Rojava’da ve Suriye’de Başkan Barzani’nin siyasi çizgisi kazandı….

Rojava’da ve Suriye’de Başkan Barzani’nin siyasi çizgisi kazandı…. Mişel Temo, Beşhar Esad, Esad'ın davetini ret etti, Mazlum abdi, Cemil Bayık, Hewler mutabakatı, Duhok Mutabakatı, Rojavalı Mülteciler, Yeni Suriye bayrağı, Golani,

Beşar Esad’ın 8 Aralık günü Suriye’yi terk etmesi ve muhaliflerin Şam’a girmesi ile beraber Ortadoğu’da yeni bir dönem başladı.

Saddam Hüseyin’in 1990 Ağustos ayında Kuveyt’i işgali ile görünür durma gelen Ortadoğu krizinde o tarihten günümüze değin  belli başlı ivmesel yükselişler görüldü.  Kuveyt işgali, 11 Eylül olayları, Saddam rejiminin 2003 Nisan ayında düşmesi ve Arap Baharı bu sürecin önemli kilometre taşlarından oldu.  Ve Esad rejiminin düşmesi ise Ortadoğu’daki bu krizli sürecin zirvesi oldu.

Geçen bu 34 yıllık  kriz döneminde Ortadoğu’da siyaset sahnesinde olan devletler ve kurumlar var. Çok ender kişilikler-liderler o dönemden bugüne siyasi sürece tanıklık etmiş ve siyasetin merkezinde yer almıştır. Başkan Barzani işte Ortadoğu krizinin tüm sürecine tanıklık etmiş ve krizin en derin yaşandığı bölgede siyaset yapan ender liderlerden biridir.

Hatta şöyle söyleyelim Ortadoğu’da Kürdistan’ın sömürülmesi üzerine kurulu ve Kürt düşmanlığı yapmış iki Baas partisinin devrilmesinde en başat rolü oynayan isimlerden biridir.

Saddam rejimine karşı ve yıkılacağı zamanda Başkan Barzani’nin çizgisi doğruydu. Saddam rejimine karşı müzakere arayışı oldu fakat silahlı mücadele seçeneğini hiçbir zaman dışlamadı. Saddam müzakereye gelmedi. Sonuç olarak yıkılacağı zaman da en önde etkili rol oynadı. Zaten ABD’li emekli general ve Irak’taki ilk ABD’li sivil Vali Jay Garner, konuya ilişkin olarak “Başkan Mesud Barzani’nin rolü olmasaydı Saddam rejimi devrilmezdi” dedi.

Ve o dönemden tam 20 yıl sonra 10 Aralık 2024 tarihinde bu kez Suriye muhalifleri adına Suriye Müzakare heyeti bir açıklama yaparak bir açıklama yaparak “Başkan Barzani’nin Esad rejiminin düşmesinde önemli bir etkisi olduğunu söyleyecek ve teşekkür” edecekti.

Arap Baharı döneminde Başkan Barzani’nin siyasal öngörüleri doğruydu…

1990’dan bu yana Başkan Barzani önderliğinde KDP’nin genel siyasal çizgisinin başarılı olduğunu söylemek doğrudur. Fakat özellikle de 2011 yılından sonra Arap Baharı ile beraber Başkan Barzani’nin Rojava için ön gördüğü siyaset doğruydu. Başkan Barzani Kürtlerin Rojava’da Esad rejimine yanmasının yanlış bir siyaset olduğunu belirtti ve Kürtlerin gücü yettiği kadar bağımsız durmasını, muhaliflerle ilişkilenmesini ve Türkiye seçeneğini tümden ret etmeden bir duruş göstermesinin doğru olduğunu direk beyan etti.

Şam Rejiminin 7 Ekim 2011 tarihinde Mişel Temo’yu katletmesi ile Başkan Barzani Suriye rejiminin amacını tam olarak anlamıştı. Esad rejimi Temo cinayetinden sonra Başkan Barzani’yi Şam’a davet etti. Davetin nedeni ile Suriye’deki olaylarda Suriye ile beraber hareket etmesi ve Kürtleri rejime yanaştırmasını istemekti. Başkan Barzani daveti ret etti ve gitmedi.  Başkan Barzani, Esad rejiminin yıkılmaya mahkum bir rejimi olduğunu görüyor ve Kürtlerin Esad rejiminin ömrünü uzatmasına gerek olmadığını net söylüyordu.

Başkan Barzani, KDP’nin tüm birikimlerini Rojava’nın hizmetine koydu

Bunun yerine Başkan Barzani Kürt birliğini sağlamak için bir politika belirledi. Öncelikle Rojava’daki cılız ve dış bağlantıları siyasi hareketleri güçlendirmek için adım attı. Hewler’i Rojava partilerinin kullandığı bir ana merkez haline getirdi. PYD’de dahil olmak üzere tüm siyasi partiler Hewler’de üslendi. Aldar Xalil, İlhan Ahmed, Salih Müslüm gibi isimler Hewler’in en lüks yerlerinde ağırlandı. Güvenlik sağlandı, pasaportları olmamasına rağmen havalimanlarını kullanmaları sağlandı.

