Son günlerin en tartışmalı konularından biri de Kerkük’e yeni valinin atanmasıydı. Ancak milletimiz her zaman olduğu gibi derin bir romantik tasavvura kapılmış, meselenin özünü doğru yorumlayamamış, büyük resmi açıklayamamıştır. Pek çok kişi bir Kürd’ün vali olmasından duyduğu mutluluğu dile getirerek bunu zafer olarak nitelendirdi. Ancak gerçek şu ki, Kerkük’te yeni bir yerel yönetim kurulmasına ilişkin anlaşmanın asıl kaybedeni Kürdler, kazananı ise Araplar ve Türkmenler olmuştur. Biz Kürdlerin sorunu şu ki, olaylara hâlâ duygusal ve romantik açıdan bakıyor, olayların ardındaki gerçekleri ve sonuçlarını düşünemüyoruz.
Kerkük’te yerel yönetim kurulması meselesinin başlangıcından bu yana Kürdler, Araplar ve Türkmenler arasında çok sayıda toplantılar yapıldı ancak sonuç alınamadı.
Kerkük yerel yönetiminin kurulmasından birkaç gün önce Arap partilerinden oluşan bir heyet Pîrmam’da Başkan Mesud Barzani ile görüştü. Başkan Barzani’den Kerkük valisinin Arap olmasını taleb ettiler. Ancak Başkan Barzani bu talebi reddetti ve resmi olarak heyete Kürdlerin Kerkük’te 7 sandalyeye ile çoğunlukta olduklarını söyledi. Anlaşmanın temel şartı, Kerkük Valisi’nin Kürd olması, asayiş ve emniyet müdürlüklerinin de dahil olmak üzere Kerkük’teki mevkilerin yüzde 32’sinin Kürdlere verilmesi.
Arap tarafların KDP ile anlaşma konusunda hayal kırıklığına uğradıktan sonra, ABD’nin aradığı terörist Qais el-Khazali ve diğer bazı isimlerin arabuluculuğunda YNK ile müzakerelere başladılar.
Daha önce KDP ve YNK tarafsız bir valinin atanması konusunu defalarca tartışmıştı. KDP, 16 Ekim ihanetinin figürden biri olan Rêbwar Teha’yı veto etmişti. Ancak daha sonra Haşdi Şabi yetkililerinin baskısıyla Bafel Talabani, Kerkük’te Arap taraflarıyla görüşmelere başladı. Elbette bu normal çünkü günümüz YNK’si İran Şii Hilal Cephesi’nin bir parçası ve Haşdi Şabi milislerinin müttefikidir.
Kerkük’te yeni bir yerel yönetim kurulmasına ilişkin Bağdat’taki Reşit Otel’de varılan anlaşmada asıl kaybeden Kürdlerdir. Kürdler yeni Kerkük yerel yönetiminde azınlık konumunda ve hassas mevkilerinin çoğunu kaybetti. 16 Ekim ihanetinden önce Kürdlerin elinde olan mevkiler artık Araplara ve Türkmenlere verildi. Toplantıya katılanlara göre, YNK ve diğer tarafların üzerinde uzlaştığı noktalar Kürdler açısından büyük bir başarısızlık, Araplar için ise tarihi bir kazanımdır. Arap yetkililer bile 2003’ten bu yana başaramadıklarını YNK ile yapilan anlaşmayla elde ettiklerini söylüyorlar.
YNK, valilik görevi karşılığında Kerkük’teki tüm idari görevleri Arap ve Türkmenlere verdi. Kürdlere yalnızca 6 görev verilecek. Kerkük Valisi 1 yıl 3 ay boyunca YNK’de olacak, sonra Araplara, son olarak da kabul etmeleri halinde Türkmenlere verilecek. Bu anlaşmadaki tehlike, Kerkük emniyet müdürlüğü görevinin Araplara verilmesi ve yardımcısının bir Türkmen olması da dahil olmak üzere tüm hassas askeri, emniyet ve idari görevlerin Arap ve Türkmenlere geçmesidir. YNK’nin eski yetkililerinden Mele Bextiyar’a göre, tarafların Kerkük’teki YNK adayına oy vermesi karşılığında YNK’ye Xaneqîn’de herhangi bir mevki verilmeyecek. Yani YNK Xaneqîn’i Kerkük’e kurban etti!
Anlaşmada mutabakata varılan noktalardan biri de Pêşmerge ve güvenlik güçlerinin Kerkük’e dönmemesi ve Kerkük’te Kürdistan bayrağının göndere çekilmemesidir. Süleymaniye hapishanelerinde terör suçlamasıyla tutuklanan tüm Araplar serbest bırakılacak. Yani YNK, Kerkük Valiliği uğruna Kürdleri öldürmekle, terör eylemlerinde bulunmakla suçlanan teröristleri serbest bırakacak! Bu gerçeği teyit etmek için Irak milletvekili ve Kerkük’teki Arap yetkili Vasfi Asi’nin açıklamasını dinleyebilirsiniz.
