PKK Savaş tarihi notları…
Mehmet Karasungur, 1970’lerde Kuzey Kürdistan’da ki gençlik hareketi içinde öne çıkan isimlerden biriydi. Kendisini PKK içinde konumlandırmış ve PKK’nin askeri çalışmalarında birinci derecede sorumluluk almıştı. Fakat en çok aktif olabileceği bir dönemde kuşkulu bir çatışmada öldürüldü.
PKK Karasungur’un öldürülmesinde genel olarak ilkel milliyetçi çizgiyi genelde ise -her zaman olduğu gibi- KDP’yi ve Irak Komünist Partisi’ni sorumlu tuttu. Oysa ki Karasungur YNK eli öldürülmüştü. Hatta Karasungur’un öldürldüğü Kandil’de o dönem YNK Sorumlusu olan Norşirvan Mustafa kendi anılarını yazdığı kitapta Karasungur’u kendilerinin vurduğunu kabul eder. Duran Kalkan’da geçmişte birçok konuşmasında olayı YNK’nin yaptığını kabul eder.
YNK Karasungur’u yanlışlıkla vurmadı ve bilinçli olarak hedef seçti. Neden?
Olayın arkasında Öcalan’ın Karasungur’u rakip görmesi ve Türk solunun Karasungur’u Kürtçü görmesinin etkisi neydi? Bu soruların cevaplarını birkaç başlıkta verebiliriz.
Mehmet Karasungur kimdir?
Mehmet Karasungur 1947 yılında Bingöl’ün Kiğı ilçesi Darebi köyünde doğdu. 1972 yılında öğretmenlik yaptığı Maraş’ta ulusal devrimci faaliyetleri nedeniyle Hakkâri’ye sürgün edildi. 1976 yılında Bingöl’de tutuklandı, kendisine şiddet uygulayan emniyet müdürünü komalık hale getirdi bunun için de ölümüne işkence gördü.
Ulusal mücadeleye aktif katılmak için 1978 yılında öğretmenlik görevini bıraktı. PKK’nin partileşme sürecine aktif katılan Mehmet Karasungur 1978’teki kuruluş kongresinde merkez komiteye ve üç kişilik yürütme komitesine seçildi. Hakkari’deki öğretmenlik yıları Mehmet hocanın siyasal yaşamında ulusal mücadeleye katıksız bir katılım sağlamasında çok önemli bir duraktı. Nasıl ki İhsan Nuri Paşa’nın Doğubeyazıt’taki askeri görevi ağrı isyanına liderlik yapmasını sağladıysa Hakkari’de Mehmet hocanın gerilla savaşını bu dağlarında yürütme hayali çok etkili olmuştur.
Öcalan Şam’ı Karasungur Kürdistan dağlarını tercih etti
1979’de İran’da Şahlık rejiminin devrilmesi, doğu Kürdistan’da ulusal mücadeleyi yükseltme fırsatını doğurmuştu. Mehmet Karasungur’da bu reel durumu doğru değerlendirerek doğu Kürdistan’da konumlanmayı esas aldı. Karasungur’un bu rotası Abdullah Öcalan’ın ki ile tersi istikametteydi. Öcalan 1979’da “ilahi bir gücün” yani, Türk derin devletin lokasyon belirlemesiyle Lübnan-Şam sahasına yerleştirildi. Kürdistan’la hiçbir bağlantısı olmayan Öcalan’ın bu yeni rotası Mehmet Karasungur gibi önder kadrolarda ciddi rahatsızlık yarattı.
Karasungur mücadeleyi Kürdistan topraklarında örgütleyip yönetmeyi amaçlıyordu. Bunun için de 1980 darbesi sonrası PKK’nin ülke içinde kalan kadro ve çalışanlarının Filistin kamplarına değil de doğu Kürdistan’a geçmelerini öngörüyordu. Bu amaçla yol güzergahları buldu ve kurye örgütledi. Bölgede konumlanan PDK güçleri ile koordineli hareket ederek, üslenme kampları hazırladı ve lojistik ihtiyaçlarını da temin etti. Ancak Karasungur’un beklediği guruplar bir türlü gelmiyordu. 12 Eylül darbesi ile dağılan kadrolar Öcalan’ın emri ile Filistin kamplarına grup grup çekiliyordu. Abdullah Öcalan Cemil bayık ve Duran Kalkan’ı gurupların Filistin kamplarına gönderilmesinde görevlendirmişti.
