Kolektif Belleğin Sessiz Tanıkları: Bir Fotoğraf Üzerinden Kızılbaş Bir Kürt Ailesinin Anlatısı

Kolektif Belleğin Sessiz Tanıkları: Bir Fotoğraf Üzerinden Kızılbaş Bir Kürt Ailesinin Anlatısı

Bu fotoğraf, Maraşlı bir Kürt aileye ait. Aile, Kızılbaş inancına mensup. Yani hem etnik hem de inançsal kimlikleriyle Türkiye’de baskı ve yok sayılmayla karşılaşmış bir topluluğun temsilcisi. Bu nedenle, ellerindeki bu fotoğraf sadece bir hatıra değil; bir direnişin, bir belleğin, bir halkın görsel tanıklığı.

Kadının başındaki siyah başlık, bizim bölgelerde “kofi” diye bilinir; dul kalmış, yaşı ilerlemiş kadınların taktığı bir semboldür. Giysileri, duruşu, ifadesi; hepsi hem bir duruluğun hem de bir yaşam mücadelesinin izini taşır. Erkek figür, sakalı ve sade kıyafetleriyle daha çok cemaat içinde bir ağırlığı olan, belki dede ya da seyit konumunda birini çağrıştırıyor. İkisinin de doğrudan kameraya bakışı, zamanla yüzleşme cesareti gibidir. Sanki “buradaydık, varız ve hâlâ buradayız” diyorlar

Fotoğrafın çerçevesi bile çok şey anlatıyor. Renkli, özenli bir çerçeveye yerleştirilmiş. Bu da gösteriyor ki bu insanlar aile içinde hâlâ hatırlanan, saygı gören, unutturulmayan kişiler. Böyle fotoğraflar bizim evlerde sadece duvar süsü değildir; kimliğimizi, belleğimizi, inancımızı çocuklara aktarmanın bir yoludur.

Ben bu kareye baktığımda sadece bir aile değil, Kürtlerin ve Kızılbaşların tarihini görüyorum. Osmanlı’dan bu yana devam eden baskıların, asimilasyon politikalarının, Maraş Katliamı gibi travmaların karşısında sessiz ama onurlu bir duruşun görselidir bu. Ne yazılı tarihlerde geçer ne de devlet arşivlerinde yer alır. Ama bizim belleğimizde, bizim duvarlarımızda yaşar.

Bu yüzden bu tür fotoğrafların kıymetini bilmek, onları sadece saklamak değil, anlamlandırmak da gerekir. Çünkü onlar bizim hem geçmişimiz hem de geleceğimizdir. Bir halkın, bir inancın, bir ailenin suskun ama kararlı çığlığıdır bu kare.

Uluslararası etnografik literatürde, Benedict Anderson’un “hayali cemaatler” kavramı çerçevesinde aile portreleri, modern ulus kimliğinin inşasında sessiz ama etkili öğeler olarak tanımlanır. Kürt halkı gibi devletleşmemiş ve dışlayıcı ulus-devlet politikaları altında ezilen toplumlarda ise bu tür imgeler, hem aidiyet hem de direnişin görsel metinleri haline gelir. Edward Said’in “temsiliyet” vurgusuyla değerlendirildiğinde, bu portre aynı zamanda ‘öteki’ olarak tanımlanan bir halkın kendi iç temsilini üretme pratiğidir. Spivak’ın “altkültürün sesi” olamama eleştirisiyle birlikte düşünüldüğünde, bu tür görseller, sessizliğin içindeki direnişi dışavuran imgeler haline gelir.

Bu fotoğraf, yalnızca iki bireyin portresi değil; Kürt halkının kuşaklar boyu süregelen mücadelesinin, aidiyet duygusunun ve görsel anlatı yoluyla aktarılan kolektif belleğinin bir ifadesidir. Aynı zamanda Kızılbaşlık inancının bastırılmak istenen kimliğinin de bir görsel

Hüsamettin Turan

Diğer Haberler