Yardımcısı oldu. Sırrı Süreyya Önder gibi Kürt hareketine sızmış misyoner Türkleri daha önce de yazmıştık. Konuya bakmak isteyenler şu linke bakabilir.
Öcalan ne söyleye bilir?
Basında ilginç biçimde Türk devleti denetimindeki medya ve PKK medyası Öcalan’ın söyleyeceklerinin yüksek derece de önemli olduğunu söylüyor. Ve herkes şunu tartışıyor. “Öcalan ne söyleyecek?”. Oysa ki soru yanlış soru şu olmalı “Devlet Öcalan’ın neyi söylemesine izin verecek?”
Evet Öcalan 1999 yılından bu yana Türk devletinin istemediği ve Türk devletinin çıkarına zarar verecek hiçbir şeyi söylemedi. Kusura bakmayın, belki bazılarınız Öcalan’ı seviyor, büyük hizmet ettiğini düşünüyorsunuz. Ama hikaye sizin bildiğiniz gibi değil.
Devlet ne istediyse Öcalan onu söyledi. Türk devleti gerillayı çek dedi, çekti; devlet PKK yeniden savaş başlatsın dedi, başlattı; ateşkesi bitir dedi, bitirdi; İstanbul seçimleri için bize oy iste dedi, istedi. Hatta 2013 Newroz’un da ki mektubu için daha sonra “o mektubu devlet bana yazdırdı, o kelimeleri devlet ekletti” diyecekti. Onu geçtik yüzlerce Kürdün kan döktüğü Kobani için “Kobani’yi ben ve Hakan Fidan kurtardık” dedi.
Öcalan şimdi de, devletin istediğinin tek bir adım ötesine gidemez- gitmez. Bu nedenle İmralı görüşmeleri şu anda Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonunu güçlendirme amaçlı projeler sunacaktır. Öcalan büyük ihtimal “Eşme ruhunun güncellenmesi, Türk- Kürt barışı, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması için gerekli açılımlar, Rojava’yı kadın özgürlüğünün merkezi yapma, ben Türkiye’yi uyarmıştım, sıra Türkiye’ye gelecek” gibi ifadeleri içeren bir Kürtler için süreci muğlaklaştıran bir perspektif göreceğiz.
Öcalan bunun için yeni bir şey söylemeyecektir. Ve bize de devletin istediği şey söylenecektir.
Öcalan ile yapılan görüşmelere bu çerçeveden bakmayan herkes büyük bir yanılgı yaşar. Öcalan’ın sözlerini kutsallaştırmak zaten yanlış ama onlardan Kürtlerin çıkarına derin anlamlar çıkarmaya çalışmak daha büyük bir yanlıştır. İmralı görüşmeleri Kürt sorunun çözüm görüşmeleri değil, Türk devletinin Kürt sorununu hafifletme görüşmeleridir. Özelde son süreç Türk devletinin Rojava’daki varlığını güçlendirme görüşmeleridir.