Karasungur PDK’nin Şam bürosu üzerinden Öcalan’a sürekli mesajlar gönderip grupların Lolan’a gönderilmesi talebinde bulunuyordu. Oysa Öcalan’ın ve bağlantılarının stratejisi farklıydı. Filistin’de konumlanan derin devletin sol kanadı yani, Türk solu Öcalan’ı kendi yakınında tutmak istiyordu. Nihayetin de Öcalan’ı Suriye sahasına yerleştiren gücün uzun vadeli planları vardı. Türk solu PKK’nin Ulusal Kürdistani cephenin üstlendiği Zağros üçgenine gitmesine göz yumamazdı. Türk derin devletinin Öcalan üzerinden gerçekleştirmek istediği plan daha yeni start alacaktı. Öcalan türk derinlerinin adamı Mihri Belli ve Sarp Kuray gibi isimlerle yeteri kadar çevrelenmişti. Bu fırsatı Karasungur’un Kürdistan’i duygu ve düşüncelerine kurban edecek değillerdi. Her şey adım adım uygulanmaya kondu.
Karasungur Öcalan’ı Kürdistan’a çekmeye çalıştı
Karasungur Türk derinlerinin ve Öcalan’ın planlarından bihaber kendi planını işlevli kılmak için zemin hazırlıyor, PKK’yi Kürdistan topraklarına çekmek istiyordu. Karasungur o zamanlar henüz Ali Yoldaş diye hitap edilen Öcalan’a gönderdiği bir mektupta şöyle diyor: “Ali yoldaş İran devrimi bölgede ciddi bir boşluk yaratmış ve onlarca Kürdistani örgüt alanda konumlanmış durumda. Çok büyük eğitim ve lojistik fırsatları mevcut. Ayrıca gerilla savaşı için öngördüğümüz bölgeler alana yakın. Lübnan-Filistin sahası hem ülkeden uzak hem de mülteci bir örgüt gibi görünmemizi sağlıyor. Bunun için tüm örgütsel ve eğitim çalışmalarının ivedilikle bulunduğum alana taşırılması elzemdir”
Öcalan ise Karasungur’un bu çağrılarını tehlikeli buluyordu. Türk solunun da aracılığı ile Şam’da Öcalan’a gün geçtikçe daha konforlu bir hayat sunuluyor Baas rejimi ile olan tüm ilişkilerini Öcalan’ın ayakları önüne seriyorlardı. Öcalan’ın Suriye sahasında kalıcılaşması için her şey yapılmıştı. Nihayetinde Öcalan’ı oraya yerleştiren güç ne pahasına olursa olsun ülkeye gitmesini engelleyecekti. Aslında Karasungur’un muhattabı Türk derinleriydi. Bu gerçeği Öcalan ve Türk solu iyi biliyordu ancak bilmeyen Karasungur’du.
Yani işin esasında bu tartışma-çekişme sömürgeci Türk devleti ile Kürdistani çizgi arasında sürmekteydi. Karasungur’un Kürdistani ulusal düşünceleri, Türk sömürgeciliğine karşı savaşı başlatma arzusu, mücadelenin sevk ve idaresinin Kürdistan’da olması inancı ve her şeyden önemlisi Kürt ulusal cephesinin kurulması için gösterdiği gayret Abdullah Öcalan’ı çok tedirgin etmiş ve kendi liderliği için tehdit unsuru olarak görmüştü.
Karasungur’un PKK’si ile Öcalan’ın PKK’si birbirinden farklıydı
Öte yandan Kürdistan’da, Kürdistani güçler Mehmet Karasungur’un samimi duruşuna değer biçmiş ve onun şahsında PKK’ye yer açmışlardı. Ancak Karasungur şahsında temsil edilen PKK ile Öcalan’ın PKK’si apayrı şeylerdi.
Mehmet Karasungur Lübnan sahasındaki kadroları ülkeye çekme çalışması yürütürken bir yandan da PDK ile ulusal birlik cephesini kurmakla uğraşıyordu. Karasungur’un Kürdistani cephesine karşılık ise Öcalan da Şam’da MİT’in saha görevlileri olan Türk solu ile faşizme karşı birleşik direniş cephesi kurmaya çalışıyordu. Ortada iki ayrı cephe vardı. Zagros üçgenindeki önderlik çizgisi ile Şam-Filistin sahasındaki önderlik çizgisi farklıydılar.
