Öcalan’ın adının Nobel ile anılmasının altındaki gerçek: Al Kürdistan’ı ver Nobel’i

Öcalan’ın adının Nobel ile anılmasının altındaki gerçek: Al Kürdistan’ı ver Nobel’i, Yaşar Kemal, Mahmut Baksi, Diyap Ağa, Hasan Hayri, Ziya Gökalp

PKK ve seksiyon yapıları Avrupa vb diğer ülkelerde Abdullah Öcalan’ın Nobel Barış ödülüne aday gösterilmesi için bir sürecin startını gizliden gizliye vermiş durumda.  İşin ilginci DEM Parti çevreleri Öcalan’ın Nobel’e aday gösterileceğini ve Türk devletinin bu durma şerh koymayacağını, engellemek için güçlü bir lobi yapamayacağını konuşuyor.  Yani Öcalan Nobel’e aday olacak ve Türk devleti de bunu engellemeyecek. Öcalan Nobel’i alır mı almaz mı ayrı bir konu ama Öcalan’ın adının Nobel ile anılması dikkat çekici bir konudur.

Öcalan’ın adının Nobel ile anılması ve Türk devletinin de buna gizli biçimde payanda olmasının tek nedeni son dönemdeki görüşmeler ve Öcalan’ın 27 Şubat günü yaptığı açıklama ile izah edilemez. Ortada Türk derin devlet aklının 1970’lerde devreye koyduğu bir stratejik proje vardır.

Türk devleti kuruluşundan sonra 1960’ların sonuna doğru kendine gelebilmiş ve devlet içinde taşlar yerli yerine oturmuştur. O tarihten sonra Türkiye devleti varlığını daimileştirecek adımlar konusunda stratejik planlar yaptı. Bunlardan biri Kürdistan’daki çıplak sömürgeci ve soykırımcı siyasetinin biçim ve argümanlarını değiştirmekti. Türk devleti ağalar, şeyhlik vb kurumlarla Kürtler içinde kendini örgütleme çalışmasını daha da modernleştirdi. Ve kez modern parti ve liderler ile işbirlikçi hain bir yapıyı Kürtlerin başına atamak istedi ve bu konuda en başarılı isim olarak Abdullah Öcalan ortaya çıktı.

Öcalan, Türk devletinin Kürtlere karşı kurduğu “APO kapanı” adlı bir projenin önemli baş aktörüdür.  Kürtleri 40 yıllık bir süreçte peşinden sürükledikten sonra “Kürtlere bağımsız devlet, federalizm ve kültüralist yaklaşımlar” gerekmiyor diyerek aslında Türk devletinin üniter yapısının korunmasını Özgür Kürt ideolojisi diye Kürtlere kabul ettirmiştir.  Bu durum Kürt tarihi, Türk tarihi hata Ortadoğu dengeleri açısından da oldukça önemli bir adımdır. Öcalan Kuzey Kürdistan’ı Türkiye’ye teslim etmiştir. Aynı Öcalan şimdi “Barışın mimarı, özgürlük önderi” diye Kürtlere ve dünya taktim edilip ödüllendirilecektir. Yani bir nevi mesele şudur: Al Kürdistan’ı ver Nobel’i….

Abdullah Öcalan, Diyap Ağa mı yoksa Hasan Hayri’ye mi benziyor?

27 Şubat tarihli Öcalan’ın açıklaması PKK’nin sözünü ettiği gibi bir “Zafer Manifestosu” falan değildir. Kürt tarihinde ki lanetli “ihanet ve işbirlikçilik geninin” 21 yüzyıldaki versiyonu olan Öcalan’ın “Kürtleri Türk devletine tabi kılma” manifestosudur.

  1. Yüzyılda ortaya çıkan Kürtlerin özgürleşmesi koşullarını Mustafa Kemal’e peşkeş çeken Kürt hainleri arasında Hasan Hayri, Diyap Ağa ve Ziya Gökalp adları öne çıkar. Öcalan’ın ihaneti 20 yüzyılda Kürtleri Lozan’da Türkiye’ye bağlayan bu isimlerin ihanetinden daha büyük ve kapsamlıdır.

Küçük bir kıyaslama yaparsak, Öcalan asla bir Hasan Hayri değildir. Çünkü Hasan Hayri Kürtlerin Türkiye’nin asli unsur ve kurulacak ülkenin sahibi olacağına inanıyordu. Zaten yanlışını gördü ve daha sonra Şeyh Said ile bile ilişkilenmeye çalıştı.  Diyap Ağa ise okuma yazması bile olmayan 83 yaşında bir insandı. Bir cahildi ve biz “Türk’üz” demişti. Öcalan’ın tutuklanınca “Benim annem Türk” dediğini düşünürsek Öcalan ile Diyap Ağa’a arasında bir benzerlik vardır. Ziya Gökalp’e gelince o Türklere Türklüğün kitabını yazdı. Öcalan ise Kürtlere Türklüğün kitabını yazdı. Öcalan yeni paradigma adı altında binlerce sayfa teori üreterek, Kürtlerin ulusal mücadelesini ideolojik ve post modern söylemlerle piç etti.

