Bugün Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun 7. Yıl dönümü. Referanduma sahip çıkan herkes Kürtlerin son iki yüz yılda karşılaştığı katliamlara ve yok sayılmaya karşı onurlu bir duruş sergileyenlerin saflarındadır. Referanduma sahip çıkanlar, Nuri Dersimi’den, Şeyh Saide; Qazi Muhammed’den Simko’ya, Leyla Qasım’dan Zarife Koçgiri’ye değin uzanan tarihi öncü kahramanlara bağlılık ve saygının gereğini yerine getirmiştir. 25 Eylül 20 yüzyıldaki Kürtlerin yok sayıldığı Lozan’a, karşı çıkıştı. Referandum günü gerçek anlamda bir Kürdistan Onur günüdür. Kürtlerin bu onurlu eyleminin kararını alanları ve referanduma destek olan tüm Kürtler ve dostlarını saygı ile selamlıyoruz.
Öte yandan Kürtlerin bu Ulusal Onur eylemine düşmanlık eden başta bölge gerici güçleri olmak üzere, uluslararası Kürt karşıtı cephesini ve Kürtlerin içindeki ihanet güçlerini de lanetliyoruz. Varlığını Kürtlerin yokluğu üzerine kuran anti-Kürdistani cephe tüm çelişkilerini bırakarak Kürtlerin kendi kaderini belirleme hakkını kullanması karşısında kol kola girmiş ve Kürtleri boğmaya çalışmıştı. Fakat Kürtlere asıl zararı veren Kürt hainleriydi.
2010 yılından başlayan Arap baharı ile Ortadoğu’da gelişen sürecin Kürtlere kazanım getirmesinden çekinen güçlerin en büyük dayanağı Kürdistan’ın bünyesindeki bu kanserli ihanet uruydu. 2010’dan sonra bölge sömürgeciliği bu kanserli Kürt yapılarını geliştirip- güçlendirip- donatıp Kürtlerin bünyesini bozmak için kapsamlı bir proje geliştirdi. YNK içindeki bir kanat ve PKK bu projenin gönüllü ayağı oldu. PKK’nin IŞİD saldırıları sürecindeki kaos ortamında İran eli ile Kerkük, Mahmur, Şengal ve Germiyan alanına yerleştirilmesi özünde Kürtlerin Ortadoğu kaosundan bir devlet veya konfederal bir yapı olarak çıkmasını engellemek içindi.
Bu her iki güç gerçek yüzünü Kürdistan Bağımsızlık Referandumunda gösterdi. YNK kendi tarihinde İbrahim Ahmed ile başlayan Irakçı ihanet yüzünü gösterdi. Halkın tepkisi nedeni ile yarım ağızla destek verdiği referandumda Güney Kürdistan halkını sırtından bıçakladı. YNK’nin İran tarafından organize edilen ve bugün başını Bafil Talabani’nin çektiği YNK kanadı gizli görüşmelerle Haşdi Şabi ve Irak devleti ile anlaşma yaptı ve Kerkük’ü Irak devletine sattı. Bafil Talabani’nin Kerkük işgali sonrası televizyonlara çıkarak “hepimizin imzası var” diyerek gösterdiği belge YNK’nin resmi ihanet belgesiydi.
PKK ise kenarda kıyıda duruyor gibi görünerek Referundum’a karşı yapılan ihanetin merkezinde yer aldı. Daha referandumdan önce ihanetine “ideolojik ve politik” kavramlar yapıştırdı. Önce kendisine bağlı RJAK ve bazı kurumları “devlete karşıyız” diyerek ortaya döktü. Hep övündüğü ve Kerkük’ü IŞİD’den korumak için orda olduğu gerillalarını Kerkük işgalinden bir gece önce Haşdi Şabi’nin arabaları ile Kerkük’ten Süleymaniye’ye getirdi.
Kürtlerin Ulusal Onur referandum sonuçlarına saldıran Haşdi Şabi ve Irak güçleri Mahmur’da Peşmerge güçlerine saldırırken bir iki km ötede PKK güçleri ellerini ovuşturup Haşdi Şabi’nin kazanmasını bekliyordu.
Bu iki ihanet çetesi o dönemden şimdiye, yani tam 7 yıldır o ceberut ihanet ruhlarını birlik, kardeşlik adı altında birleştirmiş durumdalar. Bu ihanet ittifakı Kürdistan Bağımsızlık Referandum’un 7. Yıl dönümünde hala Kürtlerin “kendi kaderini tayin etmek” için ortaya koyduğu yüzde 92.73’lük iradeye saldırmaya devam ediyor.
Ne tesadüftür ki 7 yıl sonra Kürtler bir seçime gidiyor. Ve bu ihanet çetesi yine aynı misyonla ittifak halinde hareket ediyor. Amaçları ise yine aynı; “Kürtleri Ortadoğu krizinde kendini yönetme, kendi sistemini kurma onurundan mahrum bırakmak.”
Referandumun 7. Yılında Kürtler sandığa giderken elbette ki bu ihanet çetesini ve misyonunun unutmamalı. YNK ve PKK’yi bir araya getiren, palazlandırıp Kürtlerin üzerine sarılan bu iki kanserli habis urlar yenilmeli ve deşifre edilmeli.