HDP Milletvekili ve İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder vefat etti. Ailesinin başı sağ olsun. Yüce yaradan hiçbir anneye evlat, hiçbir evlada ana-baba acısı yaşatmasın. Ölüm çok ayrı bir şeydir. Duyguların dünyası ölüm karşısında öfkeli ve suskundur. Ortada bir cenaze varken söz söylemek zordur.
Fakat siyaset dünyası ile duygu dünyası birbirinden çok farklıdır. Hele hele Kürtler gibi “Soykırım Kıskancında, Özel Savaş Politikalarının yağmuru altındaki” bir halk için mesele için duygularla yorum yapmak çok tehlikelidir.
Hakkını yememek lazım Sırrı Süreyya Önder Türk toplumu için önemli bir değerdir. Hazır cevap, kıvrak zekalı, nüktedan ve sabırlı biriydi. Hatta, Kürtlerin dostu da olabilir. Fakat Sırrı Süreyya Önder Kürtlerin Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin bir sembolü değildir. Dost olmak göreceli bir kavramdır. Türk devleti ile Kuzey Kürdistan’taki Kürt mücadelesini barıştırmaya çalışmak ile Kürtlerin Milli Özgürlük davası birbirinden çok farklı şeylerdir.
Sırrı Süreyya Önder’i değil Kürtleri eleştiriyoruz…
Bu yazıda Sırrı Süreyya Önder’i eleştirmek için değil Kürtleri eleştirmek için yazılmıştır. Çünkü, Sırrı Süreyya Önder’in hastalığı, vefatı sürecinde Kürtlerin gösterdiği tepki Kürt milli bilincinin zayıflığını, Kürtlerin bilinç ve duygu dünyalarında rafine olmadığını, hatta Kürtlerin mücadele pusulalarının bozuk olduğunu gösterir.
Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninden sonra CHP genel başkanı Özgül Özel “ “Sırrı Süreyya’nın bir emaneti var. ‘Ben ölene kadar bu sır sana emanet sonra söyleyebilirsin. Cumhuriyet Şarkısı’nın senaryosunu ben yazdım’ dedi” Bir Cumhuriyet Şarkısı filimi Mustafa Kemal’i öven bir filimdi. İşin ilginci Sırrı Süreyya Önder bu M. Kemal’i öven senaryoyu yazdığını gizlemişti. Sırrı Süreyya Önder’in başka nasıl sırları var bilmiyoruz. Fakat onun Kürt Ulusal Mücadelesine en kritik dönemde dahil olduğunu biliyoruz.
Tam Arap Baharında Sırrı Süreyya Önder Kürt siyasetinin parlayan yıldızı oldu
Sırrı Süreyya Önder tam da Arap Baharı denen ve Ortadoğu haritasının değiştiği dönemde PKK orjinli legal Kürt siyasetinin içinde parladı. 2010 yılı ile beraber HDP çevresi ile ilişkilendi. 2011’de ilk kez DBP listesinden vekil oldu. Ondan önce Türkiye’nin süzme Kemalist Ergenekoncu isimleri ile bir aradaydı ve Kürtlerle kayda değer bir ilişkisi yoktu. 2013 ile beraber İmralı heyetinde yer aldı. Ve o tarihten sonra da Kürtlerle ilgili stratejik konularda söz hakkı sahibi oldu.
Kürtlerin 2012 yılından sonra AKP ile müzakereleri durdurmasında belirleyici bir rolü vardı. Kürtlerle CHP’yi ve Kemalistleri bir araya getirmeye çalıştı. Gezi olaylarında Kürtleri meydana çıkması için adımlar attı ama tutmadı.
Kuzey Kürtlerinin mücadelesini AKP ile mücadeleye çeviren eksen kayması
Daha sonra HDP’nin 80 vekil çıkardığı 7 Haziran 2015 seçimlerinde daha resmi sonuçlar açıklanmadan çıkıp “seçim zaferi emanet oylarla sağlandı” diyerek Kürtlerin zaferine gölge düşürdü. Kürtler AKP ile hükümet kurmak için görüşüp pazarlık yapabilecekken ilk elden buna karşı çıktı. Selahattin Demirtaş’ın hiçbir siyasal mantığa uymayan biçimde Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” demesinde Önder’in büyük rolü olduğunu biliyoruz. Bu biçimde Kürt meselesini AKP ile mücadelesine çevrildi ve bu Kürtler için bir eksen kaymasıydı. Bu sürecin Kuzey Kürdistan’daki Kürt mücadelesine çok büyük olumsuz etkisi oldu en büyük meyvesi ise “Hendek Savaşları” oldu.
