Öcalan’ın PKK’si mi güçlü Cemil Bayık’ın PKK’si mi?

Öcalan’ın PKK’si mi güçlü Cemil Bayık’ın PKK’si mi?

Devlet Bahçeli’nin start verdiği PKK’nin silah bırakması ve çözüm süreci tartışmaları devam ediyor. Şu anda en çok tartışılan mesele ise şu “PKK Abdullah Öcalan’ı dinleyecek mi?”.

Soru eksik bir sorudur çünkü dışarda artık Öcalan’ın 1999’da bıraktığı PKK yoktur. Öcalan her yere resmi asılan, her yerde sloganı söylenen bir semboldür. Fakat reel bir PKK vardır. Onun ipleri ise Cemil Bayık’ın elindedir. Bunun gerçekte şunu sormak gerekiyor: Abdullah Öcalan’ın PKK’si mi güçlü Cemil Bayık’ın PKK’si mi?”

Öcalan’ın Cemil Bayık ve “ihtiyarları” tasfiye etme hamlesi 1999 ve PKK 6. Kongresi

Cemil Bayık Öcalan’ın sarsılmaz ve en eski yol arkadaşı, Öcalan’ın sağ kolu, PKK’nin 2. Adamı ve Öcalan’ın gölgesi olarak tanımlanır. Oysa ki gerçek böyle değildir.  Kısa bir tarihi özet geçersek:

Öcalan-Bayık çelişkisi 1977’lerde başlamış ve 1996 ile beraber çok kapsamlı sonuçlara yol açacak bir dönem açılmıştır.

Öcalan 90’larda eski Kürtçü-klasik devrimci PKK kadrolarını tümden ayak bağı olarak görüp yerlerine çoğunluğu kadınlardan oluşan küçük burjuva-şehirli- Türkleşmiş kadroları öne çıkarmaya ve temel noktalara yerleştirmeye başlaması PKK’de ciddi değişikliklere yol açı. Bu kadınlar Öcalan’ın elinde bir sopa gibi kullanıldılar, tüm PKK yönetimi Öcalan’ın bu sopasından nasibini alıyor, kadınlar Öcalan kimi işaret ederse ona saldırıyorlardı.

Ve sıra yavaş yavaş Bayık’a gelir.  Bayık yakın çevresine “Başkan kadınları, kadınlar başkanı çıldırttı” diyecek kadar öfkelidir. Bayık 1997 yılında görevden alınır. Öcalan’ın tutuklandığı döneme değin de bizzat Öcalan tarafından görev alması engellenir. Hatta Öcalan Bayık’ın seçildiği 6. Kongre divanını bile fesh eder.

Eğer 6. Kongre Öcalan’ın istediği gibi sonuçlansa idi büyük ihtimal Bayık Kongre sonrası soruşturmaya girecek ve daha sonra da PKK’nin tasfiyeciler listesinde yer alacaktı. Fakat olaylar öyle gelişmedi.

Öcalan Kenya’dan Türkiye’ye götürüldü. Tutukluyken bile “Cemil Bayık’ı yerime kullanmak isteyenler olabilir” diyerek Türk devletini uyardı. Cemil Bayık Öcalan’ın şimşeklerini üstüne çekmemek için legal siyaset, medya vb sahalardan uzak durur. Osman Öcalan’ı kullanarak PKK’yi dizayn etmeye çalışır. Fakat Öcalan buna da müdahale eder ve 2004 yılında yine “bana tecrit içinde tecrit uyguladılar” diyerek Cemil Bayık’ın soruşturmaya alınmasını ister ve Cemil Bayık yine görevsiz kalır.

Görülüyor ki Bayık ve Öcalan arasındaki ilişkiler çok pürüzlü, çok çekişmeli ve gergin geçmiştir. Ve bayık 1999 sonrası Öcalan’ın ne kadar gözü kara olacağını bildiği için adım adım kendi PKK’sini kurmuştur.

