Abdullah Öcalan ve Kadın meselesinde bir taslak çalışması
Abdullah Öcalan kendisinin kadınlarla ilişkisi ve PKK’de kadın meselesini izah ederken kendini-arayışlarını ve ideolojik yaklaşımlarını ortaya koyduğu mükemmel bir hikaye anlatır. Sadece kadın meselesinde değil tüm PKK tarihinde Öcalan’ı kusursuz tanrısal bir varlık olduğu hikayeler dizisi vardır.
Bu hikayenin baş rolünde kusursuz ve her şeyin onda başlayıp onda bittiği kusursuz peygambersel-tanrısal özellikleri ile Abdullah Öcalan vardır. Diğer uçta ise Öcalan’ı anlamaya çalışan zavallı kullar ile düşmanlar bulunur. Tüm PKK tarihi, Öcalan’ın hayatı bu dört kişileştirme ile izah edilir. Öcalan’ın bu kendini merkeze koyduğu bu öyküleştirme bir tarih yöntemi olarak PKK ve onu takip eden çevrelerde iyice oturmuştur. Kadın meselesinde de benzer bir tarih anlatımı vardır. PKK’nin anlattığı hikayeye göre Öcalan daha küçükken kadın meselesine, kadınların evlenip mal mülk gibi kullanılmasına karşı çıkmıştır. Yine aynı hikayeye göre Öcalan annesi şahsında kadınların ne kadar zavallı olduğunu görmüştür. Daha sonra Fatma ile evlenip evliliğin ne kadar köleleştirici bir kavram olduğunu fark etmiş ve köle kadını aşmak için kadın hareketini geliştirmeye ve kadınları özgürleştirmeye karar vermiştir.
PKK’nin tüm kadın tarihini yazan kitapları makaleleri ve konuşmaları bu anlattığımız kısa öyle taslağına göre yazılmıştır. Ve sonunda ulaşılan sonuç şudur Abdullah Öcalan’a değin kadınlar köleydi, Öcalan kadınları özgürleştirdi, dünyada kadına Öcalan kadar değer veren ve özgürleştiren başka bir lider yoktu. Öcalan dünyadaki tüm gerilikleri aşmıştı. PKK’nin anlattığı hikaye bu. Oysa hakikat bu değil.
Biz şu gerçeği biliyoruz Öcalan’ın kadın meselesini ele alışında dört temel etki var. Birincisi Öcalan’ın psikolojik durumu, patolojik yani hastalıklı ruh hali, bencillik ve ben merkezciliği. İkincisi; örgütün devamı için gerekli olan şeyler. Üçüncüsü; kitle ve kamuoyuna dönük propaganda. Dördüncüsü ise PKK’nin yapmak istediği ana amaca dönük olması. Yani PKK’de bir olayı ele alınca bu dört açıdan ele alıp yorumlanmazsa hep eksik kalınır.
Bu nedenle Öcalan’ın kadın yaklaşımında da bu açıdan bakmak biçim açımızdan bir zorunluluk.
PKK’de kadınların başlangıcı
Kürt kadınları tüm Ortadoğu’daki kadınlardan farklı olarak her zaman siyaset ve Kürt mücadelesine katılmıştır. Daha 1. Dünya savaşından itibaren Kürt kadınlarının Kürt mücadelesinde ayak izlerini görmek mümkündür.
Yine 1970’lerle beraber Kürt kadınları canlanan Kürt siyasal hareketine doğru akmaya başlamıştır. Bu dört parçada böyledir. Özellikle de biraz şehir ve eğitim imkanı olan kadınlarla hemen Kürt siyasal hareketleri ile iç içe hareket etmeye başlıyordu. Örneğin bakınız Leyla Kasım 1974’te daha PKK yokken ortaya çıkmış bir isimdir. Üstelik büyük bir direniş göstermiş, tüm Kürtlerin hafızasında büyük yer edinmiştir. Yine DDKD gibi birçok hareket içinde kadınlarda vardır.
Bu nedenle Kürt kadınlarının siyasete PKK ile girdiği teorisi ve Kürt kadın hareketinin PKK tarafından tekelleştirilmesinin hiçbir gerçeği yoktur. PKK’nin ilk gurubunda kadın yoktur ve Ankara gurubuna dahil olan ilk kadın Kesire Yıldırım’dır. Kesire Yıldırım’ın PKK’ye katılması ise oldukça ilginçtir.
Kesire ve Öcalan ilişkisinin ayrıntıları aslında Öcalan’ın kadınlar karşısındaki tutumu ve psikolojisini anlamamıza çok yardımcı olur.
Öcalan ve Fatma nasıl bir araya geldiler?
Kesire Yıldırım, 1951 Karakoçan doğumlu. Öğretmenlik yapmış daha sonra Gazi ünversitesi Basın-Yayın yüksek Okulundayken PKK’nin ilk gurubu ile tanışır. Ve guruba girer. Fakat öğrenimine de de devam eder, Öcalan’la evlenmeden önce okuldan mezun olur.
Biz genelde onu Babasının MiT yöneticisi olması ile tanıyoruz. Ama çok ayrıntı bilmiyoruz. Kesire’nin babası Ali Yıldırım’ın MiT çalışanı olduğunu da Uğur Mumcu açığa çıkarmayana değin hiç bilinmiyordu. Uğur Mumcu olayı deşifre edince Öcalan inkar etmenin durumu kötüleştireceğini bildiği için hemen kabul etti, ve “ben onu o düzenden kurtarmak istiyordum” diyerek durumu izah etti.
Oysa Ali Yıldım 1981’de Türkiye’de Miliyet gazetesine verdiği röportajda şunu söyleyecekti: “Ben kızım 18 yaşına kadar okuttum, o yaştan sonra kızım devletin kızı oldu.” diyecekti. Eğer Fatma devletin kızı ise nasıl oldu da Öcalan’ın peşine takıldı?
Kesire PKK daha küçük bir gurupken gurup ile tanışır ve guruba dahil olur. Burada Fatma guruba devlet tarafından mı gönderildi, babası neden kızım devletin kızıydı dedi soruları oldukça ilgi çekicidir. Ayrıca dikkat çeken bir diğer konu da Kesire, Öcalan’la nişanlandığı zaman ailesi nişanı bildiği halde hiçbir şekilde Öcalan’ı görmüyorlar. Hatta Öcalan Ali Haydar Kaytan’ı evlerine gönderip “Git bak belki aile kızlarının kiminle nişanlandığını merak ediyordular, beni tanıt” der. Fakat Ali Haydar Kaytan Güneş’in Sofrasında adlı kitapta “eve gittiğinde ailenin kızlarının kiminle nişanlandığını hiç merak etmediklerini ve hiç sormadıklarını” anlatır. 1970’ler, Alevi bir kız Sünni biri ile nişanlanıyor, bu adam bir hareketin önderi ve aile hiç kiminle nişanlandığını merak etmiyor olması Kesire’nin PKK içine görevli olarak gelmiş olabileceği ihtimalini daha fazla arttırıyor.
Kesire meselesinde en çok bilgileri Ali Haydar Kaytan’ın konuşmalarında bulmak mümkündür. Çünkü aslında Ali Haydar Kaytan Kesire’ye ilk âşık olan ve PKK gurubuna getiren kişidir. Fakat Fatma elinden alınır.
Öcalan’ın Fatma ile nişanlanma hikayesinde ise anlatılan şu: “1976 yılında PKK’nin ana gurubu Kürdistan’a gitmeye başlıyor ve Öcalan artık Fatma’nın da bir bölgeye gitmesi gerektiğini söylüyor. Fatma bunu kabul etmiyor ve tek başına bir yere gidemeyeceğini söyleyince Öcalan o zaman Ali Haydar Kaytan’ın yanında ona “guruptan biri ile nişanlan, bu biçimde daha iyi olur” diyor. Fatma’ya düşünmesi için zaman veriyorlar.”
Fatma aslında gurup içinde ismet Kılıç adında Antep’li birine yakınlık duyuyor. Ve aslında ismet her yerde Fatma’yı nişanlısı olarak tanıtıyor. Fakat burada ilginç bir şey oluyor ve Öcalan Fatma’nın nişanlı oluğunu bildiği halde kendisi ile konuşuyor, ikna ediyor. Fatma, İsmet’ten ayrılıyor ve Öcalan ile nişanlanıyor. Aslında bu nişan olayı çok karışıktır. Çünkü birincisi Fatma Öcalan’la evlenmek istemiyor. Hatta Haydar Kaytan’ın anlatımlarına göre “Kendi yöremden bir çoban ile yaşayabilirim. Ama Abdullah arkadaşla yaşamak gerçekten zor, kültürel olarak ayrıyız. Ben ortak noktalarımızın az olduğunu inanıyorum” diyerek Öcalan’la olan nişanı bozmak ister. Fakat bozmaya da korkar neden? Fatma görevli miydi, bunun babasını kimliği ile ilgisi var mıydı? Soruları çok önemlidir.
PKK Yapısı Öcalan- Kesire ilişkisine karşıdır
O zaman daha PKK kurulmamış küçük bir gurup vardır. Içinde Haki Karaer ve Kemal Pir gibi isimlerin olduğu gurup Öcalan’ın Kesire ile nişanlanmasına karşıdır. Çünkü hepsi Kesire’nin ajan olduğuna inanıyor. Ayrıca Kesire zaten İsmet Kılıç adında biri ile nişanlıdır. İsmet her yerde “Apo benim nişanlımı aldı” diyor bu da gurubu rahatsız ediyor.
Hatta bir ara gurup madem hem Fatma isteksiz hem sorunlar var nişan bozulsun der. Fakat Öcalan bunu asla kabul etmez Ali Haydar Kaytan’ın anlatımlarına göre Öcalan bu nişanın bozulmasını isteyen guruba iki kere tavır koyar ve “ben işlerden elimi eteğimi çekiyorum, gurubu siz götürebiliyorsanız götürün” der.
Gurup Öcalan’a teslim olur. Fatma’yı nişanı devam ettirmeye zorlarlar. Yani aslında Öcalan nişanını ve Fatma ile evliliğini guruba kabul ettirir.
Karer vuruldu Öcalan Kesire ile evlendi
Tüm bunlar olurken Haki Karer Antep’tedir. Karer, Öcalan-Kesire evliliğine tümden karşıdır. Hatta Karer ve Kemal Pir’in “bu kadın ajandır, bunu vuralım” dediği söylenir Karer öldürülmeden bir hafta önce Öcalan Antep’e gelir ve Karer orada arkadaşları ve kendi adına Öcalan’a üç maddelik bir not verir.
1- Abdullah arkadaş bir an önce Ankara’dan çıkıp Kürdistan’a gelmelidir.
2- Pilot gibi bir ajanla gezmek kabul edilemez, derhal pilot partiden kovulmalıdır.
3-Kesire ve Abdullah Arkadaşın Ankara’da aynı evde kalması kabul edilemez. Fatma’nın ailesi MİT ile ilişkilidir. Kendisi de MİT ola bilir. Ayrıca Fatma ile ilişkilerin bu denli tartışmasının önüne geçilmelidir.
Karer, Öcalan’ın ajanlarla gezmekle suçlar ve Fatma’dan ayrılmasını talep eder. Öcalan notu alır. En kısa zamanda Kürdistan’a geleceğini söyler Antep’ten ayrılır. Bu olaydan 10 gün sonra yani 18 Mayıs 1977 tarihinde Karer vurulur.
Öcalan, Karer vurulduktan sonra, 24 Mayıs günü Ankara Gençlik Parkı nikah salonunda Kesire Yıldırım ile evlenir.
“Haki Karaer’in anısına PKK’yi kurduk, o benim gizli ruhum gibiydi” diyen Öcalan’ın Karer’in “evlenme, ajandır” dediği kadın ile evlenmesi başka bir sorundur.
Kesire meselesini nasıl anlayalım?
Öcalan sürekli olarak “Kesire şahsında tüm kadınları çözdüm, aileyi çözdüm” der. Bunun tam tersi de doğrudur. Biz de Kesire-Öcalan ilişkisi şahsında Öcalan’ın ve hareketinin gerçeğini görebiliriz.
PKK’ye ilk katılan kadın Kesire’dir ve o da hakkında bu kadar kuşkular olan bir isimdir. Öcalan’ın daha ilk günden devlet ile iç içeliğeini anlamak için Kesire ile ilişkisine iyi bakmak gerekir. Ayrıca Kesire ilişkisine bakınca Öcalan’ın kendisi için herkesi harcaya bileceğini görürüz. Kesire’ye asıl aşık olan Ali Haydar Kaytan’dır. Öcalan bunu çok iyi bilir buna rağmen Kaytan’ı kendisi ile Kesire asındaki kurye yapar. 1997 yılında Ali Haydar Kaytan’a “Kesire’yi senden aldım diye bana hala öfkeli misin” diye sorar. İsmet Kılıç Kesire ile nişanlıdır, o da diskalifiye edilir. Kesire ile evlenmeye karşı çıkan Haki Karer’in ölümünden sonra gelinlikli, törenli nikah kıyması da Öcalan’ın durumunu ortaya koyar.
PKK’nin ilk kadını Kesire-Öcalan ilişkisi görüldüğü gibi ne toplumsal ne geleneksel ne de devrimci hukukta yeri olmayan bir ilişkidir. Bu ilişki Öcalan’a PKK’de tek adam olmasının yolunu açmıştır. Kesire on yıl boyunca bu zorla evlendiği adamı PKK’nin lideri yapmaya çalıştı. Fakat sonunda onun tarafından diskalifiye edildi.
- Bölüm: PKK’de artan kadınlar, Lolan ve Beka partikleri