PKK Yöneticisi Duran Kalkan Kirman’daki saldırının Kasım Süleymani’ye yapılan bir saldırı olduğunu, arkasında Türkiye olduğunu ve Türkiye’nin İran’ı Ortadoğu’da ki savaşa çekmek istediğini söyledi.
PKK yöneticisi Duran Kalkan örgütün Avrupa’da yayın yapan Yeni Özgür Politika isimli gazetesinde Selahattin Erdem ismi ile bir makale yayınlandı. “DAİŞ niçin Süleymani anmasına saldırdı?” manşeti ile yayınlanan yazı da Kalkan ilginç tespitlerde bulundu. Ve bir anlamda malumun ilanı yapıldı; PKK, İran’ı aklamak çalıştı, masum bir bölgesel güç gibi gösterdi.
Türkiye, Gazze’de yaşananlara İran’ı dahil etmek istiyor
Duran Kalkan makalesinin pek çok bölümünde İran’ın Ortadoğu savaşlarının dışında durduğunu, uzlaşmacı ve barışçı olduğunu iddia etti. Kalkan makalesinde konuya ilişkin olarak “Tayyip Erdoğan yönetiminin bu doğrultudaki en büyük çabası İran’ı Gazze savaşı içine aktif olarak çekebilmektir…. Sanki İran’a, “mevcut uzlaşmalardan vazgeç, Ortadoğu genelinde savaş” demek için söz konusu saldırı yapılmıştı” ifadelerini kullandı.
Duran Kalkan, İran, Gazze’deki savaşın çok dışında ve masummuş gibi bir imaj çizmeye çalıştı. Oysa ki İran en baştan beri Gazze savaşında aktifti ve hatta Aksa Tufanı operasyonunun beyin gücü olduğu da biliniyor. İran’da zaten bu durumu gizlemiyor.
İran’ın Ortadoğu’daki rolü barış ve uzlaşma mı?
Genel olarak Duran Kalkan tüm makalesi boyunca İran’ın bölgede savaşa dahil olmamış uzlaşmacı bir güç gibi göstermeye çalıştı. Oysa ki İran Ortadoğu’da 2011’de başlayan Arap Baharı ile beraber Irak’tan Suriye’ye, Lübnan’dan Yemen’e, Afganistan’a değin her yerde oluşturduğu paramiliter milis güçleri ile kan döktü, onlarca şehri yıktırdı, binlerce insan öldürüldü, tecavüze uğradı, işkence gördü. İran Ortadoğu savaşında baş rolde oynayan bir oyun kurucudur.
Duran Kalkan yazısında Kirman saldırısı için Türkiye’yi işaret ederek, IŞİD’e Türkiye’nin bu saldırıyı yaptırmış olabileceği iddiasında bulundu ve direk olarak Hakan Fidan’ı işaret etti.
KCK’de Kirman saldırısından sonra bir mesaj yayınlamış ve benzer biçimde Kirman saldırısının altında Türkiye’nin olduğunu dile getirmiş ve IŞİD’in Türkiye tarafından yönetildiği belirtilmişti.
Oysa ki IŞİD çok uluslu bir yapı gibi değişik kolları değişik yapılar tarafından koordine edilen bir yapıydı. Arap ülkeleri, Rusya ve İran’da IŞİD ile ilişkili idi ve özellikle de Irak’taki bazı kollarını idare ediyordu. IŞİD saldırıları da zaten bölgede en çok İran’a yaradı ve İran savaşı kendi toprağı dışında tutarak her yeri kana buladı. Kasım Süleymani’de bu savaşta en çok kan döken bir kişi olarak yer almıştı.
Kalkan: İran’ı Kürt karşıtı cepheye dahil etmek istiyorlar
Kalkan yazısında Türkiye’nin İran’ı Kürt karşıtı cepheye dahil etmek istediğini belirtti ve şunları söyledi: “AKP basınının hep bir ağızdan Kirman’daki DAİŞ saldırısını İsrail’e bağlamasının altında da Kürt düşmanı zihniyet ve siyaset vardır. Bu temelde İran’ı İsrail ve benzer güçlerle çatışmalı konuma getirerek, PKK öncülüğündeki Kürtlere karşı İran ile yeni ittifaklar yapabilmek amaçlanmaktadır.”
