-Dağ-Tepe teslim etme politikası
Geçtiğimiz günlerde PKK medyası, Türkiye birliklerinin Güney Kürdistan’ın Kêste köyü çevresinde hareket ettiğini gösteren bir video yayınladı. Söz konusu video büyük tepkilere neden oldu ama kimse konunun özünü tam olarak açıklamadı ve herkes vicdansızca Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ni suçladı. Her ne kadar bu yeni bir konu olmasa da ve buna benzer durumlar defalarca yaşanmış olsa da PKK kötü durumda olduğu her an bu konularla insanların dikkatini yanıltmak ve kamuoyunu aldatmak istiyor.
PKK, 45 yıldır Kürdistan’ın şehirlerini, köylerini, dağlarını, vadilerini savaşmadan işgalcilere teslim ediyor. PKK nereye yerleşirse Türk devleti ateş etmeden orayı işgal ediyor. PKK bu tutumuyla Sykes-Picot ve Lozan anlaşmalarının savunucusu rolünü üstlenmektedir.
PKK, sahiplerine karşı görevini sadakatle yerine getiriyor bunu göremeyenler ise hâlâ vicdanına yalan söyleyip gerçekleri görmezden gelip, PKK terörüne bahaneler üretmektedirler.
Türkiye ordusu Kêste’ye nasıl geldi?
2020 yılında Pêşmerge Bakanlığı, PKK’dan resmi olarak Kêste’yi Pêşmerge güçlerine teslim etmesini istemişti. Kêste stratejik bir bölge olduğu için Pêşmerge oraya gitmezse Türkiye devleti orayı işgal edecek. Ancak PKK’lı teröristler Pêşmerge Bakanlığı’nın talebini reddetti. Kendi kontrolleri altındaki sınır bölgelerini kimseye teslim etmeyeceklerini ve kendilerini koruyacaklarını söylediler. “Pêşmerge bölgeye girerse çatışırız” diyerek küstahlaşmışlardı..
Bir yıl sonra, 2021 yılında Türk devleti Pençe-Kilit Operasyonunu başlattığında, PKK’lı teröristler birçok stratejik bölgeyi savaşmadan işgalci Türk devletine teslim etti ve buralara tek kurşun sıkmadı. Kêste, PKK’nın savaşmadan Türk devletine teslim ettiği bölgelerden biriydi.
PKK normal bölgeleri işgalcilere teslim etmeyecektir. Yalnızca askeri ve sınır açısından stratejik öneme sahip yerleri teslim ediyor. Elbette PKK bunu sağlam bir planla yapıyor ve Ankara’nın talimatı doğrultusunda güçlerini bu bölgelere kaydırıyor.
Son 5 yılda PKK’nın konuşlandığı stratejik yerler olan Metina, Kurejaro, Berwari Bala, Girê Amêdî, Binavî, Kêste ve diğer bölgeler artık Türk devletinin elinde.
Türkiye, 2022 yılında Kurejaro Dağı’na askeri operasyon düzenlemeye hazırlanıyordu ancak Kürdistan Bölgesi Yönetimi, orada PKK’lı olmadığını söyleyerek buna izin vermedi. Bir süre sonra PKK’lı teröristler güçlerini Kurejaro’ya taşıyarak oraya yerleştiler. Geçen yıl Türk ordusu Kurejaro Dağı’nı PKK’nın elinden ateş etmeden almıştı. PKK’nın başından beri bu plandan haberi vardı ve Türkiye’nin bölgeye girmek için hiçbir bahanesi kalmadığında PKK’lı teröristler Kurejaro’ya giderek Türkiye’yi oraya çekti. Kurejaro Dağı stratejik ve coğrafi açıdan büyük öneme sahip bir bölgedir.
Kêste olayından KBY’yi sorumlu tutanlar olayın ne olduğunu, neden yaşandığını araştırmadı. Durumu, PKK’lı teröristlerle Türk devletinin beşinci taburu medya savaşının bir parçası olarak ele aldılar. Türk devletinin PKK’nın yardımıyla istediği her yeri işgal edebileceğini herkesten iyi bilmelerine rağmen utanmadan vicdanlarını satmışlardır.
KBY’ye yönelik bu kara harekatı yürütenler kısaca Duran Kalkan ve Helin Umut’un silahsız versiyonlarıdır. Onlar ve Kandil’deki teröristler aynı kumaşın kaftanıdırlar.
