İran Rejimi Ortadoğu’daki Şii hilali projesi Arap Baharı ile beraber büyük bir ivme yapmış ve Ortadoğu’da Kürdistan Bölgesi, İsrail, Ürdün gibi bazı ülkeler dışında yol hattı üzerinde bulunan tüm coğrafyalarda önemli bir askeri ve siyasi etkinlik kurmuştu. İran’ın bu yükselişi 2023 yılında ki Aksa Tufanı operasyonu ile beraber tam bir düşüşe döndü ve Esad rejiminin çöküşü ile de ağır yaralar aldı. Şimdi hem İran hem de etkinlik kurmada kullandığı paramiliter yapılar ve milislerin durumu oldukça tartışmalı. Bunların başında da PKK ve Haşdi Şabi güçleri geliyor…
Haşdi Şabi güçlerinin dağıtılması yönünde Irak’a yapılan baskı var. Haşdi Şabi milisleri son iki ay içinde büyük bir sessizliğe bürünerek, görünmez olmaya ve kendini unutturmaya çalışıyor.
Birde PKK’nin durumu var. PKK, İran ve Irak devleti ile olan stratejik ilişkilerini medya yolu ile unutturmaya çalışıyor. Özellikle de Werişe Muradi ve Paxşan Azizi’ye verilen idam cezalarına karşı gelişen toplumsal tepkiyi arkasına alarak İran’la mesafeliymiş gibi durmaya çalışıyor. Fakat sahadaki gerçek durum bu mu birkaç başlıkta özetleye biliriz.
PKK ve İran ilişkilerinde tarihi süreçlerin özeti
PKK ve İran arasındaki ilişkiler 1982 yılında başlayan oldukça uzun bir geçmişe sahip. 1986 yılında aralarında 9 maddelik bir mutabakat yapıldı.
- PKK İran’ın 50 km sınır hattında eylem yapmayacak,
• İran Kürtleri (Doğu Kürdistan) arasında faaliyet yürütmeyecek ve savaşçı almayacak,
• İran rejimine karşı faaliyet yürüten Doğu Kürdistanlı partiler ile ilişkilenmeyecek,
• PKK İran ile istihbarat bilgilerini paylaşacak
• PKK’nin yerine getirdikleri karşılığında İran’da PKK’ye sınır üstünde bazı üs alanları verecek,
• İran, PKK’ye silah desteği ve ticareti için imkân verecek,
• Sınır üzerinde PKK’nin gümrük çalışması yürütmesini kabul edecek,
• İran, gerekli durumlarda PKK kadroların geliş gidişi için kimlik vb sağlanacak,
• Bu temelde taraflar anti-emperyalizme karşıtı bir ittifakın tarafları olmayı kabul edecektir.
Bu mutabakat Öcalan’ın Türkiye’ye gitmesi ve Türk devletinin stratejisine göre tüm PKK’yi yeniden dizayn ettiği 2000’li yıllarda akamete. Fakat Cemil Bayık 2004 Ocak ayında bu duruma müdahale ederek ilişkileri eski duruma getirmeye çalıştı. Kandil’in Sürede vadisindeki bu görüşme günümüzde Cemil Bayık’ın PKK’sinin İran ile kurduğu ilişkiler için bir temel oldu. Daha sonra 2011 Casusan Tepesi savaşı ve 2013 Arap Baharı dönemi ile Cemil Bayık bu ilişkiyi daha ileri bir noktaya taşıdı ve PKK Güney Kürdistan’da Kerkük, Süleymaniye, Şengal hattında; Irak, Suriye’de İran ajandasının bir parçası olarak konumlandı.
Esad rejiminin düşmesi sonrası PKK ve İran ilişkileri
İran’ın yükseliş dönemlerinde PKK yöneticileri açık açık çıkıp “İran’a karşı koalisyona PKK engel” diyecek kadar İran ile ilişkilerini açıktan gösteriyor ve İran, Haşdi Şabi ile beraber diğer Kürtlerini örneğin Erbil hükümetini ve KDP’yi tehdit ediyorlardı. İran’ın gerileme döneminde özelliklede son üç aydır PKK İran ile olan ilişkilerini maskelemeye çalışıyor. Bunun için İran’daki tutuklamalar, idam cezaları vb. konuları medyasında özellikle de Türkçe, İngilizce ve Arapça medyasında çok işliyor. Fakat PKK medyası Sorani ve Farsça servisleri aynı dili kullanmıyor. Saha ise bambaşka bir durum var.
İran devleti Doğu Kürdistan halkını PKK’ye yönlendirmeye çalışıyor
İran, Ortadoğu kaosundan az yıkımla kurtulmak için Kürtlere ihtiyacı olduğunun pekâlâ farkında. Fakat geçmişten beri Doğu Kürdistan milli konularda güçlü bir duruş sahibi. Özellikle son yıllarda idamlar, sokak gösterilerinde Kürtlerin diğer şehirlere oranla daha acımasızca hedef alınması gibi pek çok şey İran devleti ile Kürtler arasında makası açtı. İran Kürtleri yanına çekmek için ya da en azından yanında önemli bir Kürt gurubu olduğunu göstermek için radikal Kürt gurupları tasfiye etmeye yerlerine kendisine bağlı daha az köklü gurupları ikame etmeye çalışıyor. Başka bir ifade ile KDP-İ, Komela, PAK gibi Doğu Kürdistan orjinli ve köklü yapılar yerine PJAK’ ikame etmeye çalışıyor. Bunu için de İran PJAK ve PKK ile mücadele ediyor gibi görünürken aslında Doğu Kürdistan halkını PKK’ye PJAK’a itiyor.