Üzerinde tartışılmayan en hassas konulardan biri de Irak’ta yakın gelecekte yapılacak nüfus sayımıdır. Kerkük’te Kürdlere karşı çok tehlikeli bir oyun oynanabilir. YNK ile taraflar arasında yapılan anlaşmaya göre Kerkük Nüfus Müdürlüğü görevi Türkmenlere verildi. Bu durum, özellikle kentte nüfus sayımı yapılması konusunda gelecekte Kürdler için ciddi bir tehdit oluşturur. Ancak şu ana kadar özellikle hiç kimse bu tehlikeye değinmedi. Bunun sonuçları gelecekte ortaya çıkacak.
Kerkük’te yaşananlar hiçbir şekilde Kürdlerin taleblerini karşılamamaktadır. Sadece YNK ve Araplar arasındaki bir anlaşmadır. Yakın gelecekte anlaşmanın kötü sonuçları tüm taraflarca görülecektir.
Bu konuda hiçbir Kürd partisi YNK’yi desteklememiştir ve tüm Kürd partileri bu anlaşmayı Kürdlere ve Kerkük’e yönelik bir tehdit olarak görmektedir.
PKK’lı teröristler hızla bunun propagandasını yaptılar ve bunu bir zafer olarak nitelendirdiler. PKK’nın mutluluğu KDP’nın bu anlaşmaya dahil olmamasıdır. Kürdlerin başarısız olduğu her yerde PKK zaferi kutlar. Çünkü PKK için Kürdlerin çıkarları doğrultusunda çalışan, Kerkük’ün Kürdlüğü için mücadele eden herkes KDP’lidir. Burada PKK yine Sykes-Picot Antlaşması’nın koruyucu rolünü üstleniyor. Çünkü PKK işgalcilerin çıkarlarını koruyan, Kürdlerle hiçbir alakası olmayan bir terör örgütüdür.
Asa’ib Ehl el-Hak terörist milislerinin lideri Qais el-Khazali iki gün önce Al-Ahad’a şöyle demişti: “biz bu nedenle KDP ile hiçbir zaman anlaşma yapmayacağız. Çünkü KDP, Kerkük’ün Iraklılığını kabul etmiyor ve Kerkük’ün kimliğinin daima Kürdistani olduğuna inanıyor. Ama YNK, Kerkük’ün Iraklılığını resmen kabul etti, biz de onunla anlaşma yaptık.” Khazali’nin açıklamasına baktığımızda PKK ve terörist milislerinin Kürdler ve Kerkük konusunda aynı duruşa ve aynı görüşe sahip olduğunu görebiliriz. Bu normaldir çünkü teröristler Kürd milletine karşı teröristleri desteklerler.
YNK’nin Kerkük’te yaptıkları 16 Ekim ihanetinin devamıdır ve buna ikinci 16 Ekim ihaneti diyebiliriz. YNK, Kerkük’ün Araplaştırılmasının önünü açıyor. YNK’nin ihaneti sayesinde Kerkük’teki Kürdler gün geçtikçe zayıflıyor ve Kerkük’teki güçlerini kaybediyorlar. YNK, Kerkük’teki Kürd milletinin bir asırlık fedakarlığını bir valilik için sattı. YNK, Kerkük’ü yedi yılda iki kez satan bir emlak acentesi haline geldi.
Bu konuda sözde Kürd siyasetçiler ve aydınlar yine tarafsız kalmayı tercih ederken, bir kısmı da her zaman olduğu gibi çirkin popülizmlerini sürdürerek, 16 Ekim ihaneti figürünün Kerkük’e vali olmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler. Bu hassas konularda dünya siyasetçileri ve aydınları gerçekleri halka en iyi şekilde göstermeye çalışırken, sözde Kürd siyasetçileri ve aydınları da ihanete ve hakikatin çarpıtılmasına ortak oluyorlar. Bundan bihaber kitleler bu duruma sevindi ve büyük resmi göremedi.
Kısacası Rêbwar Teha’nın Kerkük’teki rolü, Bağdat’ta Kürd olan Irak cumhumrbaşkanı Latif Reşid’in rolü kadar olacaktır. Kaybeden Kürdler, kazanan ise Araplar ve Türkmenler oldu.
Dilovan Ali
Görüşler yazara aittir, Darka Mazi’nin politikası ile uyuşmaya bilir