Hala gerçekleri inkar edip PKK’ya bahane üretenlerin şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:
-Kuzey Kürdistan’daki 4,500 köyü Türk devletine kim teslim etti?
-Cudi, Oremar, Gabar, Feraşin, Herekol, Ağrı, Bagok, Engîzekê, Çiyayê Reşkê, Mawa, Basta, Sason ve Cilo Dağı’nı Türk devletine kim teslim etti?
-Kandil’in en stratejik bölgesi olan Casusan tepesini İran’a kim teslim etti?
-Çiyayê Kurmanc, Efrin ve Serêkaniyê’yi Türk devletinin çete milislerine kim teslim etti?
Burada Türkiye Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılıç’ın şu açıklamasını bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor: “Bizim için PKK ile mücadele o kadar önemli değil. Çünkü biz PKK ile kontrollü bir savaş yürütüyoruz. Bizim için mühim olan Güneyimizde Kürdistan devleti’nin kurulmasına mani olmaktır. Biz bu hedefe ulaşmaya çalışan Barzani’yi Türkiye Kürdlerine kötü göstermeyi başardık. önemli olan budur.” Bu açıklama tüm sorulara açık bir cevaptır.
-Türkiye ile Irak arasındaki güvenlik anlaşmalarının tarihçesi
Yıllardır PKK’lı teröristlerin medyası halkı yanıltmakta ve medyada yalan beyanlarla gerçekleri çarpıtmaktadır. Kendilerini gazeteci, siyasetçi ve aydın olarak tanımlayanlar, PKK’nın bu yanlış tanıtımını pazarlamaktadırlar.
Burada yıllara göre Türkiye ile Irak arasında yapılan güvenlik anlaşmalarını, Türkiye’nin Irak topraklarında askeri operasyonlar yürüttüğünü yazmaya çalışacağım.
-Irak hükümeti ile Türkiye arasındaki ilk anlaşma 1983 yılı başında Saddam Hüseyin ile Kenan Evren arasında imzalandı. Anlaşmaya göre Irak hükümeti, Türk ordusunun 10 kilometrelik askeri operasyon için Irak topraklarına girmesine izin verecek.
-Mart 1983’te Irak ile Türkiye arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması yürürlüğe girdi. Irak bu kez Türk kuvvetlerinin Irak topraklarına 30 kilometre girerek PKK’nın özellikle Lolan bölgesindeki karargahlarına saldırmasına izin verecek.
-1984 yılında Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz ile Türkiye Dışişleri Bakanı Vahit Melih Halefoğlu arasında bir anlaşma daha imzalandı. Anlaşmaya göre Türk ordusu, Irak hükümetinin izniyle Irak topraklarının beş kilometre yakınında askeri üsler kurabilecek.
-1995 yılında Saddam Hüseyin, Türk kuvvetlerinin PKK ile savaşmak üzere Güney Kürdistan’ın sınır bölgelerine girmesine izin veren başka bir anlaşma imzaladı.
-Baas rejiminin yıkılmasının ardından bu anlaşmalar 2007 yılında Türkiye İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Irak İçişleri Bakanı Cevat Bolani’nin katılımıyla yenilendi. Türkiye terörle mücadele için 30 kilometreye kadar Irak topraklarına girebilmektedir.
-2009 yılında Türkiye ve Irak hükümetleri arasında Recep Tayyip Erdoğan ve Nuri El Maliki’nin katılımıyla 49 yeni stratejik ve güvenlik anlaşması imzalandı.
“Erdoğan’la birçok siyasi konu görüşüldü, üzerinde mutabakata varılan hususlar yeniden teyit edildi. Terörle mücadeleye devam edilmesi, PKK, Baas Partisi’nin kalıntıları ve bölgeyi istikrarsızlaştıran tüm örgütlerin terör faaliyetleriyle mücadele edilmesi.” Dönemin Irak başbakanlığının toplantıyla ilgili açıklaması bu şekildedir.
-2024 yılında Türkiye ile Irak arasında Recep Tayyip Erdoğan ve Muhammed Şiya es-Sudani’nin katılımıyla 26 yeni güvenlik ve stratejik anlaşma imzalanacak. Bu anlaşmalara göre Türkiye, terörle mücadele etmek ve sınırlarını korumak amacıyla Irak topraklarına girebilecek ve Irak hükümeti bu amaçla koordineli çalışacak.