Kuzey Kürdistan’daki Hendek Savaşları denen süreç İran, Rusya, bazı batı ülkeleri, CHP ve Fetullahçıların ortak projesiydi. Maalesef ki Önder bu süreçte de etkin rol oynadı.
Sırrı Süreyya Önder bile Öcalan’ın Barzani düşmanlığına şaşırdı
Bizde küçük bir sır verelim. Önder bile Öcalan’ın Barzani düşmanlığına şaşırmıştı. Süreyya Önder ilk olarak 11 Şubat 2014 yılında Leyla Zana ile beraber Öcalan’ın mektubunu Başkan Barzani’ye götürür. Daha sonra Öcalan’a “Mektubunuzu verdik, Mesut Barzani çok duygulandı, gözleri doldu ve bir Kürt Önderini cezaevinde görmek bana acı veriyor” der. Öcalan ona bakıyorum “Barzani’den olumsuz etkilenmişsin, sen onu tanımazsın” vb diyerek azarlar. Sırrı Süreyya Önder “Bence gerçekten duygulandı” diyerek Öcalan’ın sözlerine muhalefet eder.
Fakat unutmamak gerek Referandum sonrası Kerkük işgal edilince Sırrı Süreyya Önder “Kürt sağı yenildi” diyerek yapılan saldırıyı Kürtlere değil de bir ideolojik eğilime yapılmış gibi göstererek meşrulaştırmıştı. Bu meseleye zamanında bazı Kürt aydınları cevap verdi. Fakat meseleni üstü kapandı. Oysa ki özünde sorun şuydu “Kürtlerin dostu olduğunu söyleyenler, Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına saygı duyuyorlar mı?”
Gerçek Kürt dostluğu nedir?
Tartışmasız bir gerçek var, Kürtler Ortadoğu’nun en zulüm görmüş halkıdır. Bu halkın sorunun çözecek şey Kürtlerin kendi topraklarında egemen olması ve kendini yönetmesi ile çözülmelidir. Kürtlerin dostları bunu görmek zorundadır. Bir Türk Mustafa Kemal’i seve bilir. Fakat aynı Türk eğer Kürtlerin dostuysa Kürtlerin Mustafa Kemal yönetimi altında katliama maruz kaldığını ve Kemalist ideolojinin Kürt sorununun temelini kurduğunu görmek zorundadır. Hem Kemalist olup hem de Kürtlerin dostu olamazsınız. Sonuçta bir gün tercih yapmak zorunda kalırsınız.
Ayrıca Kuzey Kürdistan’daki çözüm ve barış görüşmeleri meselesi de oldukça karmaşıktır. Öncelikle Öcalan’ın Türk devleti ile ilişkileri karmaşıktır ve karanlıktır. Öcalan, Kürtlerin kendini yönetme hakkını dışladığı ve Kürtleri Türkiyelileştirme paradigması nedeni ile parlatılmış bir kişiliktir. Öcalan’ı sevenler eşittir Kürtleri sevmek diye bir şey yoktur. Mesele Kürtlerin “kendi kaderini tayin ve bağımsız olma mücadelesini desteklemektir”.
Kısa kısa bir tarih anlattık. Kuzey Kürtleri son 25 yılın ve Önder’in dahil olduğu son 13 yıllık dönemin bu stratejik dönemeçlerini anlamak zorundadır. Anlamadıkları için Sırrı Süreyya Önder’i Kürt mücadelesinin öncü sembolü gibi algılıyor ve hayır “Sırrı Kürt mücadelesinin öncüsü değildir” diyenlere öfke duyuyor.
Öcalan’ın çizgisi karanlıktır Kürtleri Türkiye’nin yedeğine koyma çizgisidir. Hal böyle iken onun çizgisini destekleyen Sırrı Süreyya Önder’in çizgisini Kürtlerin çizgisi olarak görmek çok büyük hatadır.
Önder, renkli ve farklı bir kişilikti. Fakat Kürtlerin önderi değildi, onun çizgisi Kürtleri sömürgecilikten kurtarma değil Türkiye’yi Kürt meselesinden kurtarma çizgisiydi. Biz, Sırrı Süreyya Önder’i eleştirmiyoruz. Gerçekleri algılama gücünü yitirmiş, kendi varlığını doğru anlamlandırmamış Kürtleri eleştiriyoruz. Fakat onu eleştirmek yanlış da değildir, ne Kürtlere ihanettir, ne Kürtlerin özgürlük mücadelesine ihanettir.
Son olarak, yüce yaradan Önder’in yerini cennet kılsın. Sevenlerinin başı sağ olsun.
Bedrettin Koçgiri