Karasungur’un Zagros üçgenindeki cephesi milli, ulusalcı, Kürdistani iken; Öcalan’ın Şam’daki cephesi ise sömürgeci bölge devletlerinin güdümünde, Kürdistan’i amaçlardan uzak, Kemalist solun temsilciliğini yapan bir önderlikti. Elbette haklı olan Karasungur’un cephesiydi. Zaten PKK yöneticilerinden Duran Kalkan’da bu durumu şöyle anlatır: “Siverek direnişini örgütleyen bir arkadaştı. İlk silahlı mücadele sorumlusu, resmen de ilk askeri konseyin yürütücüsü, temsilcisiydi. Parti Merkez Komitesi’nin askeri sorumlusuydu. Silahlı mücadele alanının örgütlenmesinden ve yürütülmesinden ilk sorumlu olan, askeri komutanlık unvanını ilk taşıyan idi. Pratik saha hazırlıklarını 80-82 yılında Güney ve Doğu Kürdistan üzerinden Mehmet Hoca’nın kendisi yaptı. Güney’deki hazırlıkların tamamına kendisi öncülük etmişti. Gerillanın ilk adımlarının atılması, Kürdistan’ın stratejik zeminlerine basması onun öncülüğünde oldu.”
Öcalan: Otoritenizi sarsanları karambole getirip vurun ve kaza süsü verin
Ama ne var ki Öcalan Karasungur’un bu çalışmalarını kendi liderliği için büyük bir tehlike olarak görüyordu. Böylece PKK içerisinde Kürdistani çizginin tasfiyesinin ilk pratik adımları atılmaya başlandı. Öcalan 1983 Newroz’unda Karasungur’un Kürdistan’da artan etkinliğini kırmak için kendi sahası Şam’a getirdi. Burada Türk solu ve YNK’in üst düzeyi ile de görüşmeler yaptırdı. Onu sol düşüncelerden çok, Kürdistani düşüncelere yakın buldular ve KDP’ye sempati bakmakla suçladılar. Karar çıkmıştı Karasungur tehlikeli bir isimdi.
Öcalan “Tasfiyeciliğin Tasfiyesi” adlı kitabında Karasungur’un bu yaklaşımını ve kendisinin ülkeye gitmesi için yapılan dayatmaları şöyle değerlendiriyor; “Buradaki yetkililer (Muxaberat) Lolan’da bulunan PKK yapısının KDP’nin egemenliğin de altında bulunduğunu belirtiyorlardı. Sözüm ona biz Lübnan’da yalnız başımıza kalmıştık. İlkel milliyetçilik kendi şefini de göndermişti. Burada “PKK biziz” diyen klik tam bir çeteydi. Bu tipler otoritenizi sarsıyor ve kendisi ile baş edemiyorsanız çatışmada veya başka bir yerde karambole getirerek kendisini vurun ve olaya kaza süsü verin. Sayfa 365”
Karasungur’a komplo düzenlendi, YNK güçleri tarafından katledildi
Karasungur’un katledilmesinin kararı kesinlikle Şam’da verildi. Elbettte ki start Öcalan tarafından verildi. Karasungur’un ulusal birlik sağlama duygusu istismar edildi ve YNK ile Irak Komünist Partisi arasındaki silahlı çatışmada arabulucu olması istendi.
Bazı pratik düzenlemelerden sonra Nisan’ın sonun da YNK ve IKP yetkililerinden görüşme talep eder. Yanına İbrahim Bilgin (Sait) Mehmet Ertürk ve Batmanlı Mustafa’yı alarak doğu Kürdistan Üzeri Komünist Parti’nin Kandil’de ki karargahına geçer. 2 Mayıs günü saat 11 de görüşme gerçekleşecektir. O dönem peşmergeler genelde geceleri Camilerde yatıyorlar. Karasungur’un kaldığı Cami kuşatmaya alınır ve ateş edilir. Karasungur ve İbrahim Bilgin dışarıya çıkıp kendilerini tanıtmaya çalışırlar. O dönem YNK’nin önemli isimlerinden olan Nuşirwan Mustafa’nın komutası altındaki birlik Karasungur’u gördüğü gibi o noktayı daha fazla ateş altına alır.