Kalkan yazısının sonunda ise “İran yönetimi bu mesajlara ne der, AKP-MHP yönetiminin yönlendirme ve Kürt karşıtı uzlaşma çabalarına evet der mi, bilemeyiz. Bunları da önümüzdeki yakın süreçte göreceğiz” dedi.
Kalkan’ın ifadelerine bakınca İran’ın anti-Kürt ve Kürdistan siyasi yokmuş gibi görünüyor. Oysa ki İran Ortadoğu’da Kürtlerin kendini yönetmesi, güç olması ve kültürel siyasi haklarını elde etmesi önünde Türkiye’deki Kürt inkar siyasetinden hiç te geride değildir. İran Kürdistan Bölgesi’ndeki statüye karşı ciddi bir ajandaya sahiptir, Kerkük işgali İran’ın planlaması ile yapılmıştır, Hewler’e yapılan füze saldırıları İran programıdır. İran Doğu Kürdistan’da ki Kürt özgürlük hareketlerine karşı her gün suikastlar düzenlemekte, peşmergelerini şehit etmekte, Kürt gençlerini idam etmektedir. Sadece geçtiğimiz yıl yaşanan Jina Amini başkaldırısında yüze yakın Kürt direk ateş ile öldürmüştür.
İran “Ortadoğu’da Kürt karşıtı siyasetin derin aklıdır”. Duran Kalkan ve PKK ise özellikle 2014 yılından bu yana bu gerçeği örtmek için çaba harcamakta ve İran’ın sömürgeci kimliğini gizlemekte ve masum bir devlet gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
Kalkan’ın makalesi malumun ilanıdır, PKK İran ajandasının bir parçasıdır
Duran Kalkan’ın makalesi kendi içinde tarihi ve güncel gerçekleri gizlemeye çalışan bir İran propagandası ve kendi durumlarını meşrulaştırma çabasıdır. Diye biliriz ki Kalkan’ın makalesi malumun ilanıdır. “PKK’nin içindeki güncel siyaseti yürüten ekip İrancıdır”. PKK, 2012 yılından bu yana hem Rojava’da hem de Güney Kürdistan’da İran’ın ajandasına göre konumlandırılmıştır.
Özellikle de Kürdistan Bölgesinde kendi kadrolarını ve Kürt Ezidi gençlerini İran’ın paralı gücü Haşdi Şabi saflarına yerleştirerek, Kürdistan Bölgesi karşıtı bir siyaset yürütmektedir. İran tüm Doğu Kürdistanlı Kürt örgütleri hedeflemesine rağmen PKK’nin PJAK; KODAR ve YRK adlı Doğu Kürdistanı temsil ettiğini söylediği yapıları Asos, Kandil ve Pencewin sınırında İran karakollarının yanında kontrol noktaları kurarak kolberlerden haraç almaktadır.
Kalkan’ın makalesinin özünde çıkarılması gerek sonuç şudur: PKK’nin Cemil Bayık, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan gibi üst düzey kadroları İran’ın kendilerine sağladığı imkanlarda yaşamakta ve korunmaktadırlar. PKK özellikle 2015 yılındaki hendek yenilgisinden sonra İran’ın bu koruması altında varlık göstermektedir. PKK İran tarafından çevrelenmiştir. İran’ın çıkarları dışında hareket etmesi imkansızdır. Çünkü bu Süleymaniye- Germiyan-Şengal ve Kerkük hattından çıkması, Irak’taki imtiyazlarından vazgeçmesi anlamına gelmektedir.
PKK ve Türk devleti arasında görüşmeler olması ve 2012 yılı benzeri bir süreç başlaması da aynı biçimde İran tarafından asla kabul edilmeyecektir. Aslında KCK ve Kalkan’ın açıklamalarında İran’ı bu denli öven ve Türk devletine karşı saldıran tutumu bir anlamda İran devletine güvence vererek “Türk devleti ile ilişkimiz yok” demek anlamına da geliyor.
Önümüzdeki PKK’nin bu İran’a bağlı paramiliter güç olma durumunu daha netleştirecektir.