31 Mart seçimlerinde Kürtler ne kazanacak?

31 Mart seçimlerinde Kürtler ne kazanacak? HEP; DEP; HADEP; DEHAP; Tuncay Bakırhan, Tülay Hatimoğulları, türk solu, Pervin buldan, Leyla Zana, Erdoğan, AKP; CHP ;

Seçimlere bir gün kaldı. Yarın herkes sandıklara gidecek. “Yerel yönetim seçimleri Kürtlere kazandıracak mı ya da ne kazandıracak?” gibi dev bir soru var ortada ve seçimden sonra da “Kürtler ne kazandı?” diye tartışacağız.

Kuzey Kürdistan halkı 1970’lerde de seçimlere Kürdistani söylemleri olan insanlarla giriyordu. Fakat 1991 yılı Kürtler açısından oldukça önemli oldu. Güney Kürdistan’daki Saddam’a karşı başkaldırı Raperin ve Güney’in statü elde etmesi Kuzey’de de etkisini gösterdi ve milli bir uyanış ve hak talebi başladı. 1991 seçimlerinde Kürtlerin sahneye çıkışında bu çok etkili oldu.

HEP’le başlayan ve DEHAP’la son bulan Kuzey Kürdistan siyasi akımı

 Kürtler HEP ile beraber parlamento ve yerel yönetim seçimlerde yer aldılar. Leyla Zana ve arkadaşlarının 1991 çıkışı legal Kürt siyasi hareketi açısından önemliydi. Fakat maalesef ki PKK Kuzey’de bağımsız, kendi iradesi olan, kendi kararlarını alan bir Kürt legal oluşumuna izin vermedi; önce destek, sonra maddi destek, görüş alışverişi vb. biçiminde başlayan legal siyaset üzerindeki etkisi gittikçe arttı.  Ve sonunda devletin de ön açıcılığı ile de PKK Kürdistan’daki legal siyaseti gittikçe kontrol etmeye başladı.  Buna rağmen hepsi devlet tarafından kapatılan HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP ve DEHAP gibi siyasi partiler taban, biçim ve söylem olarak Kuzey Kürdistan’daki Kürtçülük ve Kürdistanilik geleneğine dayandılar. Fakat Öcalan yakalandıktan sonra durum değişti. Radikal bir Kürt tabanına sahip olan ve önemli bir örgütlenmesi olan HADEP Abdullah Öcalan’ın talimatı ile 19 Kasım 2005 yılında kendini feshetti ve aslında ve Kuzey Kürdistan’da yeni bir siyasi sayfa açıldı.

Demokratik Toplum Hareketin’den DEM Partiye ikinci Türkiyeci siyasi hareket zinciri

Bu yeni sayfa Demokratik Toplum Hareketi DTH ile başladı. Daha sonra DTP adı ile partileşti ve her dönem bir isim değiştirdi ve son olarak DEM Parti olarak karşımıza çıktı. Fakat bu yeni siyasi sayfa da yapısal ve söylemsel olarak 1990’lara değin pek çok farklılık oldu. Zaten Türk devlet yetkilileri de bu DTP ve diğer süreçlerin Öcalan ve MİT’in ortak programının bir parçası olduğunu çoğu zaman söylediler. Ayrıca Öcalan’ın söylemlerinde de bu yönlü bilgiler var..  Devlet HADEP gibi radikal Kürtçülerin olduğu bir Kürt partisi istemiyordu.  Kürt siyasi partileri Türkiyelileştirildi.
Evet bu partilerin hepsi legal siyasi partiler, programları ve tüzükleri T.C. anayasası ile uyumlu olmalı fakat bu yeni süreçte bu durum sadece yasal mecburiyetler değil gerçekten zihinsel olarak Türkiyeci bir sürecin bayraktarı oldular. Kürtler tarihlerinde kendine Kürdüm demeyenler dışında hiçbir zaman T.C. bayrağı kaldırmamışken 2000’lerden bu siyasi gelenek kitlesinin eline verdi.

