Hak olan ile reel olan farklı şeylerdir.
Reel durumun, Kürdlerin devletleşme hakkını elde etmesine (şimdilik) uygun olmaması, bu hakkı ortadan kaldırmaz. Dahası hiçbir şey bu hakkı savunmaktan vazgeçme nedeni olamaz.
Hak olanı tartışmak, tartışmaya açmak; hele hele pazarlık konusu yapmak ahlaksızlıktır. Ne yazık ki Kürdler adına politika yapan birçok kişi bu doğal hakkı, yani Kürdlerin devletleşme hakkını tartışma konusu yapmakta ve Kürdler adına bu haktan vazgeçmekten söz edebilmektedirler.
Hak ile reel olan farkını en iyi şekilde dile getiren ve hak olanı reel olana feda etmeyen insanların başında Başkan Mesud Berzani geliyor kuşkusuz.
Berzani’nin en önemli özelliklerinden birisi, Kürdlerin devletleşme hakkı noktasındaki kararlılığıdır. Bu kararlılığını her platformda dile getiren Berzani, ”reel durum izin vermiyor” mazeretine sığınarak bu doğal haktan feragat etmiyor. Aksine ısrarla ”bu bir haktır ve koşullar uygun olduğunda bu hak kullanılır” diyerek, bağımsız Kürdistan umudunu taşıyan onurlu Kürdlerin duygularına tercüman oluyor. Bu tutumuyla Berzani, farklı düşüncelere sahip tüm onurlu Kürdistanlıların saygısını ve güvenini kazanıyor.
Berzani’nin bir diğer önemli özelliği ise, Kürdler arası kavgaya karşı aldığı doğru tutumdur. Berzani sık sık ”Kardeş kavgasına izin vermeyeceğim” diyerek bu konudaki kararlılığını gösteriyor.
Bu anlayışı gereği Berzani, Güneybatı Kürdistanlı tüm güçleri bir araya getirerek Hewlêr Antlaşması’nın imzalanmasını sağladı.
Bu antlaşmanın imzalanması sürecinde endişelerimizi, uyarılarımızı dile getirerek, ”PYD’nin ulusal bir hareket olmadığını, PYD ile oluşturulacak birliğin Kürdistani olamayacağını ve PYD’nin sömürgecilerin denetiminden çıkamayacak kadar kirli olduğunu” belirttik. Bu nedenle de Salih Müslim’in meşrulaştırılmaması gerektiğinin altını çizdik.
Bu yaklaşımımız, PKK’nin misyonunu ve anti Kürd/Kürdistan karakterini iyi bilmemizden kaynaklanıyordu. Bir devlet projesi olarak varlık kazanan PKK’nin bir yan örgütü olan PYD de, bağlı olduğu sömürgeci devletlerin istihbarat örgütlerinden kopamayacak kadar kirliliğe batmıştı. Bu nedenle de ulusal bir özellik taşımadığı gibi ulusal olana karşı mücadele etmesi karakteri, görevi gereği kaçınılmazdı.
”Kardeş kavgası” noktasında hassas olan Berzani, iyi niyetiyle, yapıcı yaklaşımıyla PYD üzerinde olumlu bir etki yaratacağını hesaplayarak olabildiğince esnek bir yaklaşım sergiledi. Tüm iyi niyetine rağmen PYD’nin Kürdleşmesini sağlayamayan Berzani’nin sabrı tükendi ve PYD’yi defterinden sildi.
Kurulduğu günden beri Kürdistani güçlere saldıran PYD, Kürdlere karşı baskılarını sürekli arttırdı ve değişmeyeceğini defalarca ve çok net olarak ortaya koydu.
PYD’nin ihanetçi kimliği tartışma gerektirmeyecek şekilde açığa çıkınca ve sömürgeci devletlerin paralı askerleri olarak tüm Kürdistani güçlere karşı saldırıya geçme niyetleri anlaşılınca Başkan Berzani, ”benim için PYD artık bitti” kararı aldı. Bu karar, PYD’nin Kürd/Kürdistan düşmanlığına artık seyirci kalınmayacağını da gösteriyordu. Başkan Berzani’nin bu net tutumu yeni ve sağlıklı bir sürecin başlayacağını ve ihanetçiler ile yurtseverlerin kalın çizgilerle birbirinden ayrılacağını gösteriyordu aslında.
Güney/Berzani’nin bu günlerde bile PYD’den söz etmiyor olmaları/muhatap almamaları, Kek Mesud’un ”Benim için PYD bitti” kararından dolayıdır…
PKK/PYD ile zoraki kardeşlik 2013’te bitti!
Hem politik alanda hem de sosyal yaşamda ”kardeşlik, dostluk, müttefiklik” gibi ilişkilerin gelişebilmesi ve hayata geçirilebilmesi için iki tarafa da aynı oranda sorumluluk düşer. Bu ilişkiler bir tarafın dayatmasıyla gelişmeyeceği gibi bir tarafın iyi niyetiyle de gelişemez/sürdürülemez.
