Kürt halkının özgürleşme ve statü kazanma mücadelesi, yalnızca bir etnik grubun kendi haklarına ulaşma çabası değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun yeniden şekillenişine yön verebilecek bir halk hareketidir. Bu mücadele, bölge halklarının yaşam kalitesinin yükseltilmesine, demokratikleşmenin derinleşmesine ve küresel ölçekte barış ve istikrara katkı sunabilecek evrensel potansiyeller barındırmaktadır.
Kürt halkı, dört parçaya bölünmüş bir ulus olmanın yükünü taşırken, ortak bir gelecek bilinciyle hareket etmeye yönelmiştir. Bu yönelim, “Kürt Rönesansı” olarak adlandırılabilecek çok boyutlu bir uyanışı beraberinde getirmiştir. Ancak bu rönesans yalnızca kültürel bir diriliş midir, yoksa siyasal bir direnişin ifadesi midir? Bu sorunun yanıtı, Kürt toplumunun tarihsel deneyimleri, kolektif hafızası ve günümüzdeki sosyo-politik dinamikleri üzerinden anlaşılabilir.
Kürt halkı, seküler bir yaşamdan yana duruş sergileyerek yüzünü Batı’nın aydınlanma değerlerine dönmüştür. Bu tercih, modernleşme, bireysel hak ve özgürlüklere duyulan güçlü bir inançla temellenmektedir. Gerçek bir laiklik anlayışını benimseyen Kürt toplumu, dinsel kuralların değil, toplumsal sözleşmenin belirleyici olduğu bir yaşam biçimini savunmaktadır. Bu anlamda Kürt Rönesansı, sadece geçmişe dönük nostaljik bir kültürel arayış değil; çağdaş, evrensel değerlere yaslanan bir toplumsal dönüşüm hareketidir.
Bu dönüşüm, edebiyat, müzik, sanat, tarih yazımı ve dil gibi alanlarda yoğun bir üretkenlik şeklinde tezahür etmekte; Kürt kimliğinin bastırılmış boyutlarını yeniden görünür kılmaktadır. Ancak bu kültürel yeniden doğuş, baskıcı devlet politikaları ve ulus-devletlerin inkâr rejimleri karşısında doğal olarak siyasal bir direniş niteliği de taşımaktadır. Özellikle Irak, Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt topluluklarının birbirleriyle kurdukları organik bağlar, Kürt meselesini yerelden küresele taşıyan bir etki yaratmaktadır.
Kürt ulusal birliğinin sağlanması, parçalar arası çatışmasızlık ve işbirliğinin artırılması, Kürt Rönesansı’nın sürdürülebilirliği açısından temel bir gerekliliktir. Bu birlik, sadece dışsal tehditlere karşı ortak savunma mekanizmaları değil, aynı zamanda içsel demokratikleşme ve çoğulculuk açısından da elzemdir. Kürt halkının ulusallaşma süreci gecikmiş olsa da, bu süreç hâlâ bölgesel bir demokratikleşmenin öncüsü olabilecek niteliktedir.
Sonuç olarak Kürt Rönesansı, yalnızca kültürel bir uyanış değil, aynı zamanda güçlü bir siyasal bilinçlenme ve özgürlük iradesidir. Geçmişin mirasıyla bugünün direnişini birleştiren bu hareket, Kürt halkını sadece kimliğini tanıtmaya değil, aynı zamanda kendi geleceğini tayin etmeye yöneltmektedir. Bu süreçte Kürtlerin taşıdığı barışçıl, laik ve demokratik değerler, sadece Kürdistan coğrafyasına değil, Ortadoğu’nun tümüne umut olabilecek bir modelin inşasını mümkün kılmaktadır.
Kaynakça
- Anderson, Benedict. Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması, çev. İskender Savaşır, Metis Yayınları, 1993.
- Gündoğan, Azad Barış. “Kürt Hareketinde Laiklik Tartışmaları”, Toplum ve Kuram, 2016
- Natali, Denise. Kürdistan’ın Yeniden İnşası: Savaş Sonrası Irak’ta Devlet ve Toplum, çev. Zeynep Aktürk, İletişim Yayınları, 2012.
- Bozarslan, Hamit. Modern Kürt Tarihi: Ulus, Devlet ve Direniş, İletişim Yayınları, 2021.
- Spivak, Gayatri Chakravorty. “Altkültür Konuşabilir mi?”, Söylem ve Sömürgecilik, çev. Barış Yıldırım, Ayrıntı Yayınları, 2006.
- Said, Edward. Oryantalizm, çev. Berna Ülner, Metis Yayınları, 1998
- Üstel, Füsun. “Laiklik, Modernleşme ve Ulusal Kimlik”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 3: Modernleşme ve Batıcılık, İletişim Yayınları, 2002.
- Jongerden, Joost & Akkaya, Ahmet Hamdi. “Kürt Hareketinde Radikal Demokrasi ve Yeni Öznellik”, Alternatif Politika, 2013.
- Yıldız, Kerem. Kürtler: Siyasi Bir Rehber, çev. Ahmet Doğan, Avesta Yayınları, 2006.
- Bayır, Derya. Türkiye’de Azınlık Hakları ve Hukuk, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2017.