Bu öyle bir duruma geldi ki Kürtler aslında bu yeni partilerle Türkleri de sırtında taşıyacak hamal durumuna getirildi. Türk sol örgütleri ile ittifak halinde seçimlerde hareket etti, haklarının kat ve kat fazlası kota verildi,  eşbaşkanlık sisteminde her defasında bir Türk’te seçildi. Hatta bir ara iki Arap HDP’nin eşbaşkanı oldu.

Normalde hepsi bir araya geldi değil bir yarım vekil çıkaramayacak olan Türk sol partileri HDP’de büyük sayıda vekil elde etti ve on geçelim partinin merkez yönetimine kondu. Mesela şimdi DEM Partinin eşbaşkanı olan Tülay Hatimoğulları kendisi bir Esad yanlısı Arap-Alevi’dir ayrıca SKYP adlı bir sol örgütte başkanıdır. Ve İstanbul seçimlerinde partisi çağrı yapın CHP’ye oy verin dedi.

Kuzey’de Kürtleri kim temsil ediyor?

Kuzey’de Kürtleri kimin temsil ettiği meselesi tam bir muammadır. Gerçeğe bakarsanız Kuzey’de Kürtleri temsil eden kimse yoktur. PKK’nin günlük olarak yönettiği yukarda şu an adı DEP Parti olan geleneğin durumunu özetledik. Bir Kürt partisi Kürt çıkar partisi değildir. PKK ve Türk devletinin aracılara ile yönettiği bir koalisyondur.

HüDAPAR’da her ne kadar söylem olarak son DEM Parti’den rol çalıp Kürdistani görünmeye çalışsa da Kürdistanilik onun birinci hatta ikinci amacı bile değildir. Kürtlüğü Filistin’in bile gerisinde bir yere yerleştirmiştir.

HAKPAR vb Kuzey Kürdistan’daki diğer Kürt söylemli siyasi partiler söylemleri doğru olsa bile sahada yoktur. Hiçbir örgütlenme, insan kazanma, güç olma çabası yoktur. Hatta karizmatik birkaç kadroya bile sahip değildir.

O zaman ortaya ne sonuç çıkıyor. Kuzey Kürdistan’da Kürtleri temsil eden bir siyasi parti yoktur.  Madem Kürtleri temsil edecek bir siyasi parti yoksa Kürtler nasıl kazanacak, elbette ki kazanmayacak.

DEM Parti’ye mahkûmiyet

Kuzey’de gerçek bir siyasi temsil düzeyinin olmaması legal siyaseti ve seçimleri, Kuzey Kürdistan için legal siyasi alan bir kapana dönmüştür.

Seçim kazanılıyor, parlamenter çıkıyor, belediye başkanı çıkıyor ama Kürtler kazanmıyor.

Seçim kazanılıyor, Kürtler kazanmış gibi görünüyor ama özünde Kürtler kaybediyor. Çünkü kazanan parti Kürdistani değil.

Kürtlerin oylarını alan ve Kürt söylemi ile seçim kazanan bu partilerin hepsi sadece Türk devletine kazandırıyor.

Fakat özellikle de Kürtlüğün rantını en çok yiyen, en çok oy alan DEM Parti ve öncesindeki partilerin durumu çok tuhaftır. Aslında Kuzey’de tüm Kürtler  bu partinin ne olduğunu biliyor, herkes içinde zerre demokrasi olmadığını biliyor; herkesi ön seçim, halkın istediği aday gibi bir durum olmadığını biliyor; daha önce belediye HDP’nin kinde halka hizmet edilmediğini belediyelerin rant yuvası olduğunu biliyor; milletvekillerinin çok azının o konumu hak ettiği vekillik bitinde hepsinin siyasetten çekildiğini biliyor; partinin eş başkanlarının hiçbir sıfatının olmadığını da biliyor fakat mahkum gibi her seçimde lanet edip yine gidip DEM Parti’ye veriyor, çünkü Kürtlerin başka alternatifi yoktur. Kürtler devlet ile devletin kontrol ettiği Kürt partileri arasına sıkışmıştır.

