Sovyetlerin dağılması ve Reel Sosyalizm ’in çöküşü ile beraber dünya bir kaos sürecine girdi.Bazıları bunu Yeni Dünya Düzeni, bazıları ise Büyük Ortadoğu Projesi gibi isimler verdi. Oysa gerçekte yaşanan bir 3. Dünya savaşıdır. O günlerden bu yana geçen 35 yıllık zaman zarfında Ortadoğu üzerinde çok katmanlı bir savaş yürütüldü.
Kürdistan toprakları özellikle de Güney Kürdistan bu 35 yıllık savaşın ana merkezi oldu. O tarihten bu yana da Kürdistan Bölgesel yönetimi İran’ın, Türkiye’nin ikisi arasındaki hegemonya savaşının, Sünni ve Şii Irak rejiminin, NATO ve yerel güçlerin savaş alanı oldu.
Kürdistan Bölgesi şunu yapmadı, bunu yapamadı gibi birçok pratik, teknik değerlendirme ve eleştiri var. İçinde doğru olanda art niyetli olan da var. Fakat gerçek şu ki Kürdistan bir İskandinav ülkesi konforuna sahip olmadı, açık ve örtülü savaşların meydanında, ihanetin, dost görünen düşmanların arasında ayakta kaldı. Ve bu ayakta kalışta Başkan Barzani’nin öngörüleri ve kişiliğinin rolü belirleyici olmuştur.
Kürdistan’da lider olmak sadece siyaset yapmakla değil bir halkın acısın omuzlamak, tarih boyunca bastırılmış Kürt ve Kürdistan kimliğinin yükünü taşımaktır. Başkan Barzani Kürdistan’daki en vakur, en sükûnetli ve en iz bırakanı da Başkan Mesut Barzani’dir…
Köklerden Gelen Güç
Başkan Barzani, sadece bir birey değil, aynı zamanda, bir davanın, bir inancın mirasçısıdır. Osmanlı’ya, İngilizlere, İran’a, Irak’a, Türkiye’ye karşı direnmiş, silah kullanmış Barzani hareketini genç yaşında omuzladı. Dağlarda geçen gençliği, savaşla yoğrulmuş hayatı, atalarından kalan sadece gen değil arayışları, diplomasileri, mutabakatları, direnişleri ve geri çekilmeleri de ona miras kalmıştı. Bunun içinde ona hem bir savaşçının cesaretini hem bir liderin sorumluluğunu kazandırdı.
Büyük konuşan değil, büyük düşünen; şov yapan değil satranç oynayan
Başkan Barzani büyük konuşan değil büyük düşünen bir liderdir. Onun hitabeti kelimelerinin ötesindedir. Sözleri kitlelere boş gaz veren, şov yapan ve şov yaptırmak için kullanmadı. 1991’den 2003’e, 2014’ten 2017’ye değin attığı her adım Ortadoğu savaşında kaderle satranç oynamak gibiydi. O günden bugüne refleksleri, aldığı riskler ve çözüm önerileri geleceği okuduğunu da gösteriyor.
Başkan Barzani tüm bu dönemlerde Barzani hareketinin bazı temel ilkelerini esas aldı.
- Kürdistanilik ve kendini yönetme hakkı: Barzani siyasi hareketi 150 yıldır Kürdistan Mili Davasını omuzlayan bir harekettir. Barzani hareketi, yapay sınırların Ortadoğu’da uzun vadeli barışı getirmeyeceğini, kimlik temelli ve kimliklerin özgürlüğü temelli yönetimlerin kaçınılmaz olduğunu savunmaktadır. Kürtlerin kendini kaderini tayin hakkı ve kendini yönetme hakkını kullanmasının mücadelesi verilmektedir. Şeyh Abdulselam 1900’lerin başında Çar’ın Tiflis’e giderek Çar’ın temsilcisi ile görüşerek bir Kürdistan yapısına destek aradı. Başkan Barzani’nin 2017 referandumu de benzer bir arayıştır.
