Kürdistan’da sömürgeci  politikalar ve bir Lejyoner hareketi olarak PKK

Kürdistan’da sömürgeci  politikalar ve bir Lejyoner hareketi olarak PKK

1.Bölüm Kerkük merkezli olaylar Kürt karşıtı şovenistler ve işbirlikçi Kürtlerin ortaklığı ile yapıldı

Eylül ayı ile beraber Kürdistan Bölgesi merkezli yaşanan olaylar Ortadoğu’daki siyasal durumu ve Kürdistan’ı boğmak isteyen güçlerin politik adımlarını, ittifaklarını anlamak açısından oldukça önemli veriler sunar. Ayrıca PKK’nin gerçek kimyasının formüllerini çözmek içinde önemli veriler vardır Eylül ayı olaylarında. Özellikle de Kerkük merkezli Kürt karşıtı hareketler sömürgeciler ve onların lejyoner gücü olarak PKK’yi daha yakından tanımamıza imkan verir.

Kerkük kaosu aktörleri: Kürt karşıtı şovenler ve 16 Ekim ihanetinin ortakları

İran’ın Güney Kürdistan’ı kaos merkezi yapma çabası hala devam ediyor. 25 Ağustos günü Kerkük’te kaos planının işaret fişeğini ateşlenmişti. Kerkük sokakları ırkçı-ithal Araplar, MİT patentli Türkmenler ve 16 Ekim ihanetinin ortakları ile dolup taştı. Kürtlerin milli ulusal değerlerini aşağılama yarışına başlandı. Başta Kürdistan bayrağına, Kürtlerin gurur kalesi Peşmergeye ve Kerkük’ün Kürt kimliğine pervasız ve ahlaksızca saldırılar yapıldı.

Kerkük işgal güçleri ile ortak hareket eden ve şehir merkezinde ofis-kurumları bulunan PKK’de bu kaos halayının başına geçti. Medyası ve sahadaki çalışanları ile bu Kürt karşıtı provokasyonun gelişip yaygınlaşmasına öncülük etti.

Kürt düşmanı kiralık göstericilerin çadırlarını ziyaret ederek “Kerkük halkı KDP’ ye karşı ayaklandı” yalanını yaymaya başladı. Hemen akabinde Kandil’in ölümsüz yönetici baronları Peşmergeye karşı savaşma tehdidinde bundu. Güney Kürdistan’daki sivil yerleşim alanlarına eylem birimlileri gönderildi ve Erbil’de bomba patlatıldı. Kaos projesinin ihanet ayağı görevini layığı ile icra etmeye başladı.

İran’ın kaosu büyütmek kararı ve Kürdistan’ı işgal planı

Bunun paralelinde planın koordinasyon gücü olan İran kaosun gelişip yaygınlaşması için Rojhılat güçlerinin varlığını gerekçe göstererek güney Kürdistanı işgal etme kararını aldı. Bu konuda Irak hükümeti ile anlaşma yapılmış ve bir iş bölümüne gidilmişti.

İran’lı işgal ordusunun soluğu iyiden iyiye Kürdistan sınırlarında hissedilmeye başlandı. Irak hükümeti de Kürt karşıtı bu planın ekonomik ayağını oluşturuyordu.

Irak’tan ekonomik terör

 Federal Kürdistan bölgesinin bütçesini kısıtlayarak ve bütçeyi göndermeyerek,  Kürtlere karşı “ekonomik terör” politikasını hayata geçirdi. Arap şovenizminin kurumu Irak federal yüksek mahkemesi Kürtler aleyhine kararlar almada Irak ordusundan daha aktif çalıştı. Kürtlerin tüm anayasal hakları federal yüksek mahkeme kararı ile gasp edildi. Böylece Kürtleri ekonomik terörle terbiye etmeyi amaçladı.

Misaki Milli ve Şii Hilali arasında onur mücadelesi veren Kürdistan

Türkiye ise 2016 ten beri sürdürdüğü Güney Kürdistan işgal operasyonları ile bölgede kalıcı üsler kurmaya başladı. Aynı zaman da Kerkük’te kendine bağlı Türkmenlerden oluşan siyasal bir güç oluşturma çabası içerisine girdi.

Diyebiliriz ki Güney Kürdistan siyasal, askeri, ekonomik ve idari olarak ilerleyip geliştikçe sömürgeci devletlerin ve yerli uşaklarının saldırıları da aynı paralelde arttı.  Güney Kürdistan federal idaresi İran’ın Şii Hilal projesi ile Türkiye’nin Mısak-i Milli hayalleri arasında sıkışıp kaldı.

  Her iki sömürgeci devlet bu projelerini uygulanmasını Kürdistan’ın işgalinden ve federal Kürt yönetiminin dağıtılmasından ibaret gördü. Onun için güney Kürdistan üzerindeki işgalciler güçler aynı kulvarda hareket etmeye başladı.

Güney Yönetimi tüm bu koordineli saldırılara rağmen onurluca ayakta kalma mücadelesini vermekten asla geri durmadı ve özellikle Eylül’ün ikinci yarısından sonra bu konuda nefes alacak bazı diplomatik ve siyasi çıkışlar yaptı. Şu anda tarafları biraz frenlemiş durumdadır.