Ayrıca PYD başta olmak üzere Rojavalı güçleri, Amerika ve Avrupalı diplomatlara tanıtmak için pek çok görüşme ayarlandı. Türkiye ile ilişkilenmeleri tavsiye edildi.

El Nusra 2012 yılında Sere Kaniye işgalini başlatınca silah ve her türlü mühimmatta yardımcı oldu.  Yaralılar için Hewler hastaneleri açıldı.

Fakat Başkan Barzani dışardan destek ile işlerin yürümeyeceğini bildiği için öncelikle Rojavalı güçlerin bir arada çalışmasını destekledi ve birlik görüşmeleri için elinden geleni yaptı.

Hewler mutabakatı hala Rojava için çözüm belgesidir

11 Temmuz 2011’de ENKS ve PYD yapıların arasında imzalanan Hewler mutabakatı, yapıların ortak hareket ilkelerini, niteliğini ve sorumluluklar, haklar ve ödevlerini belirliyordu.  “Kürt Yüksek Konseyi” kurulması kararını alan Hewler mutabakatı Rojava’nın kaderini değiştire bilirdi. Eğer Hewler Mutabakatı gerçekleşse hem Esad rejimi bu kadar ömrünü uzatmayacaktı, hem de Rojava bu kadar göç, bu kadar kayıp vermeyecekti.

Hewler mutabakatını engelleyen güçlerin başında PKK, İran, Şii yapılar, Rusya ve bazı batılı yapılar içindeki lobiler engelledi. Rojava’daki PYD yönetimi PKK’yi aşmak yerine PKK’nin bir kolu gibi hareket etti ve Hewler mutabakatı işlemedi. PKK bunun yerine Rojava’yı kantonlar gibi saçma ve şu anda adı bile anılmayan bir sözde ideolojik maceraya sürüklemeyi tercih etti.

Başkan Barzani Arap Baharı ile ortaya çıkan süreci görüyordu ve sadece Rojava için değil Kürtler için birlik adımlarına öncülük etti. Dönemin KCK Başkanı Murat Karayılan’a gönderilen bir mektupla ulusal kongre çalışmaları başladı.

Fakat yine İran’ın başını çektiği yukarda adı geçen cephe Kürt birlik görüşmelerinden çok rahatsız oldu. İmralı’nın işi yokuşa süren eş başkan, Türk soluna kota gibi söylemleri, Cemil Bayık’ın İran ile anlaşması sonucu bu da başa gitmedi.

Başkan Barzani’nin mimarlığını yaptığı bu iki stratejik hamle bugün de sorunların çıkışında önemli role sahiptir.

PKK’nin tüm engellemelerine rağmen Başkan Barzani Kobani işgali döneminde yine Kürt birliğini esas aldı, Duhok mutabakatı yapıldı, Kobani’yi peşmerge gönderildi.  Ve en önemlisi Başkan Barzani batılı güçleri Rojava’ya götürdü. Bugün Rojava’daki Amerikan güçleri Başkan Barzani’nin teşviki ile oraya gitti.

2013 yılında Kürtlerin Lübnan, Ürdün ve Türkiye’ye göç etmesini engellemek için Kürdistan Bölgesi hükümeti tüm ekonomik sıkıntılarına rağmen kapıları halka açtı ve 200 bin Rojavalı Güney’e geçti. Bu da doğru bir adımdı. Bugün Güney’de neredeyse Qamişlo’dan daha fazla Rojavalı var ve bu da demografiyi koruyor.

PKK tüm süreç boyunca Başkan Barzani’nin şahsına düşmanlık yaptı, zavallı, cahil insanları televizyonlara çıkarıp Başkan Barzani’ye karşı konuşturdu. Fakat Başkan Barzani PKK’nin düşmanlığına rağmen Rojava’ya sahip çıktı. 2019 yılında Efrin operasyonuna karşı şunları söyledi: “Rojava halkının felakete maruz kalmaması için elimizden gelen her şeyi yapacağız”

Sere Kaniye operasyonlarına karşı çıktı. Efrin’de demografinin değiştirilmesine karşı çıktı. Rojava’ye her türlü maddi yardımı yaptı.

Bugün Suriye ve Rojava gelişmeleri Başkan Barzani’nin öngörüleri ve politikası doğrultusunda şekillendi.  Oysa ki PKK’nin Rojava için ön gördüğü her şey yıkıldı. PKK iki ay önce ENKS çete bayrağı kaldırıyor dediği bayrağı şimdi resmi olarak kabul etmek zorunda kaldı. Tıpkı Esad gibi çeteler diye hitap ettiği Golani gibi liderlere bugün görüşmek için aracılar gönderiyor. Yine Başkan Barzani’nin rolünü oynamasını istiyor.

Eğer PKK Başkan Barzani’nin 2011 yılında Rojava için önerdiği stratejiyi engellememiş olsa Suriye süreci ve Rojava çok daha iyi bir pozisyonda olacaktı.

Ve sonuç olarak Başkan Barzani Kürt düşmanı iki baas partisin yıkılmasının mimarıdır.

Diğer Haberler