Kurd Aydını ve Düşmana İşgörme Sevdası!

Kurd Aydını ve Düşmana İşgörme Sevdası!

Tür devleti, Kurdlerin de devleti değildir. Türk devleti, adı üstünde Türk devletidir ve bu devlet, 101 yıl boyunca barbarlığı amaç seçen, bir Kurd düşmanlığı yapmiştir. Türk devleti, „aynı şekilde Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olarak kurul”madı. İlk gönderen Türk devleti olarak inşa edildi ve Kurdlerin yönünü; jenositlere, darağaçlarına ve zindanlara, mecburî iskanlara yönlendirdi. Kurdleri eritmek ve yok etmek için, her türlü yolu denedi.

Kurdlerin varlığını inkar etti, Kurdleri yok saydı ve „Kurdlerin Türk olduğu”gibi, savsata teorilerle üniversite tezleri yazdırdı.

Bu zorba ve işgalci devlete karşı Kurdler çoğaldıkça, ölüm de çoğaldı. Kurdler çoğaldıkça bu barbarlığa karşı direnişler de çoğaldı. Türk devleti Kurdleri bitirmek istedikçe, Kurdler inat diye çoğaldılar, bilinçlendiler ve direnmeye sarıldılar.

Bu tarih, koca bir 101 yılı geride bıraktı. Bu yüzyıl boyunca Türk devleti; Kurdlerin varlığını inkar etme yasa ve kanunlarına rağmen, uyguladığı asimilasyona rağmen, uyguladığı barbarlıklara rağmen, Kurdler yok olmadı. 2025 yılına kendini daha bilinçli, daha güçlü ve daha haklı taşıdı.

Türk devleti güçlendikçe daha çok Kurd öldürdü, daha çok Kurdistan’ı tahrip etti, daha çok asimile olanaklarını kullanmaya çalıştı. Daha çok zindan inşa etti ve Kurd çocuklarını bu zindanlara tıkadı.

Böylesi bir tarihin hafızası, canlı olarak önümüzde dururken ve Türk devleti hala tavuk hırsızları ve ırz düşmanları ile birlikte, Kurd köylerini bombalarken, Kurdlerin zaruri ihtiyaçlarını karşılayan kaynaklarına saldırırken ve anayasasında “Türkiye’de yaşan herkes Türktür ve Türk olmak zorundadır” maddesi dururken, Kurd sosyolog Mücahit Bilici‘nin, „Türk Birliği, Kürt Birliği” adı altında, 23.01.2025’te, (Z) adlı sayfasında bir makalesi yayınladı. Makale, döneme ilişkin, Türk devletinin stratejik amaç ve hedefleri ile çakışan bir amacı gütmektedir. Anlaşılan, Kurdler arasında, yeni bir Ziya Gökkalp rolünü üstlenen bir Kurd aydın ve siyasi çevre, Kurdleri tehdit mantığı ile, Türk devletinin hizmetine sokma çabası içindedir. Bu kesime örnek olması açısından Mücahit Bilici’nin söyledikleri irdelemeye değer.

Ne diyor Mücahit Bilici?

„Türkiye’nin diğer Türki toplumlarla kardeşlik bağlarını geliştirmesi hem Türkiye’deki insanlar hem de o devletlerdeki insanların daha güçlü bir devlet ve ittifak şemsiyesi altında yaşamalarını sağlayacak.”

Türkleri Kafkasya hayalı ile, Türklerle bunlar arasında “kardeşlik bağlarını” geliştirme sevdası neden bir „Kurd sosyoloğa kalmış diye sorabilirsiniz! Kanımca bunun cevabı, 60-70 milyonluk devletsiz bir millet, toprakları parçalanmış ve işgal altındaki bir millet aydını olma ile alakalıdır. Bu aydın(lar) sorunludur. Kendi milletinin birleşmesini ve bir devlete sahip olmasını savunmanın yerine; „Türki toplumlarla kardeşlik bağlarını geliştirmesini amaç sayıyor ve bilgisini bu tür, düşman besleyen cephelere harcıyor olmalarındandır.

Mücahit Bilici daha da ileri giderek;

 „Türk birliğinin iyi bir şey olduğunu, Türkiye’nin daha da güçlendiği her adımın Kürtlerin de kazanımı olduğunu düşünüyorum. Onun için bir Kürt olarak Türk Birliği’nin hem Kürtlerin hem de Türklerin menfaatine bir şey olduğunu söyleyebilirim.”

Türk Birliği’nin, Türkler için iyi bir şey olduğu” tartışmasızdır. Elbette Türkleri güçlendiren bir projedir. Bunu bir Türk aydını söylerse anlarım. Ama zavallı bir Kurd aydını söylediği zaman, durup düşünürüm! Ayrıca başka bir şey daha ekliyor “Kurd sosyolog”, Diyor ki; „Türkiye’nin daha da güçlendiği her adımın Kürtlerin de kazanımı olduğunu düşünüyorum.” Ne iyi düşünüyor değil mi, bizim sosyologumuz? Sayin Mücahit Bilici, bunun adı, Kurdçe ata deyiminde “sebi yê me ye, lê ji dijmin re dixebite”. (evlat bizim, ama düşmanın hizmetindedir.)

