Abdullah Öcalan Kürtlerin iradesi değildir, Kürtler yeni Diyap Ağalara yol vermemek için kendi öz müzakare meclisini kurmalıdır

Abdullah Öcalan Kürtlerin iradesi değildir, Kürtler yeni Diyap Ağalara yol vermemek için kendi öz müzakare meclisini kurmalıdır

Devlet Bahçeli’nin Kürt meselesinin çözümü için konuşması ile başlayan sürecin tartışmaları devam ediyor. Üzerinden günler geçtikçe meselenin Kürt meselesini gerçekten çözüm olmadığı da ortaya çıkıyor. Fakat Devlet Bahçeli’nin ortada hiçbir tartışma yokken kalkıp topu Öcalan’a atması ve Öcalan için umut hakkından söz etmesi de Kürtlerin doğru anlaması gereken bir durumdur. Türk devletinin Kürt meselesinde Abdullah Öcalan ve PKK’yi muhatap alması Öcalan’ın gücü vb ile ilgili değildir.

Türk devleti Öcalan’ı Kürtlerin başına bir kayyum gibi atamıştır. 40 yıldır Türk devleti Abdullah Öcalan’ı allayıp pullayıp Kürtlerin lider kabul etmesini sağlamıştır. Çünkü Abdullah Öcalan Türk devletinin sınırlarının değişmemesinin garantörüdür.  Abdullah Öcalan Kürt meselesinin tartışıldığı bir masada Kürtlerden yana değil Türk tarafının yanında oturmaktadır. Abdullah Öcalan ve PKK Kürt sorunun tek muhatabı yapmak Türk devletinin 40 yıllık stratejisidir.   Türk devleti PKK dışındaki tüm Kürt hareketlerini ve siyasetçilerini yok ederek Kürtleri PKK’ye mahkum etmiştir. Kürt=PKK algısı yaratmak Türk devletinin bekasını korumak için bulduğu bir formüldür.

Öcalan, Türk devletinin elindeki en büyük karttır.  20 yüzyılda Diyap Ağa, Hasan Hayri gibi isimler nasıl Kürtlerin temsilcisi gibi hareket ederek Kürtlere kaybettirdi. Öcalan Türk devletinin Kürtlerin başına atamak istediği Diap Ağa’nın 21. Yüzyıl versiyonudur. Türk devleti istediği zaman Öcalan çıkıp “barış ilan eder, savaşa ilan eder, geri çekilme ilan eder” Öcalan Türk devletinin ihtiyaçları doğrultusunda konuşur.

Sadece Öcalan’ın 2013 yıl Newroz’unda okunan mektubuna bile bakınca Öcalan’ın misyonunun net olarak göre biliriz. Ne demişti Öcalan mektubunda: “Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya  ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve delilo, horon ve zeybek’le hısım-akrabadır.

Kürtlerin yüz yıllık kimliksizlik, devletsizlik, katliam ve sömürü düzenini kalkıp halayların kardeşliği ile anlatan bir Öcalan’ı Kürtlerin siyasi iradesi olarak kabul etmesi Kürtlerin bu yüzyılı da kaybetmesi anlamına gelir.

Tam da Arap Baharı yaşandığı ve Kürtlerin kendileri için pek çok adım atabileceği ortamda Öcalan aynı mektubunda ne dedi: “Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir orta Doğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.

Öcalan ve Türk devleti el ele vererek Kürtlerin Arap baharı ortamında pasifize olmasını sağladılar ve Kürtler Arap Baharı trenini  kaçırdıktan sonra da çözüm masasını beraber devirip Kürtleri Kuzey’de Hendeklerle tükettiler. Öcalan Kürtler için bir çözüm mercii değil Türk devletinin Kürtleri oyaladığı bir alettir.

Mesele bu kadar nettir. Ve Kürtler Abdullah Öcalan’ın misyonunu görmeden tek bir konuda tek bir adım atamazlar. Ve Kuzey Kürdistan sorunu Türk devleti-PKK, Öcalan arasındaki bir kapanda uzayıp gider.

Bunun için çözüm ve barış süreci gibi tartışmaların yaşandığı bu günlerde gerçek Kürt aydın ve vatanseverleri şunu net söylemelidir: “Öcalan ve PKK bizim siyasi irademiz değildir”. Evet PKK çok örgütlüdür Türkiye’de legal siyasi partisi var, silahlı gücü var, televizyonu var, yanında Türk solundan insanlar var, Avrupa’da KNK’si şusu busu var. Çok örgütlüdür ama bu örgütlülük Kürtlerin PKK’ye teslim olmasını gerektirmez.  Kürt aydınları PKK ve Türk devleti arasında mahkum edilmek Kürtleri ve Kürt meselesinde inisiyatifi ele almalı ve tüm Kürtleri kapsayan “Kürtler ne istiyor” başlıklı bir tartışma süreci başlatmalıdır.
Kuzey Kürtlerinin Kürt meselesinde çözümü nede gördükleri ve sorunun etap etap nasıl çözüle bileceğini ortaya koyan bir tartışma süreci olmazsa olmazdır. Öcalan’ın “Kürtlerin devlete ihtiyacı yok, sınırlar değişmeden Kürt sorunun çözümü, Türk devletinin Kürtlerin devleti olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleştirilmesi” gibi kavramlarının dışında bir “Kürt meselesinin çözümü belgesi “ve belgenin “yol haritası” Kürt meselesini negatif tekelleştirmeden kurtaracaktır.

Öncelikle bir inisiyatif ortaya çıkmalı ve tüm çalışmaları yürütecek bir meclis tarzı oluşum için harekete geçmelidir. Evet Kürtlerin PKK ve devlet arasındaki şaibeli ve karanlık görüşmeleri aşan ve içinde pek çok çevrenin yer aldığı Avrupa merkezli bir meclis çalışması Kürt sorunun tartışılması sürecinde etkili bir rol oynayabilir. Böyle bir meclis PKK ve Türk devletinin şahsi alanı haline getirilen Kürt halkının varlık sorununu uluslararası meşru bir zemine çekebilir.

Kürt aydın ve yazarları kariyer, kaygı, ego vb tüm geri çeken hususları bir yana bırakıp Kürtlerin 21. Yüzyılı kaybetmelerini engellemek için harekete geçmelidir. Ya gerçek bir Kürt iradesi bir araya gelip aktifleşecek ya da yine Diyap Ağa’nın ruhu Öcalan’da canlanıp Kürtleri Türkiye’nin bütünlüğüne kurban edecek.

Diğer Haberler