Kürtler 33 yıldır ha o seçim ha bu seçim diye coşuyor ama hiçbir şey kazanmıyor.

Kürtler bu kez ne yapacak?

Aslında başlık yanlış atılmış Kürtler değil bu kez PKK ne yapacak dememiz gerekir. Çünkü DEM Parti kendi başına karar alan bir yapı değil. PKK yönetiminin izni olmadan hiç adım atamaz. Bildiğimiz kadarı ile HPG sınır hatlarında görüşünü söylemiş ama Sabri Ok, Mustafa Karasu, Bese Hozat’ın başkanlık ettiği bir gurup bu kez seçim işlerini yönetiyor.

Net bir biçimde belirtelim PKK Türkiye’de bir görüşme ve yeniden diyalog sürecini istemiyor. Çünkü PKK kendini tümden İran’ın stratejisine göre konumlandırmış. Türkiye ile görüşme olduğu gün PKK pılını pırtını toplayıp Süleymaniye’den çıkmak zorunda kalır. Bunun için de seçimde çok etkili bir pozisyonda olup, bunu bir görüşme zeminine çevirmek de istemedi, bu yönlü hiçbir çağrı yapmadı. Devlet te bu durumu bildiği için o da aynı çağrıyı yapmadı.
Doğal olarak PKK’nin şu anda iki kararı var.

1-Kürdistan’da seçimleri kazanmalı. Çünkü Türkiye belediyecilik sistemi çok paralı bir iş. Tüm ihaleler, işler, arazi satışları burada dönüyor. PKK bu biçimde hem insanlardan vergi alıyor, hem de bir çok iş adamı PKK’ye mahkum kalıyor. PKK bunun için seçimi Kürdistan’da almak istiyor. Hatta birçok yerde durumu riskli gördüğü için kendisinin siyaset yasağı getirdiği Leyla Zana’yı bile harekete geçirdi. Cemil Bayık’ın Leyla Zana’ya özel bir ulak gönderip, seçim çalışmalarına katılmasını istediği söyleniyor.

2-PKK, Türkiye şehirlerinde ise AKP kaybetsin CHP kazansın istiyor. Özellikle de kritik olan İstanbul’da sözde aday çıkarmış gibi yaparak aslında Ekrem imamoğlu’nu yani CHP’yi destekledi. Hatta Mersin, Antalya, izmir vb birçok yerde benzer bir ittifak var.

Sonuç olarak Kürtler ne kazanacak?

Sonuç olarak Kürtleri seçimde temsil eden bir güç yok. Kürtler 2004-1014 arasındaki o herkesin desteğini almak istediği politik güce sahip değil. Erdoğan ve AKP artık Kürtleri kazanmak için güzel sözler bile söylemiyor. CHP, Kürt demeye bile korkuyor. Kürtler devletin iki kanadı AKP ve CHP arasında mücadelede bir yan silaha dönmüş. Kimse Kürtlere bir şey vermiyor, herkes sadece oyunu istiyor. Kürtler pazarlık şansını kaybetmiş.

Erdoğan’ın elinde kayyum gibi bir silah var, çok sıkışırsa yine kayyum atayabilir, yani öyle belediye kazanınca her şey bitmeyecek.
Kürtler DEM Parti’ye oy verecek. Kuzey’deki belediyeleri alacak, biz kazandık diye propaganda yapacak. Oysa ki herkes kazanacak ama Kürtler kazanmayacak.
Kuzey Kürdistan’da yanlış bir yol vardır, yanlış bir yolu ne kadar yürürsen yürü sonuçta yanlış bir yere gidersin. Kuzey yanlış bir yoldadır, hep kazanmış gibi görünüyor ama aslında kaybediyor.

Diğer Haberler