23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan anlaşması Kürdistan’ın sömürülmesini, topraklarının parçalanmasını, yapay sınırlarla bölünen Kürtlerin Arap, Fars ve Türk devletleri tarafından yönetmesini uluslararası anlaşmalara göre meşruiyet kazandıran bir anlaşmaydı. Geçen 101 yıl içinde Kürtler büyük katliamlar, asimilasyon projeleri, demografik erezyon gibi bir halkın ulus olmasını engelleyen siyasal ve toplumsal projelerden geçti. Binlerce insan öldü, kuşaklar sömürgeciliğin dişleri arasında ezildi, acı dolu bir hafıza kaldı geriye. Fakat yine de Kürtlerin kendini yönetme istemi bitirilmedi. Sisteme teslim olanlar ve teslim alınanlar olsa da onlardan daha güçlü bir Lozan’ın ön gördüğü kaderi parçalama istemi hep var oldu.
Sömürge devletleri Kürtlerin anti-Lozancı duruşunu yok etmek için Kürtlerin kendini yönetme şuuru ile ulus olma bilincini yok etmeyi hedefleyen siyasal ve sosyal projeler geliştirdi. Kürtleri sol ideoloji ve ümmet düşüncesi arasında bölme bu girişimlerin en önemlisiydi. Her iki fikirde kendi toplumsal kimliklerinden önce başka kimlikler önceleniyor ve ideolojik söylemlerin dışında ve Kürdistani önceleyen bir milli mücadele düşman görülüyor ve Kürtlere tu kaka ediliyordu. Dört parça Kürdistan’ı incelerseniz bu siyasetin değişik versiyonlarını Alevilere, Yarsanilere uygulanan halini ve daha başkalarını göre bilirsiniz. Fakat hepsinde amaç birdir o da Kürt ulusal kimliği oluşmasını engellemek. Bu açıdan bakınca PKK’nin misyonu oldukça önemli oluyor.
Bağımsız Birleşik Kürdistan şiarı ile ortaya çıkan PKK, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’yi gittiği 15 Şubat 1999 yılında büyük bir U dönüşü yaptı. Öcalan’ın daha uçaktaki “benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum” sözü Öcalan’ın daha sonra İmralı’da kaleme aldığı 5 bölümden oluşan savunmalarının ana kaynağıdır. Öcalan’ın “devletime hizmet etmek istiyorum” sözünü büyütün savunmaları açığa çıkar. Yani sömürgeci bir devleti kutsamak.
Öcalan’ın İmralı’da kaleme aldığı savunmalar anarşist, ekolojist, post modern ve apolitik kavramlarla donatılmıştır. Uzaktan bakınca entelektüel açıdan zayıf olan Kürt aydını ve yazar okur takımına çekici de gelir. Oysa ki kavramların gerçek anlamını bilenler ve tarih okuması güçlü olanlar Öcalan’ın savunmasının Kürtlerin Lozan sonrası mahkum edildiği sistemin allanıp pullanması ve yeni bir sosla Kürtlere sunulması olduğunu iyi bilir.
Elbette savunmaları tek değil sorgusu, mahkeme tutumu, PKK’yi konumlandırma biçimi yani tüm süreci bir araya getirince şu görülür ki PKK Lozan’ın bir parçasıdır. Çünkü Öcalan tüm savunmalarında sınırların değişmesini karşı olduğunu, devletin kötülük olduğunu, devlet istemeyeceklerini söyler. Bunun yerine Kürtleri demokratik modernite ve demokratik ulus kavramları ile uyuşturmaya çalışır. Henüz resmi varlığı kabul edilmemiş, her gün sömürgecilerin postalı altında ezilmeye çalışılan, hala top-tank mermi sesleri altında insanı, coğrafyası katledilen Kürtlere yeryüzünün cenneti Demokratik moderniteyi kurma görevi verilir.
Geçen yıl Amed’de bir parkta sosyal bir deney yapılıyordu ve yoldan geçen insanların hiçbiri Qazi Muhammed’i tanımıyordu. Dilini konuşamayan, genç nesli artık Kürtçe bilmeyen, Qazi Muhammed’in resimlerini tanımayan PKK kitlesi kendi düşence sisteminin dünyayı kurtaracağını ve tüm dünyanın kendisine özendiğini sanıyor. Aynı kitle Kürdistan bayrağını görünce gerici sembol diyor, Kürt devleti deyince milliyetçilik hastalıktır diyor.
Kürtler tarihlerinde ilk kez böylesi bir şuursuzluk ile karşı karşıyadır. Kürtler Kuzey Kürdistan’da onlarca katliamdan sonra bile 1990’larda sahneye çıkıp “Biji Kürdistan Bimre Koledar” diyordu. Gerçek sloganda oydu, Lozan’ı parçalayacak slogan da oydu. Şimdi ise Kuzey Kürtleri “Biji Serok Apo ve hakların kardeşliği” dışında slogan bilmiyor. Bunu Türk devleti yapmadı. Bu şuursuzluk durumu düşmanın değil PKK’nin eseridir. Kürtler tarihlerinden, gerçeklerinden, topraklarından PKK’nin bu ideolojisi ile kopuyor.
Bunun için PKK’nin Lozan için söylediği sözlerin hiçbir anlamı yoktur. PKK Lozan’a karşıt değildir PKK Lozan’ın bir parçasıdır. Lozan’ın 101’inci yılında gerçekten Lozan’a karşı çıkmak isteyenler PKK’nin Demokratik, Ekolojik, Cinsiyet Özgürlükçü paradigma ile Lozan’ı nasıl güçlendirdiğini teşhir etmek zorundadır.
Bedrettin Koçgiri
Not: Makaledeki görüşler yazara aittir