Irak Başbakanı Danışmanı İbrahim Sumeyidi, birkaç gün önce yaptığı resmi açıklamada, “Türkiye’nin askeri operasyonları Irak hükümetiyle koordineli olarak yürütülecek” demişti.
Bunların hepsi Türkiye ile Irak arasında imzalanan anlaşmalardır. Başka birçok anlaşma da gizlice imzalanmış olabilir ama var olan ve mevcut olan anlaşmalar bunlardır.
Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ni suçlayarak, PKK’lı teröristlerin Kürd milletine yönelik terörünü meşrulaştırmanın önünü açmak isteyenler, tarihi bir kez daha okumalı ve sahte gözlüklerini atmalıdır. Yalan ve dezanformasyonlarla insanları kiyamete kadar kandıramazsınız!
– Köyden Pazar’a kadar Yakma Politikası
Son 6 ayda Erbil, Duhok ve Kerkük’te 7 büyük pazar yeri yakıldı. Bu pazarların yakılması birçok tartışmaya neden oldu. Pazarların yakılması sırasında (Ahd-ı Milli) adlı örgüt, şüpheli bir internet sitesi üzerinden bu pazarların yakılmasının sorumluluğunu üstlendi. Ancak daha sonra sitenin IP adresi araştırıldığında ve sitenin şu anda PKK’nın kontrolünde olan Rojava Kürdistan’ın Heseke şehrinde yer aldığı ortaya çıktı. Ulusal Birliği pazarlayanlar ve PKK’nın maskeli savunucuları, hızla bahaneler üretmeye, PKK’yı aklamaya çalıştılar.
Kürdistan Bölgesi Yönetimi ve Irak Federal Hükümeti İçişleri Bakanlığınca geçtiğimiz hafta düzenlenen basın toplantısında Erbil, Duhok ve Kerkük’te yedi pazarı yaktıkları iddiasıyla 3 kişiyi tutukladıklarını açıklamışlardı. 3 kişiden ikisi YNK güvenlik teşkilatının çalışanı, biri ise PKK terör ögrütü üyesiydi. Bu kişiler PKK’nın yönlendirmesiyle bu eylemleri gerçekleştirdiler ve Kandil’den emir aldılar.
Bunun PKK işi olduğu baştan belli olmasına rağmen Kürdistan Bölgesi Yönetimi ve Irak hükümetinin açıklamaları, kimseye bu terör eylemlerini meşrulaştırma fırsatı bırakmadı. Basın toplantısından önce YNK’ye bu konuda resmi bilgi verildi. Qubad Talabani ve Çeto Salih, Irak hükümetine, YNK’li olsalar bile pazarları yakanların isimlerini açıklamayı kabul ettiklerini söyledi.
Bu davayla ilgili diğer birçok gerçek gelecekte netlik kazanacaktır. Pek çok kişi tutuklandı ve davadaki suçlarını kabul etti. Kürdistan pazarlarının yakılmasının baş faillerinin itiraflarının metni yakın gelecekte canlı yayınlanacak.
Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin dokuzuncu kabinesi göreve başladığından bu yana pek çok güzel ve cesur adım attı. Ancak birçok kesimden karşı çıkan ve engellenmeye çalışanlar ortaya çıktı. Özellikle de Kürd milletinin düşmanları tarafından.
PKK’lı çeteler son yıllarda sistematik olarak Kürd milletinin gelir kaynaklarını hedef almaya çalışıyor. PKK, Kürdistan petrol boru hattını havaya uçurmaktan Kürdistan Bölgesi pazarlarını yakmaya kadar sistematik olarak Kürdistan’ın ekonomik altyapısını yok etmeye çalıştı. PKK’nın eylemlerine terörden başka isim konulamaz. Çünkü teröristler terör planlarında başarıya ulaşmak için her yolu denerler. PKK bu çerçevede çalışıyor.
PKK, 1990’lar da Behdinan başta olmak üzere Güney Kürdistan’daki köylerde çok sayıda evi ateşe verdi. 1996 yılında Barzan bölgesinde bir evi ateşe verdiler, 6 aylık bir çocuğu yaktılar. PKK’nın yaptığı sürekli bir politikadır. Ancak bu sefer köy yakmaktan, pazar yakmaya ve şehirlerdeki terör eylemlerine geçtiler.
Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin en büyük hatası PKK’yı resmi ve hukuki olarak terör örgütü olarak listelememesidir. Bunun birkaç yıl önce yapılması gerekiyordu. Bazılarının Ulusal Birlik üzerinden PKK’yı Kürd gibi göstermek istediği şeklindeki klasik hayali bir kenara bırakmalıyız. PKK eylemlerinin IŞİD’den hiçbir farkı yoktur. PKK, IŞİD’in Kürd milletine karşı devamıdır.
-Türk sol terör örgütlerinin Güney Kürdistan dağlarında ne işi var?
Türk sol terör örgütleri yıllardır Güney Kürdistan dağlarında çeşitli isimler altında yaşıyor. Örgütler şunlardır: (MLKP, TKP-ML, DKP-BÖG, MKP, THKP-C, Devrimci Karargah, TİKKO).
Bu örgütlerin genel merkezi özellikle Güney Kürdistan’daki Gare Dağı’ndadır. Bu örgütlerin askeri kanadı olarak HPG komutanları tarafından eğitiliyorlar ve HPG’den silah ve askeri malzeme alıyorlar. Duran Kalkan siyasi olarak bu sol örgütlerin kadrolarını eğitmekle görevli. Duran, onların eğitimini ve siyasi faaliyetlerini denetler. Ayrıca yakın zamanda genel merkezlerinin bir kısmını Süleymaniye eyaletindeki Şarbajêr, Asos, Pênciwên ve Mawet’a taşıdılar. Bu da bu bölgelerde istikrarsızlığa yol açtı ve Türkiye bu bölgeleri her gün İHA’larla bombalıyor. Bu bölgelerin halkı bu durumdan memnun değil ve büyük kayıplar yaşıyor. Ancak PKK’lı teröristlerin YNK ile koordinasyonu artık iyi olduğundan YNK bu hareketleri yakından takip etmekte ve bu bölgelerde PKK’lı teröristlerin ve Türk solcu teröristlerin varlığının önünü açmaktadır. Bu nedenle halk susmayı tercih ediyor.
Bu örgütler bu bölgelerde PKK’lı teröristlerin gölgesinde faaliyet göstermekte ve Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ni askeri ve medya yoluyla hedef almaktadır.
Rojava Kürdistan’da bu örgütlerin askeri tugayları var ve PKK/YPG güçleriyle birlikte aynı zamanda Rojava halkına da baskı yapıyorlar.
Kemalizmin çocukları olan Türk sol örgütleri, politikalarında ve manifestolarında Kürd milliyetçiliğine ve bağımsız bir Kürdistan yaratmaya yönelik her türlü girişime karşıdır. Bu bölgelerdeki varlıkları, Türk devletinin uzun süredir hayali olan Misak-ı Millî’nın sınır haritasını çizme planının bir parçasıdır.
MLKP terör örgütü üst düzey yetkililerinden İbrahim Çiçek, iki yıl önce Süleymaniye’nin Şarbajêr ilçesinde drone saldırısı sonucu öldürülmüştü.
Türk devleti, bu teröristlerin varlığını bahane ederek Güney Kürdistan’da her gün sivilleri ve köylerini hedef alırken. Sahte Ulusal Birlik iddiasında bulunanlar şu sorulara cevap verebilir mi:
–Güney Kürdistan dağlarında Türk solunun ne işi var?
-Bu teröristlerin oraya yerleşip Türk devletini Güney Kürdistan’a çekmesinin önünü kim açıyor?
-Kürd düşmanı Türk sol örgütlerinin faaliyet alanı Türkiye dağlarında mı yoksa Kürdistan dağlarında mı olmalı?
Bir zamanlar bu dağlar ve vadiler Pêşmerge güçlerinin ve direnişçi Kürd milletinin kahramanlık hikayelerinin mekânıydı. Bu milletin onlarca yiğit evladı bu dağlarda ve vadilerde şehit oldu, Kürdistan uğruna canlarını feda ettiler. Ama bugün PKK teröristleri sayesinde Türk solu Kürdistan Dağları’nda karargâh kuruyor ve Kürd milletine yıkım yaşatıyor.
Dilovan Ali
Makaledeki görüşler yazara aittir, Darka Mazi’nin yayın politikasına uygun olmaya bilir.