Aydın Sefaleti…

Aydın Sefaleti…

​Genel olarak iktidarlar tutucu ve değişime kapalıyken; statükoyu korumak için çırpınıyorken, muhalefetler de değişimden ve özgürlüklerden yanadır; statükoyu aşmak için çaba sarf ederler. Birçok açıdan genel geçer kuralların dışında kalan Türkiye, statükonun bekçiliği noktasında da farklı ve dikkat çekicidir. Türkiye’deki bu ters konumlanma, Türk siyasal Kültüründen etkilenen Kürdlere de fazlasıyla bulaşmış durumdadır.

Her ne kadar evrensel aydın tanımına uygun olmasalar da, Türkiye’de “demokrat, aydın, yazar, eleştirmen, siyaset bilimci, toplum bilimci, televizyon programcısı, panelist” ve benzer sıfatlara sahip olan insanlara “aydın” deniyor.

Bu değerlendirmede, aydın tanımını kullanırken, yukarıda anılanların tümünü kapsayan ve gerçek aydın ile pek ilişkisi olmayan bir anlamda kullandığımızı öncelikle belirtmek isteriz.

Tartışmasız, yakın zamana kadar Türk devletinin/statükonun en büyük korkusu, Kürd/Kürdistan Sorunu’nun gerçek ismiyle anılmasıydı.

Kürdistan’a “Doğu”, Kürdlere de “Doğulu”  diyen ve herkese de dedirten devlet, yakın zamanda Kürd sözcüğünü telaffuz etmek zorunda kaldı. Devletin “Kürd realitesini tanıyoruz” demesi öncesinde, ‘Kürd diye bir halk vardır ve bu halkın da her halk gibi Ulusal Hakları vardır’ diyebilenlerin sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Bunlar da devletin gazabına uğrayıp etkisiz kılınırdı/kılınmaya çalışılırdı.

Kürdlerin varlığını kabul etmek zorunda kalan devlet, Kürdlerin ülkesini, yani Kürdistan’ı anmamak için çırpınıyordu/çırpınmaya  hâlâ devam da ediyor.

Yaşanan iç ve dış olaylar, yakın zamanda T.C Başbakanı’nın ağzından Kürdistan’ı duymuştuk. Güney Kürdistan’ı, “Kuzey Irak”, Güney Kürdistanlıları da “Kuzey Iraklılar” olarak beyinlerine işleyenler, zamanla “Kuzey Iraklı Kürdler” demeye başladılar. Ama Anayasal bir ismi olan ve bütün Dünyada gerçek ismiyle anılan Federal Kürdistan, Türkiye’de kullanılmamaya çalışıldı. Olması gereken, T.C Başbakanı’nın Diyarbakır’da “Kürdistan” demesinden sonra, demokrasiyi, özgürlükleri ve insan haklarıyla birlikte objektifliği dillerinden düşürmeyen “Aydınların” da artık bu kavramı çok rahat kullanmalarıydı.

Devletin başındaki insanın bile kabullenmek zorunda kaldığı, kullandığı Kürdistan ismi, yasal hiçbir engel kalmadığı halde hâlâ “Türk Aydınları” tarafından kullanılamıyor. Bu durum, değişen/değişmek zorunda kalan devletin, “aydınlardan” bir adım önde olduğunu gösteriyor. Kuşkusuz ki bu terslik, kendilerine “aydın” diyenlerin iflasıdır, rezaletidir. Dikkat edildiğinde, gerek tartışma programlarında, gerekse yazılı basında söz konusu “aydınların” hemen hemen hepsi hâlâ “Kuzey Irak” tanımında ısrar ediyor. Her yerde tabuları aydınlar yıkar ama Türkiye’de devletin yıktığı/yıkmak zorunda kaldığı tabuları “aydınlar” korumaya çalışır…

Benzer bir durum Kuzey Kürdistan’da da yaşanıyor. Kürdlerin oylarıyla seçilen ve kendilerine “sosyalist” diyen bazı insanlar da hâlâ “Kuzey Irak” diyor; bazıları da MHP’yi aratmayacak şekilde Güney Kürdistan’daki kazanımlara saldırıyor…

Abdullah Öcalan’ın bilinen ifadeleri, eski müttefiki Doğu Perinçek’in/Ergenekon’un yayın organı tarafından yazı dizisi şeklinde verilmişti. Abdullah Öcalan yakalandığı günden beri yaptığı açıklamalarla, devletin bir görevlisi, hizmetkârı olduğunu ve misyonunun da Kürdlerin Ulusal Hakları’nı engellemek olduğunu ifade ediyordu. Ama bu itiraflara rağmen hâlâ Kürd politik çevreleri ve “aydınları”, gereken tavrı sergilemiş değiller. Dahası hâlâ utanmadan, sıkılmadan “Sayın” ile başlayan hitaplarında bu zavallı işbirlikçiyi aklamanın yollarını arıyorlar. Tıpkı devletin Kürdistan demek zorunda kalması gibi Abdullah Öcalan da “hainim” demek zorunda kaldı.

Ama ne “Türk Aydınları” ne de “Kürd Aydınları” kendi egemenlerinin bile itiraf ettiği gerçekliği dillendiremiyorlar. Her iki kesim de, kendilerini otoriteye, efendilerine yaranmak ve onların yalanlarını savunmak için o kadar programlamışlar ki, değişemiyorlar bir türlü.

Belki de hem Türkiye’de hem de Kuzey Kürdistan’da her şeyin bu kadar kirlenmesinin en önemli sebeplerinden biri de bu “aydınların” karanlığı temsil etmeleridir…

Süleyman Akkoyun

Diğer Haberler