Bayık Öcalan’ın Kadın Hareketini ve kadrolarını diskalifiye etti

Bayık’ın PKK içindeki önceliği Öcalan’ın en büyük silahı olan kadın hareketi tasfiye etmekti. Hem bireysel olarak intikam almış oldu, hem de Öcalan’ın “onlarla PKK’yi idare ediyorum” dediği kadın kadroları tek tek elden geçirildi. Bazıları kaçırtıldı, bazıları var olan yönetime teslim oldu.  Öcalan’ın tek sözü ile sağa sola ayar veren kadın hareketi kalmadı.  Şu anda kadın hareketi PKK içinde oldukça marjinal, bir kadın kadroları eğitme kurumu gibidir. Tıpkı bir zamanlar  bir Öcalan’ın yaptığı gibi ve Cemil Bayık düzenlemelerinde etkilidir.

Öcalan’ın yetiştirdiği kadro yapısı genel olarak PKK içinde azınlıktır. Cemil Bayık 2004 yılından sonra hem kadınlar hem de erkekler içinde kendi kadrolarını eğitmiştir. Yani Öcalan ve Bayık arasındaki bir çatışmada Öcalan’ın çizgisini dayatacak bir kadro ve yönetim yoktur.  Kaldı ki PKK yönetimi ve kadroları artık Öcalan’ın manevi misyonu ve gerektiği zaman PKK’yi desteklemesi dışında siyasete karışmasını istememektedir.

Bayık Ortadoğu’da kendine yer açtı

Bayık Ortadoğu siyasetinde güçler dengesini görmüştü ve sadece örgütüne yaslanarak yaşayamayacağını biliyordu. Öcalan’ın denklem dışı olduğu, sırtını yaslayacağı güçler dengesi oluşturdu. Bayık 2000 yılından bu yana İran, Suriye ve Irak içinde kendisine önemli bir yer kaptı.  2004 ve 2012 yıllarında İran İstihbaratı Itlaat güçleri ile stratejik anlaşma yaptı. 2002 ve 2011 yılında Suriye devleti ile anlaşma yaptı.  2014 yılından sonra da Barzani hareketine karşı savaşmak karşılığında Iraklı Şii güçler ile çok yönlü bir anlaşma yaptı. PKK’yi fiziksel ve maddi olarak ayakta tutan imkanları Bayık’ın bu ülkelerle yaptığı anlaşmalar belirledi.  Ayrıca ABD ile PKK arasındaki ilişkiler de Öcalan’ın değil Bayık’ın PKK’si ile kurulmuş ilişkilerdir. Bayık’ın Washington Post’a makale yazacak kadar ilişki kurmuştur.

Üst düzey PKK yönetiminin tutumu ne olur?

PKK yönetimi içinde Cemil Bayık’a karşı hareket edecek isim var mı? Hayır, 1999’daki gibi çok sayıda ve renkli bir üst yönetim yoktur. Kalkan Öcalan’ın paradigma dediği şeyi benimsemese de oportünist bir isimdir, sağlık sorunları vardır. Öcalan ve Bayık arasına girmeyecektir. Karasu, Cemil Bayık tarafından idare edilir.

Sadece Karayılan Bayık’a ilk fırsatta baş kaldırmayı beklemektedir.  2004’de Öcalan tarafından KCK’nin başına getirdikten sonra Bayık ve Ankara gurubu ile kanlı bıçaklı oldu. HPG’de yaşanan yenilgilerle Bayık onu iyice kenara sıkıştırdı. Karayılan siyaset sahasına dönmek ve Bayık ile yeniden hesaplaşmak istemektedir fakat Bayık tarafından çok fazla kuşatılmıştır. Yapacağı yanlış hamle ile bir zamanlar Nasır vb gibi öldürülebileceğini bilir.

Bese Hozat vb isimler siyaseten yokturlar. Yetkileri alındığı an biterler. Sadece vitrin isimleridir.

Rıza Altun’un çok ağır hastadır ve RKK içindeki siyasi denklemde 2004’de silinmiştir. Hatta hatta  hayata olmadığı iddiaları vardır. Sabri Ok ise etkisiz elemandır.  Yani Karayılan dışında Bayık ile çatışacak hiçbir isim yoktur.

