Suriye’de Kürt Hareketi ve Devlet İnşası: Uluslararası Perspektifler ve Türkiye’nin Tutumu

Suriye'de Kürt Hareketi ve Devlet İnşası: Uluslararası Perspektifler ve Türkiye'nin Tutumu

Suriye’de Kürt Hareketinin Evrimi ve Devlet İnşası

Suriye’deki Kürt hareketi, özellikle Rojava’da PYD/YPG’nin öncülüğünde şekillenen siyasi ve askeri yapı, bölgesel ve uluslararası dengeler içinde önemli bir dönüşüm geçirmektedir. Bu süreçte Kürt hareketinin, Suriye’nin devlet inşasında nasıl bir rol üstlenebileceği ve uluslararası aktörlerin bu sürece yaklaşımları dikkate değerdir. Mevcut veriler, PYD/YPG’nin Suriye’nin egemenliği altında bir model geliştirme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Mazlum Abdi ve İlham Ahmed gibi aktörlerin, Suriye’nin birliği ve bütünlüğüne vurgu yaparak düzenli orduya entegre olma niyetlerini beyan etmeleri, Kürt hareketinin uzun vadede ulus-devlet çerçevesine uyarlanabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, HTŞ ve Colani gibi radikal İslamcı grupların sürecin dışında kalacağı öngörülmektedir.

Türkiye’nin Suriye Politikası ve AKP’nin Stratejik Hedefleri

Türkiye’nin Suriye politikası, büyük ölçüde Kürt hareketinin statü kazanmasını engelleme amacı taşımaktadır. Ancak sahadaki gelişmeler, Ankara’nın bu politikayı tamamen sürdürebilmesinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. AKP hükümeti, bir yandan iç kamuoyuna yönelik güçlü bir milliyetçi söylem üretirken, diğer yandan uluslararası platformda değişen dengelere uyum sağlamak zorundadır. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik askeri operasyonları ve sınır güvenliği politikaları, büyük ölçüde Kürt hareketinin Suriye’de devlet inşasında oynayabileceği rolü sınırlamaya yöneliktir. Ancak uluslararası belgeler ve analizler, PYD/YPG’nin bölgesel güvenlik dinamiklerine entegre olabileceğini ve özellikle ABD ile yürütülen işbirliği çerçevesinde bir dönüşüm sürecine girebileceğini göstermektedir.

Güney Kürdistan ve Rojava Diplomasisi

Güney Kürdistan (Irak Kürdistanı) ile Rojava Kürdistanı arasındaki diplomatik ilişkiler, bölgesel ve uluslararası güçlerin denklemlerinde kritik bir rol oynamaktadır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), Rojava’daki Kürt yönetimi ile zaman zaman gerilimler yaşasa da, uluslararası aktörler aracılığıyla diplomatik girişimlerde bulunmaktadır. KBY’nin ABD ve Avrupa ülkeleriyle olan yakın ilişkileri, Rojava’daki Kürt yönetiminin uluslararası alanda daha fazla tanınması için bir köprü işlevi görebilir. Ancak Erbil yönetimi, Türkiye ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini de gözeterek Rojava’ya yönelik diplomatik adımlarını dikkatli atmaktadır.

Bu diplomatik ilişkilerde, özellikle ABD’nin bölgedeki Kürt aktörleri arasında bir denge kurma çabaları öne çıkmaktadır. Washington yönetimi, KBY ve Rojava arasındaki diyaloğun güçlendirilmesini destekleyerek, bölgedeki Kürt hareketinin uluslararası entegrasyonunu sağlamaya çalışmaktadır. Avrupa Birliği ise, insani yardım ve kalkınma projeleri kapsamında Rojava’daki yönetimle temaslarını sürdürmekte, ancak resmi bir tanıma konusunda çekingen davranmaktadır.

Uluslararası Hukuk ve Bölgesel Dinamikler

Uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirildiğinde, Rojava’daki özerk yönetim modelinin Suriye’nin geleceğinde nasıl bir statüye sahip olacağı, büyük ölçüde küresel güçlerin tutumuna bağlıdır. ABD, Rusya ve Avrupa Birliği, Suriye’de uzun vadeli istikrarı sağlamak adına Kürt hareketini bir aktör olarak görmeye başlamışlardır. Bu noktada, uluslararası anlaşmalar ve diplomatik müzakereler, Kürtlerin Suriye’de resmi bir statü elde etme sürecini belirleyici bir faktör olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca, PYD/YPG’nin kadın hakları, demokratik konfederalizm ve seküler yönetim modeli gibi unsurlar üzerinden meşruiyet kazanmaya çalıştığı gözlemlenmektedir.

Türkiye İç Siyaseti ve Kürt Meselesi

Türkiye’nin iç politikasında, Kürt meselesi AKP-MHP ittifakının belirleyici gündemlerinden biri haline gelmiştir. Özellikle 31 Mart seçimleri sonrası, AKP’nin siyasal gücünü yeniden konsolide etme çabaları bu bağlamda değerlendirilmektedir. İktidar, kamuoyuna yönelik “terörle mücadelede zafer” söylemi üzerinden bir başarı hikayesi inşa etmeye çalışmaktadır. Bu süreçte, siyasi baskılar, yargı kararları ve medya kontrolü gibi araçlarla muhalif kesimlere yönelik baskının arttığı gözlemlenmektedir. Türkiye’nin Kürt politikası, iç siyasetteki güç dengelerini koruma arayışına paralel olarak şekillenmektedir.

      Suriye’deki Kürt hareketinin devlet inşasında oynayabileceği rol, uluslararası güçlerin politikaları ve bölgesel dengeler çerçevesinde şekillenmektedir. Türkiye, bu süreçte Kürtlerin statü kazanmasını engelleme stratejisi izlerken, uluslararası dinamikler bu yaklaşımı sınırlandırmaktadır. PYD/YPG’nin dönüşümü, Suriye’nin devlet yapısına entegre olma çabaları ve uluslararası toplumun bu sürece yaklaşımı, bölgesel istikrar açısından belirleyici olacaktır. Türkiye’nin iç politikasında ise Kürt meselesi, AKP’nin siyasal geleceği açısından kritik bir faktör olarak varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde hem uluslararası hem de iç siyasette Kürt meselesinin belirleyici bir unsur olmaya devam edeceği öngörülmektedir.

Hüsamettin TURAN

Diğer Haberler