Türk devleti 50 yıldır Öcalan’a dört aşamada Kürtlere kabul ettirmeki için çalıştı

Türk devleti Kürtleri ancak Kürtlerin eli ile yeneceğini biliyor ve bunun için de 50 yıldır Öcalan’a yatırım yapıyor.  Bu nedenle de onu Kürtlere kabul ettirmek Türk devleti için hayati önemdedir.
Türk devleti şimdiye değin bunun yapmak için dört aşamalı bir politika izledi.

  • Ankara’da başlayan ilk PKK gurubuna APO’cular adını veren ve her yerde APO adını kullanan Türk devletidir. Bunun PKK’yi kuranlara rağmen yaptı. Türk devleti 1980’lere kadar Öcalan’ı Kürtlerin APO’su haline getirmeye çalıştı.
  • 1990’larda Kürtler hala Öcalan’ı pek tanımıyordu devlet gazetecilerini Öcalan’ın yanına gönderdi, Türk TV’lerde Öcalan röportajları ve fotoları yayınlıyor Kürtlere Serok Apo olarak kabul ettirilmek isteniyordu.
  • Öcalan 1999 yılında Türkiye’ye gidince daha uçakta “Benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum” dedi. Hemen ardından da soruşturmasında PKK’ye para veren iş adamlarını, sanatçıların isimlerini söyledi, tüm kadroları hakkında bilgi devlete bilgi verdi. Türk medyası Öcalan’ın bu itiraflarını ilk günler olduğu gibi veriyordu. Milliyet Gazetesi “Her şeyi anlattı” Emin Çölaşan “Bülbül gibi öttü” başlıkları atmıştı. Kürtler Öcalan alandan soğuyordu. Türk devleti medyasındaki dilin stratejik bir hata olduğunu gördü ve hemen “Öcalan direniyor” vb başlıklar attırdı. Ve Öcalan’ın uçaktaki “Benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum” dediği görüntülerin televizyonlarda kullanılmasını yasakladı.
  • Öcalan 1999 yılında İmralı’ya gidince Başkan Apo’ydu. İmralı ihanetinden sonra kendisinin talimatı ile Önder Apo oldu. Yani bu Önder Apo sıfatının arkasında da devlet var.

İşte Öcalan’ın Nobel’e aday olma meselesi tam olarak bu yukarda saydığımız hikayesinin devamıdır. Şimdi ise 5. Aşama var eğer Öcalan bu süreci de Türk devletinin çıkarları ve üniter yapısının korunması doğrultusunda yürüte bilirse daha büyük bir ödül alacak ve Nobel’e aday gösterilecek. Bunun için diyoruz Öcalan’ı adının Nobel ile anılması Kürtlere yaptığı hizmet değil Türk devletine yaptığı hizmet karşılığıdır.  Öcalan kendi sesinden Türk devletine şunu söylediğini biliyoruz: Ben taşeronum, beni kullanın”.  Taşeron Öcalan şimdi de Nobel’e aday gösterilen Öcalan olmak istiyor.

PKK hiçbir Kürdün hiçbir ödülü almasını kabul etmedi…

Bu arada şuraya bir notta düşelim:  Leyla Zana  Sakharov düşünce özgürlüğü ödülünü alında Öcalan “aslında o ödülü bana vermeliler” diyerek Zana’ya nefret kusmuştu.

Türkçe yazsa bile bir Kürt olan Yaşar Kemal Nobel’e aday gösterilmişti. PKK’nin yakın adamı Mahmut Baksi vb isimler Yaşar Kemal’in Kürtleri temsil etmediğini Türk devleti ile ilişkili olduğunu iddia ederek lobi yaparak onun Nobel Edebiyat ödülü almasını engellediler. Bu nedenle Yaşar Kemal PKK’ye büyük tepki duymuştu.

Şimdi ise  Türk devletine “Gelin beraber Hewler’i işgal edelim, gizliden bizi destekleyin” diyen Öcalan’ı Nobel Barış ödülüne aday göstermek istiyorlar. Başta da söyledik Öcalan ancak bir ihanet ödülü varsa “Kürt tarihinin en kapsamlı, en örgütlü ve en kitleselleşmiş ihanetçisi” ödülüne layık görüle bilir.

Şu çok nettir: “Öcalan ve PKK’nin 40 yıllık karanlık bir tarih bu tür kitleye dönük oyunlar ile aklanmak isteniyor. Kısacası, Öcalan’ı aklamak ve onurlu göstermek devlet politikasıdır”

Diğer Haberler