Kürdistan Parçalarındaki PKK örgütlerinin tutumu ne olur?

Rojava için PKK-MİT-İmralı- görüşmelerindeki temel husustur. Bu nedenle tutumu önemlidir. Şahin Abdi’nin Öcalan’a “duygusal bağı” olduğu ve Öcalan’dan yana tavır alacağı yönlü yorumların reel durumda bir etkisi yoktur. Rojava’nın Öcalan döneminden kalan kadrolarının önde gelenleri, Bayık’ın aşırı tahakkümcü ve sert tutumundan rahatsızdır. Öcalan ve Bayık çatışmasında rahat nefes almayı umabilirler. Fakat dışarda olan ve reel olanın Bayık olduğunu, Öcalan’ın bir var bir yok durumunu hesaba katarak radikal bir Öcalan yanlısı tutum almazlar. Elbette bir de Esad ve ABD’yi idare etmek zorundadırlar. Genel geçer doğrularla süreci geçiştirecekler ve gidişata göre hareket edeceklerdir.

Avrupa örgütü önemli bir konumdadır, etkili bir kadro gücü vardır.  Tüm görüşmelerde ana merkezdir ve ayrıca Avrupa istihbarat örgütleri ile de ilişkilidirler. Fakat bir iç çatışmaya girmeyecek pozisyondadır. Aydar, Kartal isimleri sadece vitrin isimlerdir. Nilüfer Koç vb diplomasi kadroları arada ezilmeyi göze almaz. Avrupa yönetiminin elinde eskisi gibi maliye de yoktur. Cemil Bayık tüm maliye sistemini Avrupa yönetiminden koparıp başka kendi kardeşi olmak üzere güvendiği kadroları atamıştır. Medya ise direk Mustafa Karasu kontrolündedir.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan ise çok çetrefilli bir konudur. Başta PKK’nin Türkiye koordinasyonu olmak üzere Siyasi Parti DEM vb önemli kurumlardaki PKK kadrolarının yarısı devlete de çalışmaktadır. İçlerinden bazıları bağlı oldukları merkeze göre tavır alabilir. PKK tabanı sadece örgütü dinler. Sistemi değiştirme gücüne sahip değildir. Yani Kuzey’de biraz farklı ses çıka bilir ama uzun vadeli olmaz. Genel gidişat durumu belirler.

PKK’nin Rojhelat ve Güney örgütleri PKK içinde etkisi, çömez kadrolardan oluşur. Tüm yönetimleri bir kez Cemil Bayık’ın yakın güvenliği veya basın biriminde çalışmıştır. Bayık’ın talimatlarına göre hareket ederler.

Görülüyor ki PKK eğer “Öcalan’dan gelen bir görüşü ret ederse” PKK içinden farklı bir ses çıkması zordur. Çıkan seslerde cılız olacaktır.

Evet dışardaki PKK artık Öcalan’ın değil, Cemil Bayık’ın dizayn ettiği PKK’dir.

Yani aslında Bayık ve Öcalan PKK tarihinde ilk kez Bayık’ın bu kadar güçlü olduğu bir aşamada karşı karşıya geliyorlar.  Yani şu anda Bayık’ın PKK’si Öcalan’ın PKK’sinden güçlüdür. Cemil Bayık, Öcalan’ın artık sadece uzaktan manevi bir isim gibi durmasını ve kendi PKK’sinin reel siyaset yapmasını istiyor. Fakat Bayık’ın Öcalan’ı aşması çok zordur.

Bayık Öcalan’ın ne kadar gözü kara olduğu ve ne kadar acımasız davrana bileceğini biliyor. Ayrıca Öcalan ile çok zıt düşüp, aşırı Türkiye karşıtı tutum alırsa sonun Nasrallah gibi olabileceğini de biliyor. Türk devleti de Bayık’ta, Öcalan’da PKK’nin gerçek sahibinin Türk devleti olduğunu biliyor.

Diğer Haberler