İran’ın stratejisi: Bölgeye terör ihraç etmek

Kerkük fitnesinin arkasındaki güçler kaotik ortamlardan beslenip güçlendikleri gibi kurtarıcı misyonu ile de bölgeye müdahalede bulunurlar.

Huzur ve barışın olduğu yerde bu güçlerin yaşam hakkı bulaması mümkün değildir. Bunlar bir tür siyasi virüstürler. İran durmaksızın bölgeye terör ihraç eden bir devlettir. Savunma stratejisini bölgeye terör ihraç etme üzerine kurmuştur. Kaos ve kargaşa ne kadar bölgeye yayılırsa Tahran hükümeti de o düzeyde güvenli olur. İran’ın bu savunma mantığı tüm Ortadoğu’yu siyasal, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bir kaosa sürüklüyor. Kendisine bağlı silahlı milis güçleri bu temelde eğitip konumlandırıyor.

PKK, İran’ın saha çalışanıdır

Irak güvenlik güçleri içerisinde bulunan Haşdi şabi bu amaçla örgütlenen askeri bir yapıdır. Ayrıca İran bölgedeki stratejik ortakları ve sahada ki çalışanları ile eşgüdüm içerisinde hareket eder. PKK bu stratejik ortaklığın saha çalışanıdır. Bu örgüt bölgede İran’ın çıkarları doğrultusunda konumlanır ve pozisyon alır.

İran, IŞİD savaşı süreci ve sonrasında Irak’taki Paramiliter güçlerine resmiyet kazandırdı. Haşdi Şabi bu güçlerin başında gelmektedir. Kürdistan’ın 140 madde kapsamındaki tartışmalı bölgelere bu paramiliter güç yerleştirildi. Ve aynı zamanda Şii hilal projesinin Kürt ortağı PKK’ye de bu bölgede yani; Şengal, Mahmur, Kerkük, ve Tuzxurmatu ‘a kadar askeri, örgütsel faaliyet yürütme izni verildi.

 IŞİD savaşı süresince İran, bu birleşik gücün (Haşdi-Şabi- PKK koalisyonu) koordinesi üstlendi. Lojistik, konumlanma, sevk-idare vb faaliyetleri bizzat kendisi yürüttü. PKK’ye Şii Hilal projesi kapsamında Güney ve Rojava Kürdistan’ın da önemli görevler atfedildi. PKK kuzey Kürdistan sınır bölgelerinde kaybettiği üslenme, eğitim, lojistik, sevk ve idare çalışmalarını İran’ın izni ve Heşdi-şabi’nin gözetiminde 140. Madde kapsamındaki koridorda yürütmeye başladı.

PKK geleceğini lejyonerlik başarısına bağladı

Daha sonra İran PKK’nin Şengel, Mahmur, Kerkük hattındaki güçlerini Heşda Şabi’nin bileşeni olarak resmileştirdi ve aylık maaşa bağladı. PKK Irak ordusu ve Haşdi Şabi denetimindeki tüm alanlarda serbestçe gidip-gelme ve faaliyet yapma fırsatı sağlandı. PKK bu bölgedeki Kürtleri Bağdat yönetimine bağlama ve özellikle de KDP’nin siyasi ve idari gücünün yayılmasını önlemek için alana yerleştirildi.

 IŞİD savaşı PKK’nin lejyonerlik misyonunu bölgede icra etmede kendisine inanılmaz fırsatlar sundu. PKK zaten devrim hayallerini yitirmiş, Kürt siyasal kimliğinden uzaklaşmış bir askeri yapı olarak bölgede varlığını ancak lejyonerlik yaparak sürdürebileceğini anladı. Bu misyonuyla her türlü anti Kürt ittifakın içerisinde yer almaya başladı.

Lejyonerlik görevi PKK’nin örgütsel kimliği ile de birebir örtüşen bir durumdu. Sömürgeci devletlerin otorite kuramadığı bölgelerde bu devletler askeri görev yürütme PKK için yeni bir piyasa bulma anlamına geliyordu. Çünkü PKK, siyasal amaç ve stratejiden yoksundur. Örgütsel kimliğini dayandırdığı bir Milli-ulusal amaca sahip değildir. Bölgedeki her türlü askeri-siyasi ilişkiye açıktır. Askeri gücünü pazarlamak için eline geçen bu şiddet pazarını kullanmak karakteri gereğidir. Tek amacı kendi örgütsel varlığını fiziki olarak korumaktır. PKK, “işgalci mi, sömürgeci mi, Kürt düşmanı mı” hangi güce hizmet ettiğine bakmaksızın  kendini verene pazarlar. Tıpkı parayı veren düdüğü çalar meselesi gibidir. Ücretini ödeyen PKK’yi kullanır. PKK’nin ittifak ve ilişki anlayışında bu tür tercihlerin yeri yoktur.

PKK, bulunduğu ortama göre pozisyon alan ve oranın etnik, kültürel dokusuna göre renk değiştiren bir yapıya sahiptir. PKK örgütü ve üyeleri gerektiğinde Arap olur, Türk olur, Türkmen olur, Fars olur, Şii olur, Sünni olur, Hıristiyan olur yani her şey olur, her şeye olur, ama bir tek Kürt olmaz. PKK herkesle ittifak kurar sadece Kürtlerle kurmaz. Bu yönü ile PKK araştırılmaya değer kozmopolit bir türdür.

Diğer Haberler