Kürtlerin bu yüz yıldaki tek kazanımı olan ve tek resmi toprak parçamız olan Güney Kürdistan ve resmi adıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarında savaş var. Kuzey Kürdistan sınırından başlayarak neredeyse Amediye şehir merkezine değin 60-80 km arasında uzanan bir toprak parçası savaş alanı olmuş. Şu anda Kürdistan’ın dört parçası içinde tek resmi kazanım olan yer Güney Kürdistan’dır fakat her nedense aktif savaş meydanı olan yer de yine Güney Kürdistan’dır.
Çok ilginç bir sorudur neden tek kurtulmuş ve statü elde etmiş olan parça Güney Kürdistan şu anda savaş meydanıdır? Üstelik neden Kuzey’deki savaş nasıl buraya kaydırılmıştır.
Mesela hala statüsü net olmayan Rojava bile Kürdistan Bölgesi kadar günlük savaş verilen bir yer değildir. Yine Kuzey Kürdistan’da, sömürgeciliğin en keskin olduğu yerde savaş yoktur, mermi sesi yoktur.
Kuzey Kürdistan’da sömürgeci yok mu? Var.
Kuzey Kürdistan’da Türk devletinin karakolu, askeri noktaları yok mu? Var.
PKK bir Kuzey Kürdistan örgütü değil mi? Evet.
PKK Türk devletine karşı mücadele etmiyor mu? Evet
Peki niye Kuzey Kürdistan’da mermi sesi yok ama Güney Kürdistan’da sadece son bir haftada onlarca uçak vuruşu, top atışı, dron saldırısı yapıldı.
Botan ve Hakkari dağlarında ki eski savaş yerlerinde turistik tesisler kurulmuş. Şu anda Kuzey Kürdistan’da gidilmesi yasak tek bir köy yok. Boşaltılan tüm köylere halk geri döndü. Peki neden, Güney Kürdistan’da sadece son bir hafta içinde onlarca köy boşaltıldı?
Neden? Neden Güney Kürdistan savaş meydanı oldu?
Çukurca PKK’nin kalesi değil miydi? Evet. Neden Berwari Bala’nın karşısındaki Çukurca’da askerler şehrin içinde aileleri ile gezip restoranlarda rahat rahat yemek yiyebiliyor? Ama Berwari Bala’yı her gün uçaklar vuruyor. Neden Çukurca halkı kendi tarlasında bağını bahçesini ekiyor ama Dergele köylüsü, bağını bahçesini bırakıp ağlıyor.
HPG Diyarbakır zindanında hayatını kaybeden 14 Temmuz şehitleri anısına eylem yaptığını büyük bir zaferle açıklıyor ama eylem Amed’de değil Amediye’de yapılıyor?
Bu süreçleri işte Türk sömürgeciliği, acımasızlık, PKK direnişi vb vb sözlerle izah edemezsiniz ve olan biten hiçbir şey tesadüf değildir. Bu savaş adım adım Güney Kürdistan’a getirilmiştir….
Yıl 1999 Mayıs ayı bir kişi bir alçak taburenin üstüne oturmuş ve biri ile konuşuyor. Kameraların kaydettiği konuşmada bu kişi şunları söylüyor: Güney’de halkı bizimkilere büyük bir ilgisi olduğunu biliyorum. Bana göre her şey gizli kalmalı. Öyle para silah vb istemiyorum. Ufak bir yönlendirme ilişkisi. Barzanileri, Talabanileri fazla güçlendirmeye gerek yok…. Biz ilkeli tavır aldıktan sonra bunları aşarız. Bunları nefes alamaz duruma getirip Türkiye’ye bağlarız. Onun için Erbil planını önerdim. Biz Barzani’yi nefes alamaz duruma getiririz, Talabani’yi nefes almaz duruma getiririz. Size para ve pulla alamayacağınız bir şey öneriyorum.
Türkiye’ye büyük kazandırıyorum. Ben fazla bir şeyde istemiyorum, sınırlı çalışma araçları istiyorum. Tartışıp planlayacağız. Devlet direk yapamaz ABD bile dünya gücüdür taşeron kullanır. Ben öyle hayali şeylerden bahsetmiyorum. Güç hazırdır, destansı bir savaş gerekiyor”
Bu kişi kim? Elbette ki Abdullah Öcalan. Öcalan Güney Kürdistan topraklarının Türkiye tarafından işgal edilmesi sürecinin önemli bir ayağıdır. Hatta kendi deyimi ile taşerondur.
Ve Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye sunduğu plan bugün Berwari Bala-Amedi, Şeladize- Deraluk hattında tıkır tıkır işlemektedir. Neden Türk devleti Amedi sınırına geldi dayandı? Neden Şeladize yol hattında Türk kamyonları var? Neden Guherze ve Sergele’ye her gün top düşüyor? Sorularının cevabı işte 1999 yılındaki bu süreçte gizlidir. O tarihten bu yana da bu plan adım adım izliyor.