Daha öncede belirttiğimiz gibi Noşirvan Mustafa Karasungur’un vurduğunu kabul eder, o dönem çevresine “ne yapalım PKK’de Hilvan’da Kürtleri vurmuştu” diyerek olayı basitleştirir. Zaten daha sonra da kitabında olayı yazar.
Esas kuşkulu durum olayın kendisindedir. Kürtlerin birliğine zere önem vermeyen Öcalan neden Karasungur gibi önemli bir ismi böyle bulanık bir alana gönderdi? Karasungur’u yakından tanıyan YNK’liler neden onu bilinçli olarak vurdu?
Karasungur’un KDP kamplarında kalması YNK’yi de rahatsız ediyordu. Yani hem Türk solu hem KDP hem de YNK Karasungur’un çizgisi ve KDP ile ilişkilerinden rahatsızdı. Bu üçlü Karasungur’un katledilmesinden eşit derecede sorumludur.
İlginç bir husus ta Karasungur’un cenazesi için PKK’nin hiç harekete geçmemesidir. Yıllarda Kandil’de hüküm sürdükleri halde tek bir gün bu insanın cenazesi nerede diye sorulmadı. Çünkü bilinen bir mezar onu sembol yapa bilirdi. Ancak 2002 yılında o da cenazeyi saklayan KDP’li bir köylünün konuyu gündeme getirmesi ile cenazesi bulunur.
Öcalan Kürdistan’daki liderlikten kurtuldu
Şam’dan Kandil’e uzanan komplo böylece amacına ulaşmış olur. Öcalan: Lolan’da “PKK biziz” diyen klik tam bir çeteydi. Bu tipler otoritenizi sarsıyor ve kendisi ile baş edemiyorsanız çatışmada veya başka bir yerde karambole getirerek kendisini vurun ve olaya kaza süsü verin” demişti.
Kandil’de Karasungur’un vurulduğu örgütlü cinayette tamda böyle oldu. Öcalan böylece Lolan’daki “PKK biziz” diyen “çetenin” başını ezmiş ve liderlik yürüyüşünde kendisine en çok rakip gördüğü “Lolan’daki Önderlikten” kurtulmuştu.
Karasungur’un Kürdistani cephesi tasfiye edildi ve yerine Öcalan’ın Türk patentli sol cephesi kazandı. Öcalan parti içindeki ulusalcı anlayışı “çetecilik” olarak değerlendirip tasfiye etmiştir. Şayet Mehmet Karasungur’un Kürdistani çizgisi PKK’nin egemen olsaydı örgüt bu günkü ucubeye dönüşmezdi. Karasungur tamimiyle ulusal ittifak ve çıkarlara dayalı bir mücadele anlayışına sahipti. 1982 de PDK ile imzalanan “ulusal cephe” mutabakatı da bu anlayışın ürünü olarak bizzat Karasungur’un çabalarıyla gerçekleşti. Gücünü ulusal birlikten alan Karasungur PKK’si ile gücünü bölgedeki sömürgeci devletlerin istihbarat birimleri ile yapılan kirli ittifaklardan alan Öcalan PKK’si aynı değildir. Öcalan’ın PKK’si devlet aklına ve desteğine sahipken Karasungur’un PKK’si Kürdün öz be öz özgürlük isteğini temsil ediyordu.
Karasungur, ulusal değerlerine sırtını dayamıştı. Öcalan’da Ortadoğu’nun her türlü hokkabazlık numaraları varken Karasungur sadece Kürdün yitik yiğitliğine sahipti. Karasungur’un çizgisi kazansaydı PKK bugün güney Kürdistan işgalinin davetkarı olmazdı. Ama bu çizgi mücadelesinde kazanan Ortadoğu cambazlığı oldu. Zağros’taki ulusalcı önderlik Şam’ın hokkabaz “önderliğine” yenik düşmüş ve PKK de ulusal çizgi o cinayetle büyük bir darbe yemişti.
Karasungur gerçeği anlaşılmadan PKK’nin bugün nasıl anti-Kürdistani bir duruş gösterdiği anlaşılamaz.