PKK bir yandan Güney/Berzani şahsında Kürdlerin Ulusal Hakları’na düşmanlık yaparken ve sömürgeci devletlerin saldırgan ve küstah diliyle yalan/iftiraya başvururken, bir yandan da ”kardeşlik” edebiyatı yaparak ve Kürdlerin birliğinden söz ederek kendi entegrasyoncu politikalarına meşruiyet kazandırma kurnazlığına başvurdu hep.
Güney Kürdistan’daki ulusal kazanıma tüm dünya saygı duyarken ve var olan federal statünün çok ilerisinde anlam yüklerken, sadece PKK bu ulusal kazanımı hazmedemedi ve her türlü araçla mevcut kazanımı ortadan kaldırmak için çırpındı/çırpınıyor adeta.
Êzidî Kürdlerin Kürdistan’dan koparılması girişimi; Şingal’de ‘kanton’ arayışı ve Kürd/Kürdistan düşmanı Şii milislerle yapılan işbirliği PKK’nin Güney’deki kazanıma açıkça düşmanlık yaptığının göstergeleriydi. Bununla yetinmeyen PKK, Duran Kalkan vasıtasıyla ağzındaki baklayı çıkarıp ”Güney Kürdistan Hewlêr’den yönetilemez” diyerek Güney Kürdistan Yönetimi’ni tanımadığını açıkça ortaya koymuştu…
Hem PKK hem de diğer tüm örgüt/partilere karşı aşırı yapıcı tutumuyla bilinen Başkan Berzani, ‘Kardeşkanı dökülmesin ve tüm farklılıklara rağmen Kürdler ulusal birliklerini kursun’ diye çok özel bir çaba sarf etti. Salih Müslim’in siyasette meşruiyet kazanmasına vesile olan Berzani, PYD’nin uluslararası camiada muhatap alınmasını da sağlamıştı. Kobanê düşerken müdahil olan Berzani hem Pêşmergeyi hem de uluslararası koalisyonu harekete geçirerek PYD’ye çok önemli bir prestij kazandırdı. PKK’nin düşmanca tüm hakaretlerine ve yalanlarına karşı ”olgun” davranan Berzani, sabrını sonuna kadar kullanmasına ve yapıcı tutumunda ısrar etmesine rağmen umduğunu bulamamıştı. Çünkü PKK gittikçe söylem ve pratiğini daha da sertleştirerek düşmanlıkta sınır tanımadığını/tanımayacağını ve hiçbir ahlaki değeri ciddiye almayacağını göstermişti.
Duran Kalkan’ın ”Güney Kürdistan Hewlêr’den yönetilemez” açıklamasından sonra gerçeğe uyanan Berzani, bunun açık bir ihanet olduğunu söylemek zorunda kalmıştı.
Biz, ulusal talebi olmayan bir güç ile Ulusal Birlik kurulamayacağını, PKK’nin taktiksel ”birlik” söylemlerinin bir tuzak olduğunu ve amacının da Güney kazanımını boğmak olduğunu, PKK’nin Ulusal Haklara ve taşıyıcılarına yönelik saldırılarına karşı Güney/Berzani’nin sessiz kalmasının PKK’yi daha da küstahlaştırdığını ve PKK’ye karşı yapıcı olmanın ‘PKK’nin yıkıcı politikalarını aklamak’ anlamına geldiğini ısrarla yazdık.
KCK adına Duran Kalkan’ın ‘Barzani ile ilişkimiz bitti’ açıklaması, tespitlerimizde haklı olduğumuzu göstermekle kalmadı, Başkan Berzani’nin tek taraflı iyi niyetinin ve yapıcılığının işe yaramadığını da ispatlamış oldu. Aslında olmayan bir ilişki bitmiş oldu ve iyi de oldu. Çünkü bir tarafın açık düşmanlığına karşın diğer tarafın ”kardeşlik ısrarı” asla sonuç alıcı olmaz ve her zaman duygusal davranan tarafa zarar verir. Kürdlerin devletleşmesine karşı olan hiçbir güç, ulusal kaygısı olan Kürdlerle kardeş olamaz; dahası devletleşme karşıtı bu tutum değişmediği sürece hep tek taraflı bir düşmanlık söz konusu olur. Duran Kalkan’ın açıklamasıyla hiç olmazsa tek taraflı ”aşk” sona ermiş oldu. Bu da Kürdler açısından sevindirici bir gelişmeydi kuşkusuz.
Kürd olmanın gereklerini yerine getirmeyenlerin Kürdlük iddiasını boşa çıkarmak ve Kürdlerin devletleşme yoluna engeller koyan entegrasyoncu anlayışların elenmesini sağlamak için, devletleşme ortak paydasında buluşanların ancak kardeş olabileceği gerçeğini herkesin görmesi gerekiyor artık. Bu gerçeklik görüldüğünde ”romantik kardeşlik” söylemlerine itibar edilmeyecek ve Kürdler hayali ”birlik” oyunlarıyla oyalanmaktan/engellenmekten kurtulacaklardır.
Süleyman Akkoyun