Sayin Bilici çok net söylüyorum: Güçlü bir Türk devleti, Kurdlere daha çok asimilasyon, daha çok inkâr, daha çok bomba ve daha çok katliam ve sürgün, zindan getirecektir. Bunun da diğer anlamı; Kurdlerin asimile edilerek, Türklerle „bir birlik ve entegrasyonun” bir parçası olarak yaşamayı ve Kurdlerin zorunlu olarak Türkleşmeyi seçmelerini amaçlamaktadır. Burda sopa ve havuç siyasetinin „bilimsel” yanılsaması yatiyor!

Sayin Bilici Kurd-Türk ilişkisine ilişkin de, “Kürtlerin Türklerle olan son dönemdeki problemli hukukundan”  söz ediyor. Hangi Kurd-Türk nukuku bay Bilici?

Bakın ne diyor; „Kürtlerin Türklerle olan son dönemdeki problemli hukuku dâhil olmak üzere, Kürtlerin uzun vadeli stratejik çıkarları zayıf ve endişeli bir Türkiye’yi değil güçlü ve kendinden emin bir Türkiye’yi gerektiriyor.” Yani, “Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail’den uzak durun, Türklerin hizmetine girin” diyor!

El insaf Sayın Bilici: 101 yıl boyunca, Türk devletinin 10 milyonlarca Kurdün varlığını inkar etmesi, buna karşı çıkan Kurdü ölüm, sürgün, zindan ve darağacı ile tehdit etmesi ve “Ya Türklüğü kabul eder mutlu yaşarsınız, ya da yok olup gideceksiniz” uygulamasının neresinde ortak hukuk var?

Sayın sosyolog, yoksa Kurdler ve Türkler anayasal ve yasal düzenlemelerle Türk devleti bünyesinde iki milleti esas alan bir eşitlikçi hukuk vardı da biz Kurdler bilerek varlığını mı reddediyoruz? Bilim adına, bilimi zorba Türklerin hizmetine sokma hamlesi yapıyorsunuz. Bunu maddi-manevi vebalı büyüktür sayın Bilici!

Evet, ben çok net söylüyorum, ağırlıklı olarak; Kurd aydını, Kurd siyasetçisi, Kurd bilim insanı Kurd ve Kurdistan meselesi konusunda, Kuzey Kurdistan‘da kafası karışık ve sorunludur. Bakın Bilici’nin bu paragrafı buna çok net bir örnektir:

„Kürtlerin Türkiye’yi demokratik olarak fetihleri hem içeriden hem de dışarıdan gerçekleşecek. Kürtlerin de devleti olarak kurulan Türkiye’nin tekrar Kürtlerin de devleti haline getirilmesi hem demokrasinin gereği hem de adaletin yerini bulmasıdır. Ve bu aynı zamanda Türklerin de sadece faydasınadır.”

Şimdi kalkıp, iyi eğitim görmüş bir Kurd sosyolog “kafayı siyirmiş, yazık”, sonu Ziya Gökkalp’ın sonu gibi olacak desem, haksız mıyım? Bu devlet, ne zaman ve nasıl, „Kürtlerin de devleti olarak” kuruldu ve nasıl „kurulan Türkiye’nin tekrar Kürtlerin de devleti haline getirilmesi” iddiası ileri sürülebilecek? Normal bir Kurd’ın ileri süreceği bir tez mı bu?

101 yıllık barbarlık tarihi önümüzde dururken, sosyolojik olarak tarihin yarattığı problemleri gözardı ederek, fal açma metodu ile tez ileri sürmek, bilimsel değil ve sağlıklı bir kafanın da ürünü değildir. Bilici’nin aşağıdaki paragrafı ile, Bilici’yi bilime, Kurdlere, tarihe şikayet ediyorum.

Türklerin menfaati Kürtlerin birleşmesini ve güçlenmesini gerektiriyor. Türkiye’de Kürt, Türk herkesin Kürt birliğini desteklemesi gerekir. Kürdistan’ın parçalarının birbirlerine entegrasyonu kaçınılmaz bir realitedir.”

Peki, Sosyolog Mücahit Bilici, Kurd milletin bölgedeki gücü ile Yeni bir Türk imparatorluğu mu pilanliyorsunuz? 1.ci dünya savaşı sonunda Ziya Gökkalp, o “Türklük tezi”ni beynine bir kurşun sıkarak ödedi, bu tezini sen nasıl yiyeceksin. Tarih affetmez bilirsin.

NOT: Yazarın görüşleri Darka Mazi’nin yayın politikası ile uyuşmaya bilir, görüşler yazara aittir

Diğer Haberler