Suriye sonrası Irak’ın da çatışma alanı olması hatta Irak’ın bölünmesi gibi bir durum da ortaya çıkabilir. İran’ın sadece İran sınırları içinde değil Irak’ta da müttefik Kürtlere ihtiyacı var. Bunun için bir yandan Kürdistan Bölgesi’ndeki bazı yapılar kullanıldığı gibi PKK’nin askeri birliklerine de önemli bir rol veriliyor. Arap Baharı döneminde Güneyin bağımsızlık hakkını kullanmasını engellemek için kullanılan PKK’ye bu dönemde de benzer bir rol verileceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Zaten şu anda da PKK’nin Irak ve İran ile ilişkileri ve Erbil karşıtı duruşu bunun göstergesidir.
İran PJAK propagandası yapıyor
Örneğin Paxşan Azizi ve Verişe Muradi adlı iki Kürt kadının idam meselesi bunun bir ayağıdır. İran Komela, PDKI kadrolarını idam edince bu insanların aileleri ile görüşmesini bile engellerken her iki PJAK’lı tutsağa sürekli konuşma hakkı veriyor. Ayrıca tam da halkın idamların durdurulması için çağrı yaptığı dönemde Paxşan Azizi’nin gerilla kıyafetli resimlerini bilinçli olarak halkın telefonlarına gönderip bunlar gerilladır, Rojava’ya gidip savaşmış diyerek sözde idam nedenini izah ederken aslında ince bir yöntemle PJAK propagandası yapıyor.
PKK yöneticileri örneğin Mustafa Karasu, Bese Hozat sağlık problemleri için Süleymaniye’den İran İstihbarat aracı ile Tahran’a doktora giderken bu kişilerin yönettiği PJAK’ın kadroları neden idam alıyor? Elbette ki PJAK’ı halka kabul ettirmek için. Çünkü PJAK Rojhilat halkında az bir kesinde yer buldu ve halk diğer partiler gibi kucaklamadı. İran devleti PJAK’ın doğulu bir hareket olduğunu göstermeye çalışıyor.
PKK güçleri, eğitim kampları ve yöneticileri İran karakolları ile yan yana üsleniyor
Medya Savunma alanı denen Behdinan hattındaki tüm mevzilerini kaybeden, Kandil ve Süleymaniye çevresinde de hava saldırısı neden ile üslenemeyen PKK için şu anda temel üslenme alanı İran karakollarının bulunduğu sınırın sıfır noktaları ve İran’ın içleri.
PKK ve PJAK birlikleri an itibarı ile Xinere, Xaxurke, Ğadere, Dola Ayşe, Dola Bedila, Dola Koke gibi sınır hatlarında İran’ın paygah denen karakolları ile yakın mesafede hareket ediyor. PKK’nin birçok kadro eğitimi, yeni savaşçı kampı vb yerler sınırın diğer tarafında. PKK’lileri taşıyan ve PKK’ye erzak taşıyan milislerin araçları İran kontrol noktalarından geçerek PKK kamplarına gidiyor. Milgewer, Tilgever, Kela Reşe, Kotol, Salmas, gibi alanlarda PKK gerillaları elini kolunu sallayarak hareket ediyorlar.
İran devleti Güney’de PDKI, PAK ve Komela kamplarını bombalıyor. Hatta 31 Ocak tarihinde Korek dağında silahsız kalan PDKI’lilerin kampına bile İHA ile başarısız bir hava saldırısı düzenledi. Hala Erbil’e var olan Doğu Kürdistanlı siyasetçilerin oturum izinlerini iptal etmesi ve sınır dışı etmesi için baskı yapıyor. Tüm bunlar olurken PJAK birimleri İran karakollarının 2-3 km ötesinde gümrük topluyor.
PKK, İran’ın sömürgeci kimliğini gizliyor
PKK, ABD’nin Irak’a müdahale ettiği 2004 yılından bu yana İran’a hem çok büyük destek sundu hem de destek aldı. PKK, bir yandan Doğu Kürdistan partilerini halk için de teşhir ederek tabanlarını böldü, öte yandan bu güçlerin sınır üstünde üslenmesine engel oldu. İran’ın Kandil bölgesindeki Irak’la arasında sorun olan zirveleri İran devletine teslim etti. İran PKK’ye özellikle propaganda zemini vererek Doğu Kürdistan halkının bile Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı ile motive etmesini ve aslında Doğu Kürdistan mücadelesinde bir eksen kayması yaratmasına sağladı. Aynı biçimde Avrupa’da KNK adlı yapılanma ile diasporada yaşayan Doğu Kürdistanlıları da ulusal çalışma adı altında kendi çatısı altında toplayıp İran karşıtı bir muhalif örgütlemekten alıkoydu.
Bugünde PKK bu çizgisini devam ettiriyor. İran’ın son dönemde aldığı büyük darbelerden sonra bu ilişkiler de bir değişiklik olmamıştır. Sıkışan İran ve sıkışan PKK Kürtlerin kaderi üzerinde ortaklıklarını devam ettiriyorlar demek yanlış olmayacaktır. Fakat bu konuda esas olan şey Öcalan-Türk devleti- PKK arasındaki görüşmelerin nasıl sonuçlanacağıdır.