Rojava’da 11 Haziran’da yapılacak seçimlere günler kaldı. Fakat seçim kararı, yapılış amacı ve yönetimine dair şaibe, kuşku ve açıklamalar ve tartışmalar devam ediyor.
Son olarak ABD’nin “seçilerin adil, şeffaf olacağı konusunda kuşkuluyuz” açıklaması var olan tartışmayı arttırdı. Rojava yönetiminden Salih Müslüm’e göre ABD sadece Türkiye’yi frenlemek için politik bir açıklama yaptı ama alttan alta seçimi destekliyor. Evet Türkiye yapılacak bir seçimleri yeni bir operasyon gerekçesi yapabilir ve saldırılar arta bilir. Fakat ABD’nin yaptığı açıklama durumun sadece Türkiye ile ilgili bir durum olmadığını gösteriyor. ABD seçimlerin toplumsal mutabakatla yapılmadığı konusunda net görünüyor.
Kürtlerin ABD açıklaması ve Türkiye’nin tutumunu gözetmesi önemlidir. Fakat Kürtlerin seçim tutumu bu güçlerin açıklamalarının da ötesinde stratejik olmalıdır. Çünkü Kürtler seçim konusunda ortak bir mutabakat sağlamış değildir. Genel olarak bakıldığı zaman söylenen şey şudur “Evet hatalar da olsa sonuç olarak orada bir Kürt iradesi var, Kürtlerin çıkarına biçimde seçim desteklenmeli ve seçim etrafında birleşme olmalı” genel geçer bir doğru gibi görünse de mesele bunun çok daha ötesindedir. Mesele şudur “Bu seçim Kürtlerin öz seçimi midir? Kürtlere bir şey kazandıracak mı? Gerçekten tüm Rojava Kürtlerinin birleştiği genel prensipler doğrultusunda mı seçim yapılıyor?”
Bu soruların tümünün tek cevabı var: Hayır.
Her şeyden önce biz ısrarla oraya Rojava diyor ve Kürdistan toprağı olarak kabul ediyoruz. Fakat orada ki yönetim orayı ısrarla Kürdistan’ın bir parçası olarak görmüyor ve Kürdi-Kürdistani tüm sembolleri tümden ret ediyor. Bunun için 11 Haziran seçimleri Kürdistani bir seçim değildir. Bu nedenle biz de salt Kürt olduğumuz için o seçimin etrafında birleşmek zorunda değiliz.
Kürdistani saiklerle yapılmayan bir seçimin Kürdistani çıkarları koruması beklenmez. Bu nedenle seçim sürecine yaptığımız eleştirileri “Kürtlüğe karşı tutum” olarak yorumlayan herkese tek cevap şudur: Seçim Kürtlerin seçimi değildir.
Bir diğer husus ve aslında her şeyden önce gelen konu şudur: Her seçim bir ilkeler ve kanunlar bütününe dayanarak yapılır. Bu seçimin kendisine dayanak yaptığı Toplumsal Sözleşme belgesi Kürdistani olmadığı gibi bir mutabakat sonucu yazılmamıştır. PKK’nin Kürtlerin somut taleplerini sulandırıp, Avrupa anarşistleri ve sol cenahı mutlu edecek kelimelerle adını Toplumsal Sözleşme koyduğu belge Kürtlerin etrafında toplandığı bir belge değildir. O belge sadece ve sadece Abdullah Öcalan’ı lider, PKK’yi de öncü gücü gören ve ilişki düzeneğini kabul eden yapıların sözleşmesidir. Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ne özünde Toplumsal Sözleşememe, Tek taraflı dayatma belgesi demek yanlış değildir. İçinde Kürdistani hiçbir ifade yoktur. Bu belge PKK’nin Hukuk Komitesi öncülüğünde yüzde 70’i PKK kadrolarından yüzde 30’da PKK sempatizanlarından oluşan bir birleşim tarafından kaleme alınmıştır. Daha sonra KCK’nin Süleymaniye’deki yönetimine gönderilmiş onaylandıktan sonra da paravan bir komisyon oluşturup insanlara sunulmuştur. Yani hem özü hem de biçimi tek taraflı bir irade dayatmasıdır.
PKK medyası, seçim sandıklarını Abdullah Öcalan resmi altında resmeden fotolar yayınlayarak seçimin kendilerine ait olduğunu açık açık beyan ediyorlar. Rojava Kürtlerinin çok küçük bir bölümü Öcalan’ı kabul ediyor. Kabul etmeyenler Rojava’dan bilinçli biçimde kaçırtıldı, kalanlar gıda-yakıt-elektrik gibi yaşamsal konularla tehdit ediliyor. Biz bize Öcalan’ın lider, PKK’nin öncü güç, Rojava’nın tüm muhaliflere terör uygulayan sistemini neden bir seçimle meşrulaştıralım ki?
Rojava seçimleri PKK’nin KCK adı ile yaptığı toplumsal örgütlenmenin tarihi andırıyor. 2003 yılında KCK’nin inşası zamanında kongreye sivilleri delege yaptılar, sivil başkan ve yönetim seçtiler. Kendileri arka planda kadro olarak bu insanları yönetiyordu. Daha sonra arka planda yönetmek tatmin etmedi siviller tümden ekarte oldu ve sözde sivillerin meclisi olan KCK’ye PKK kurucusu Cemil Bayık’ı eş başkan yaptılar.
Rojava’daki yapının akıbeti KCK’ninki gibidir. Ortada sivil bir yapı ve sivil bir irade yoktur. Sivil görünümlü yöneticiler sadece vitrin malzemesidir. Her şey PKK kadrolarının elindedir.
Fakat ENKS Rojava’daki bu sistemi teşhir etmek ve yerine alternatif koymak konusunda çok yetersiz kalmıştır. ENKS, PKK’nin anayasa diye sunduğu Toplumsal Sözleşmeyi eleştirecek doğru dürüst bir metin bile hazırlamamış alternatif bir belge hazırlamamıştır. Bu tutumları da PKK’nin ekmeğine yağ sürmüştür. ENKS’nin “seçimi boykot kararı” yerindedir.A
Kimse kusura bakmasın ama PKK’nin yapacağı bir seçimi desteklemek zorunda değiliz çünkü PKK’nin Kürtlere bir faydası dokunacağına inanmıyoruz. Tutuklanınca “benim annem Türk, devlete hizmet etmek istiyorum” diyen Öcalan resimleri ile donatılan, PKK kadrolarının Kuzey Kore tarzı ile yönettiği, muhaliflerin Türk ve İran tipi faşizmle ezildiği, Baas Partisinin PKK versiyonu bu sistemi kabul etmemek herkesin hakkıdır.