Ne zaman Güney Kürdistan kendi statüsünü sağlamlaştıracak fırsat yakalasa PKK Öcalan’ın bu planına sadık biçimde bir provakatif süreç başlatıyor.
2003 yılında Saddam rejimi yıkıldığı zaman Abdullah Öcalan Türk devletinin isteği ile savaş başlatma kararı aldı. Amaç Türkiye’yi çökertmek değil Türkiye’nin değişen Ortadoğu da PKK’yi gerekçe yapıp askeri operasyonlar yapmasını sağlamaktı.
2012 yılında Arap baharı başladığı zaman Kürtler için büyük fırsatlar doğmuştu. Kürdistan Bölgesi devletleşecek koşullara sahipti ama Öcalan İmralı da “Devrimci Halk Savaşı” diye bir süreç başlattı. Hendekler Öcalan’ın Devrimci Halk Savaşının ürünüdür. Öyle sanıldığı gibi Öcalan hendeklere karşı değildi. Öcalan 2014 yılında “ Şehirlerde savaş olur bir günde 50 bin insan ölür” dedi. Ve hendekler kazıldı. Hendekler PKK’nin ve TSK’nın Kuzey Kürdistan’a en büyük darbeyi vurup belini doğrultamaz hale getirdiği bir süreçti. Kuzey’deki Hendek trajedisi savaşı adım adım Güney Kürdistan’a getirdi. Bunun için PKK 2018 yılından bu yana devam eden bu savaşta elindeki tek bir yeri Peşmerge’ye bırakmadı. Oysa Peşmerge alanları tutsa o zaman Türk devleti durdurula bilirdi.
Ama PKK iki yönlü bir siyaset izledi. Öcalan devletin cebindeki garanti karttır. Öcalan yarın öbür gün çıkıp “Savaşı durduruyorum, geri çekilin” bile diyebilir. Öcalan Türk devletinin kollarında. Bu yönü ile PKK garanti altındadır. PKK savaşçıları değil ama yönetimi garanti altındadır.
Diğer yönü ile de PKK’nin yönetimi Türk devletine karşı savaşıyorum diye Irak ve İran tarafından beslenmektedir. PKK kendini ikiye bölmüştür. Bir kanat Türkiye’nin kollarında diğer İran’ın kollarında. Oysa ki Güney Kürdistan böyle değildir. Hem İran hem Türkiye Kürdistan Bölgesine saldırıyor.
Yaşananların hakikati budur.
PKK’nin kendisini Türkiye ve İran arasındaki iki ayrı kanata böldüğünü, bu biçimde hem Öcalan’ın hem de PKK yönetimi Bayık Ekibinin hayatını garanti altına aldığını görmek zorundayız.
Diyorlar ki Peşmerge neden TSK’yı durdurmuyor, gerilla ile savaşmıyor? Çok basit bir iki cevabı var:
1-Kürdistan Hükümeti özelde de Barzani hareketi TSK’nın PKK tarafından çok derin bir strateji ile içeri çekildiğini çok iyi biliyor.
2- Irak’ta Peşmerge’ye ve Erbil hükümetine düşmanlık yapan kim? Haşdi Şabi. PKK Irak’ta kimin ortağı Haşdi Şabi’nin. Şengal’e Peşmerge gücünü girmesine engel olan kim Haşdi Şabi’den maaş alan onun silahını taşıyan PKK. PKK Mahmur’dan çekildi Peşmergeye değil Irak ordusuna verdi. Şengal’i Haşdi Şabi’ye verdi. Yarın Haşdi Şabi Peşmerge’ye saldırırsa PKK’nin bu güçlerinin onlara öncülük edeceği de yüzde yüz nettir.
3- PKK, Güney Kürdistan hükümetinin savaşı engelleme çabalarının tümüne de düşmanca cevap verdi. Savaşı kendi ajandasına göre Amedi boğazını tutmaya giden Peşmerge aracını roketle vurdu 5 Peşmerge şehit düştü. Eğer o zaman Peşmerge o tepeleri tutsa bugün neden Amedi yakınlarından tank geçti şu bu olmayacaktı.
Bu üç husus nedene ile Peşmerge PKK-TSK savaşında PKK’nin yanında yer almak zorunda değildir. Ve açık söylemek gerekirse eğer Peşmerge PKK’nin yolunu kapatmak istese ve saldırsa gerillalar içecek su bulamaz. PKK’nin medyada ki tüm Peşmerge ve TSK beraber ediyor sözlerinin sahada hiçbir karşılığı yoktur. Tam tersi doğrudur PKK ve TSK Kürdistan’ın tek kurtulmuş toprak parçasını beraber yakıp-yıkıp savaş alanı haline getiriyor. Yani Öcalan’ın Erbil Planı tıkır tıkır işliyor.
Bedirxan Koçgiri
Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır.