Abdullah Öcalan’ın Erbil planı PKK’nin 1999’dan sonra can damarı haline geldi. 1999’dan 2012 yılına değin Erbil Plan’ında bir paramiliter güç olan ve 13 boyunca bu planla var olan PKK artık bu planın Ortadoğu’da para ettiğini gördü ve başka alıcılar buldu. İmralı’daki PKK bu planla Öcalan kendini yaşatmıştı. Başta Cemil Bayık olmak üzere PKK’nin kurucu üyeleri de kendi kellelerini korumak için “Erbil Planı”nı bu kez İran’a sattı. Buna da Erbil planının ikinci versiyonu yani veya İrancı versiyonu diye biliriz.
Ortadoğu’da Kürtlerin hamisi olma savaşında İran ve Türkiye
Ortadoğu’nun kör düğüm olmuş ve beraberinde birçok sorunu da yaratan meselelerin başında Kürt sorunu gelmektedir. Bu karakteri nedeni ile Kürt meselesi iki ucu kesin bir bıçak gibidir. Sorunla muhattap olanlara bir yandan zarar öte yandan fayda sağlaya bilir. Bu özelliği nedeni ile de Kürdistani işgal eden yapıların tümü Kürtlerin bir güç olarak ellerinde tutma ve bölgedeki hegemonya savaşında birbirlerine karşı kullanmayı da esas alırlar. Elbette ki bu güçlerin başında İran ve Türkiye gelmektedir. İşgalci ve sömürgeci varlıklarını değişik yöntemlerle devam ettirmek isteyen bu her iki güç içinde İrancı versiyon esnek yapısı nedeni ile daha fazla avantaja sahiptir.
1990’larda Ortadoğu’da kaos sürecinin başlaması ve 1991 yılında Güney Kürdistan’ın özel bir statüye kavuşması ile hem Türkiye hem İran Kürt siyasetinde bazı stratejik hamleler yaptı. Özellikle İran YNK-PKK’nin askeri-siyasi ve hatta ekonomik yakınlaşmasını sağlayarak, Erbil’i kendi kontrolünde bir pozisyonda tutmak için harekete geçti. Bu amaçla, 1996’dan başlayarak 1999 yılında değin süren KDP üzerindeki YNK-PKK’nin ortak saldırısını organize etti. Ayrıca PKK’ye başta Serhat-Ağrı-Salmas-Kotol hatttı olmak üzere, olmak üzere Van-Başkale- Kelareş; Hakkari-Şemzinan-Esendere- Şehidan; Piranşer-Xınere-Dola Xırpape, Dola Ayşe, Kandil hattını kullanmasına izin verdi.
Fakat Öcalan’ın yakalanması ile işler değişti. PKK’nin açık açık Türkiyeci tutumu İran’ı yeni arayışlara sürükledi. Özellikle de PKK içinde kendine yakın bir kanadı büyütmeye çalıştı.
İrancı versiyonun yaratıcısı: Cemil Bayık
Cemil Bayık, Öcalan arasındaki çatışma ve PKK’nin İrancı kanadının gelişmesi PKK için önemli bir süreçtir ve başlı başına ele alınması gereken bir konudur. Öcalan, 1978 yılından 2013 yılına değin PKK’nin tek lideri olmuş ve kendisi dışında hiçbir ismin yükselişine izin vermemiş ve gerektiğinde beraber yola çıktığı yol arkadaşlarının kellesini almıştır. Fakat 2000’li yıllardan sonra bu durum yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Cemil Bayık sessiz sedasız biçimde kendi PKK’sini ve kendi PKK’sinin siyasi denklemini kurmaya başlamıştır.
Öcalan, İmralı’daki ilk günlerinde “Cemil’in İran ilişkileri iyidir, dikkat etmek lazım, tehlikeli olabilir” demiştir. Bayık’ın 1984 yılında başlayan ve 90’lı yıllar boyunca devam eden İran ile ilişkileri, 2000’li yıllarda sıçrama yaptı ve kendisini PKK’nin birinci adamı haline getirdi.
Özellikle de 2011 yılında İran’ın Kandil’e saldırdığı Tepe Casusan savaşı denen savaş sonrasında ise Cemil Bayık PKK’nin direksiyonunu tümden İran’a doğru kırdı. 2013 Temmuz’unda Cemil Bayık’ın KCK eşbaşkanı olması ile başlayan süreçte artık PKK’nin askeri ve siyasi doğrultusu değişti. Bu durumu, PKK’de yeni eksen olarak dile getirmek yanlış olmayacaktır.
Bu eksen değişikliğinin izlerini, 2013 yılı sonrası PKK’nin dahil olduğu tüm süreçlerde görmem mümkündür. Kuzey Kürdistan’da hendek savaşları, Rojava’nın Kürdistani çizgiden uzak tutulması mesela bu izlerin başında gelir. Fakat en önemlisi Güney Kürdistan’da yaşananlardır. PKK, 1990’lı yıllarda da İran ile eş güdümlü olarak güney Kürdistan’a saldırıyordu. Esasen 1990’dan sonra stratejisini Güney Kürdistan’a düşmanlık- KDP’ye düşmanlık- Barzani siyasal çizgisine düşmanlık üzerine inşa etmiştir. Fakat 2013 sonrası bu durum çok daha farklı boyutlara vardı. Askeri ve siyasi konumlanma her açıdan, “Kürdistan Bölgesini yok etmeyen isteyen İrani-Şii güçlere öncülük etmek” üzerine kuruldu. PKK’nin bu süreçteki bazı hamlelerini şu biçimde özetleye biliriz:
1-KDP ve PKK arasında 2000 yılından itibaren süre gelen ılımlı ilişkileri bitirdi. PKK’yi tekrardan YNK hattına konumlandırdı.
2- 2013 yılındaki Kürt ulusal Kongresi görüşmelerini baltaladı.
3- Rojava’da Kürtlerin birliğini engelleyerek, yapılma ihtimali olan tüm süreçleri bozdu. Rojava ve Kürdistan Bölgesi yakınlaşmasını engelledi.
4-Şengal-Mahmur-Kerkük gibi tartışmalı bölgelere İran’la koordineli olarak askeri güç yerleştirdi. Bu güçleri Bağdat’a bağlayarak Haşdi Şabileştirdi.
5- Kürdistan Bölgesel yönetiminin idari, siyasi, ekonomik kimliğine yapılan her türlü saldırıyı meşrulaştıracak bir özel savaş medyası kurdu.
6- Peşmerge güçlerine saldırmak için alt yapı zemin hazırladı.
7-Kürdistan Bölgesi içindeki siyasal çatışma ve çekişmelerden medet umarak bu çatlakları büyütmek için çalıştı.
Tüm bu maddelere bakınca görülen şey şudur; Erbil Planı, Güney Kürdistan’ın binlerce şehit, emek, kan ter ile inşa ettiği kazanımları yıkmak için Türkiye ve İran devletleri ile hareket eden işbirlikçi çizginin projesidir. PKK 1999’dan beri bu planı işgalcilere pazarlayarak kendini ayakta tutuyor. Öcalan, Güney Kürdistan’a düşmanlık yapsın diye Türkiye devleti tarafından yaşatıldı ve siyaset yapmasının önü açıldı. Bugün de aynı şey İran devleti tarafından Cemil Bayık’a yapılıyor. Cemil Bayık’ın Süleymaniye’de oturduğu sandalye bile bu Güney Kürdistan’ın kazanımlarına düşmanlık yapmak için kendisine veriliyor.
Kürtlerin en büyük handikapı PKK’nin, Erbil Plan’ında somutlaşan Güney Kürdistan kazanımlarına 1990’lardan beri yapılan saldırıları doğru okumamak ve bunun ihanet çizgisi olduğunu bilince çıkarmamaktır. Özellik le Kürdistan Bölgesi’nin statüsünü bitirmek isteyen güçlerle günlük devam eden ilişkisi Kürtlere 21. Yüzyılı kaybettirecek kadar tehlikelidir. PKK, İran’ın kollarında Erbil’e saldırmaktadır. Kürtlerin 20 yüzyıldaki akıbetini yaşamasını engellemenin ve 21. Yüzyılı Kürtler açıdan özgürlük yüzyılı yapmanın yolu PKK’nin bu ihanetçi çizgisine karşı duruş göstermektir.