Hikmet Çetin’in Edirne’de Selahattin Demirtaş’ı ziyareti, Türkiye siyaseti ve Kürt meselesi açısından önemli tartışmalara yol açtı. Bu ziyaret, bireysel bir nezaket ziyareti mi, yoksa daha geniş bir siyasi stratejinin parçası mı? Özellikle devletin geçmişte kritik görevler vermiş olduğu deneyimli isimlerin bazı dönemlerde yeniden sahneye çıkması, “bazı görevlerde emeklilik olmaz” sözünü hatırlatıyor. Çetin’in geçmişte hem CHP’de hem de uluslararası platformlarda önemli roller üstlenmesi, onun bu ziyarette yalnızca kişisel bir misyonla hareket etmediğini düşündürüyor.
Bu bağlamda, Kürt halkı ve siyasetinin bu tür hamleleri nasıl değerlendirmesi gerektiği üzerine de farklı yorumlar yapılıyor. Kürt hareketi içinde, bu tür girişimlerin bir “oyun” olduğu ve Kürt halkını bölme amacı taşıdığına dair uyarılar var. Bu nedenle, ziyaretin olası anlamlarını çok yönlü analiz etmek gerekiyor.
1. CHP ve Kürt Siyaseti Arasındaki Yeni Köprüler mi?
Hikmet Çetin, eski bir CHP lideri olarak, partinin Kürt seçmenle kuracağı ilişkilerde bir rol üstleniyor olabilir. Yaklaşan yerel seçimler öncesinde, CHP’nin DEM Parti seçmeninden destek alması kritik bir konu. Bu ziyaret, doğrudan CHP adına yapılmış olmasa da, CHP’nin Kürt meselesine daha kapsayıcı bir yaklaşım geliştirdiğine dair bir mesaj içerebilir. Ancak, Kürt siyasetinde bu tür ziyaretlerin genellikle “kontrollü diyalog” olarak görüldüğünü unutmamak gerekiyor.
2. Devlet İçinde Yeni Bir Arayış mı?
Türkiye’de devlet içinde zaman zaman Kürt meselesine dair yeni açılım veya diyalog arayışları ortaya çıkar. Çetin’in ziyareti, devlet içindeki belirli kesimlerin Kürt siyasetinde bir yumuşama mı yoksa taktiksel bir denge politikası mı izlediği sorusunu gündeme getiriyor. Devletin içinden gelen bazı hamleler, geçmişte de benzer süreçlerde yaşanmış ve Kürt hareketi tarafından genellikle ihtiyatla karşılanmıştır. Bu yüzden, ziyareti tek başına bir “çözüm” sinyali olarak görmek yanıltıcı olabilir.
3. Ortadoğu’daki Değişen Dengeler ve Kürtler
Son yıllarda Ortadoğu’da Kürtlerin siyasi konumu dalgalı bir seyir izliyor. Güney Kürdistan Bölgesi’nde bağımsızlık referandumunun başarısız olması ve Suriye’de ABD’nin PKK/PYD ile ilişkisine yönelik Türkiye’nin sert tepkileri, bölgedeki dengeleri yeniden şekillendiriyor. Hikmet Çetin gibi uluslararası diplomatik tecrübeye sahip bir ismin devreye girmesi, Türkiye’nin Kürt aktörlerle yeni bir ilişki arayışında olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor.
4. Kürtleri Statüsüz Bırakma Hamlesi mi?
Bazı yorumlara göre, bu ziyaret gibi hamleler, Kürtleri “bir 100 yıl daha statüsüz bırakma” girişiminin bir parçası olabilir. Kürt hareketi içinde bazı kesimler, bu tür temasların Kürtlerin siyasi gücünü azaltmaya yönelik olduğunu düşünüyor. Ancak bunun tam tersi bir ihtimal de var: Eğer devlet içinden bir “yeni çözüm arayışı” varsa, bu durum Kürtlerin siyasal statüsünü güçlendirme amacı da taşıyor olabilir.
5. Kürt Hareketi İçinden Gelen Uyarılar ve Tepkiler
Kürt siyasetinde, bu tür görüşmelerin bir “oyun” olduğu ve halkı bölmeye yönelik hamleler içerdiği yönünde görüşler var. Kürt halkının birliği ve liderlerinin çizgisinin net olduğu vurgulanıyor. Kürt hareketine yakın çevreler, bu tür ziyaretlerin bir kırılma yaratmayı amaçladığını, ancak lider kadronun bu tür hamlelere karşı dikkatli olduğunu belirtiyor. Özellikle Kandil, İmralı ve Edirne merkezlerinin Kürt siyaseti açısından belirleyici olduğu ve bu tür ziyaretlerin silahlı mücadele kararları üzerinde etkili olamayacağı vurgulanıyor.
Özellikle dikkat çeken bazı mesajlar şunlar:
Demirtaş üzerinden yaratılabilecek herhangi bir ayrışmanın, Kürt hareketine zarar verebileceği vurgulanıyor.
Kürt halkının silahlı mücadelesinin karar mercii olarak Kandil ve Murat Karayılan’ın belirleyici olduğu belirtiliyor.
Bu tür siyasi hamlelerin sadece bir “manevra” olduğu ve asıl karar verici mekanizmaların belli olduğu ifade ediliyor.
Emekliliği Olmayan Görevler ve Yeni Süreçler
Hikmet Çetin’in Demirtaş ziyareti, farklı açılardan değerlendirilebilir. Bu ziyaret, CHP’nin Kürt seçmenle ilişkisini güçlendirme, devlet içinde yeni bir diyalog zemini yaratma veya bölgesel dengeler içinde Kürtlerle yeni bir ilişki kurma çabalarının bir parçası olabilir.
Ancak, bu sürecin gerçekten bir çözüm mü yoksa sadece bir dengeleme politikası mı olduğu, ilerleyen dönemde atılacak somut adımlarla netleşecektir. Öte yandan, Kürt hareketi içinde bu tür ziyaretlerin ve açıklamaların stratejik bir oyun olarak görüldüğüne dair ciddi uyarılar var. Kürt halkına yönelik mesajlar, bu tür temaslara karşı dikkatli olunması gerektiğini ve asıl karar mercilerinin belli olduğunu hatırlatıyor. Sonuç olarak, bazı görevlerde gerçekten emeklilik olmuyor. Hikmet Çetin’in bu ziyareti, onun devlet içindeki özel misyonlarının devam ettiğini ve devletin Kürt meselesinde yeni bir denge arayışı içinde olabileceğini gösteriyor olabilir. Ancak Kürt siyasetindeki belirleyici aktörlerin bu tür hamleleri nasıl değerlendirdiği, sürecin yönünü belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacaktır.
Hüsamettin TURAN