- Kürtler arası birlik: Barzani hareketi her zaman Kürtler arası birlik olmasını ön görmüştür. 1970’lerden beri Peşmerge’nin kazandığı alanlar diğer parçaların siyasi hareketlerine açılmıştır. Onlarca Kürt partisi, devrimcisi buralarda üslenmiştir. Başkan Barzani 2000’ler sonrası Kürt birliği konusunda birinci derecede eğilmiştir. Şaşalı ve propagandaya dönüşmüş bir birliği değil, sakin, sessiz, kimseyi ürkütmeyen bir birliği esas almıştır. Gerektiğinde ise Kobani’ye asker göndermek gibi kararlar almış, Efrin vb işgallere karşı ilk tavır koyan olmuştur. Başkan Barzani her partinin kendi sınırlarında hareket ettiği, bir parçarın diğer bir parça kurban edilmediği, partilerin kendi iç işlerini yürüttüğü, genel hatlarda birliğin sağlandığı bir birlikten yanadır. Bugün de aynı çizgiyi savunmaktadır.
3. Silahlı direniş ve uluslararası meşruiyet: Barzani siyasi hareketi silah ve diplomasinin, direniş ve uzlaşmaların iç içe olduğu bir harekettir. 1900’lerin başından itibaren, meşruiyet konusuna büyük önem vermiştir. Bugün de Başkan Barzani Kürt hareketlerinin uluslararası meşru kanuni statüde tutmanın önemli olduğunu görmekte ve bunu önemsemektedir. Kürdistan Bölgesi’nın Irak ile, Kuzey Kürdistan’ın Türkiye ve Rojava’nın Suriye ile görüşmeler sürecini de tam da bu nedenle desteklemektedir.
- Başkan Barzani, idealleriyle gerçekçilik arasında başarılı bir denge kurmuştur. İran, Irak, Türkiye gibi yapıların gerçeğini çok iyi bilmektedir. Bilmektedir ki bu güçler fırsat bulsalar önce onu imha etmek isteyeceklerdir. Fakat yine de bu devletlere karşı ne düşmanlıkta ne de dostlukta şov yapmadı.
Bu temel ilkeler üzerinden hareket etti ve 2004 sonrası günümüze değin çok temel noktalarda doğru hamleler yaptı.
Irak’ın siyasal yöntemler, KDP bürolarını yakma, medya savaşı vb kışkırtmalarına gelerek, Irak sistemi dışına çıkmadı ama Irak’a da teslim olmadı.
İran, tüm bölgede tartışmasız bir hegemonya kurduğu halde İran’ın Erbil’i almak için yaptığı tüm teklif ve tehditlere teslim olmadı.
Esad Rejiminin gidiciliğini gördü ve hiçbir ilişki arayışında dahi olmadı.
Her yönden kuşatılmış olduğunu bilinci ile Türkiye ile ilişkilendi.
Bazı yerel ve uluslararası güçlerin PKK ve YNK eli ile Kürdistan bölgesinde iç çatışma çıkarma girişimlerinin tehlikesini gördü ve karşı durdu.
Avrupa ve Amerika’da anti-Barzani, anti-Kürdistan lobisine rağmen Batı’ya dönük davrandı.
Başkan Barzani’ni 3. Dünya Savaşının her döneminde zamanı doğru okudu, doğru tutum aldı. Ve bugün 2024 yılında Esad rejimini devrilmesi ile beraber Kürdistan’ı sömüren yapıların çatırdaması ile Başkan Barzani yine satranç meydanında sessiz, sakin ve vakuru bir şekilde hareket ediyor.
Çok nadir olarak keskin ifadeler kullanan Başkan Barzani’nin Erbil Kitap Fuarında yaptığı konuşma da buna işaret etti.
Başkan Barzani Kürtlere üç temel konuda uyarı yaptı:
- Çatışmalar durmadı, daha da derinleşecek
- Zaferi sağlayacak olan şey Kürtlerin birliğidir
- Var olan sorunların sorumlusu Irak’tır
- Hala uzlaşmalar ve ortaklıklar kurmak için zaman var
Aşikardır ki Kürtler dört parça Kürdistan’da Başkan Barzani’nin öncülüğünde 3. Dünya savaşından en az yaralarla ve en büyük kazanımlarla çıkabilirler.