Irak Şii devleti Kürdistan’ı yeniden işgal etmek istiyor

Irak Şii devleti Kürdistan’ı yeniden işgal etmek istiyor, Sudani, Kerkük, PKK; Türkiye, Kürdistan Bölgesi bütçe sorunu,

Bu günlerde Kürdistan bölgesinde dört Kürdün Kerkük’te katledilmesi, bütçe ve maaşın olduğu yoğun bir tartışma gündemi var.  İçinde PKK medyasının da olduğu bir gurup medya, konuyu, KDP-Bağdat çekişmesi, KDP’nin Kerkük’e gelmesini isteyemeyen sivillerin tepkisi vb biçimde manipüle ediliyor. Bu sadece Irak devletini aklamaktır. Kürdistan Merkezli tartışmalar Kürtlerin duruşu ile Irak devletinin şovenist, Kürt düşmanı düşünce yapısı ile ilgilidir.

Sonda söyleyeceğimizi çok net olarak başta söyleyelim: Irak devleti Kürdistan Bölgesi’ni yeniden işgal etmek istiyor.

Evet Irak Şii devleti, Irak Sünni devletinin ayak izleri üzerinde yürüyor. Kürtleri yok saymak, Kürtlerin kendini yönetmek hakkını gasp etmek, Kürtlere yoksulluğu, dilenciliği layık görmek gibi benzer düşünce kodları ile hareket ediyor.  Irak devletinin yeni sahibi olan Şiiler büyük ağabeyleri İran ile beraber Kürtleri 1980’lere Enfal’e, Halep’çeye geri götürmek istiyor.


Kerkük meselesi bir komplodur, Sünni Saddam gitti Şii Saddam geldi

Kerkük’te yaşanan şey Irak devletinin Kürtlere karşı komplosudur. Sudani hükümeti PDK ile kurduğu koalisyonun şartlılarına göre PDK’nin kendi öz mülkü ve hakkı olan bürolarını geri vermiş ama aynı anda da KDP’nin geri gelişini engellemek için de kaos butonuna basmıştır. Diye biliriz ki Saddam gitmiş Sudani gelmiştir. Mesele bu kadar nettir. Saddam yoktur ama ruhu vardır. Saddam’ın Kürt nefretinin ruhu hala Bağdat siyasetinde yaşıyor.

Kürtlerin bütçe payının gönderilmemesi de aynı minvalde okuna bilir.

Kürdistan’ın 2004 yılından bu yana elde ettiği şehirleşme, imar ve ekonomik birikim Irak tarafından parça parça geri alınmak istenmektedir. Psikolojik olarak Kürtlerin Bağdat’tan, Basra’dan daha ileri olmasını kaldıramıyorlar. Fakat bundan da önemlisi, bu ekonominin Kürtlerde hep “kendin kaderini tayin etme” istemine yol açacağı da bilinmektedir. Bunun için Irak, Kürtlerin petrolünü, gümrüğünü, suyunu her şeyini tekrar sömürmek istiyor. Maaş meselesinin özü Irak’ın Şovenist ve sömürgeci karakteri ile ilgilidir, yoksa Kürtler şunu vermedi, bunu da versin ile ilgili değildir. Kürtler Kürdistan’daki evlerin tüm anahtarını Bağdat’a verse bu kez evinizdeki halıları verin diyecektir.

Süreç tıpkı 2011 yılındaki Maliki hükümetinin Kürdistan karşıtlığını hatırlatmaktadır.  Maliki de Kürdistan Bölgesi’nin bütçesini kestikten sonra IŞİD saldırıları başlamıştı. O zamanda oyun içinde oyun vardı, şimdi de oyun içinde oyun var.

Şu anda Sudani Hükümetinin başı çektiği Şii-Arap siyaseti de bir yandan 6 Kasım 2023 yılında yapılacak seçimlerde Kürtleri zayıf düşürmek için tüm bunları yapmaktadır. Yani olayların bir de seçim boyutu var fakat bir de seçimlerin ötesinde bölgesel durumlar tüm bu oyunların esasıdır. Hiçbir şey tesadüf değildir.

Ortadoğu’da herkese kartlarını yeniden dağıtmak istiyor

Şu anda Ortadoğu’da krizli bir dönem var. Ermenistan-Azerbaycan gerginliği, Suriye-Irak sınırındaki güç dengesinin ABD tarafından yeniden düzenlenmesi, Suriye ve Rojava’daki durumlar ve Ürdün’e doğru bir güvenlik koridoru açılması, hepsi bunun işareti. Bu nedenle de hem Türkiye hem İran çok gergin. Özellikle de İran’da sıkışmışlık had safhada. Ciddi bir ekonomik-siyasi krizle karşı karşıya. İran’ın bu krizi aşması için bir yerlere saldırması, kendine bir yol açması gerekiyor.  Suriye ve Lübnan’da bu yapa bileceği kadar yaptı. Afganistan ve Taliban’la gerginliği yükseltmesi krizini aşmasını getirmez. İran’ın bu krizi aşmak için çaba göstereceği tek yer Irak ve Kürdistan Bölgesidir. İran; Türkiye, ABD ve Kürtlerle Irak ve Kürdistan Bölgesinde çatışmak isteyecektir. Örneğin, bundan böyle Türk üslerine dönük saldırılar artacaktır.

İran’ın Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde harekete geçmesi bekleniyor

Kasım Süleymani’nin yerine Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs güçleri komutanlığına getirilen İsmail Kaani’nin   3-7 Eylül tarihinde Irak’ın Samara ve Tikrit şehirleri ile Kerkük’e ziyaretler yapması bu açıdan bakınca önemlidir. Kerkük’te KDP bürosu adı altında Kürtlere yapılan saldırının talimatının da İsmail Kaani tarafından verildiğine dair bilgiler bulunmaktadır.

 Ayrıca bir başka bilgi de şudur: PKK’nin askeri kanadı HPG’nin 9 Eylül günü Bradost’taki dört Türk üssüne dönük saldırıda İran’ın izi vardır. Saldırıda kullanılan dronlar İran yapımıdır. İran’ın hem Pencevin’deki sınır kapısı hem de Kelaşin üzerinden PKK’ye silah verdiği yönünde bilgiler uzun zamandır gündeme geliyordu. Ayrıca İran ikişer kişilik bazı PKK birimlerinin sınırdan Türkiye’ye geçmesine destek oluyor. Ne karşılığında? Elbette ki Irak’ta ve Güney Kürdistan’da Şiilerin ajandasına ortak olma karşılığında.

PKK’nin misyonu ve Irak’ın böl-parçala- yönet siyaseti

Şengal’i Kürdistan’dan koparmak için Şiilerin bekçiliğini yapan PKK bu kez aynı rolü başka yerlerde üslenecektir. Hiçbir şey tesadüf değildir. Kerkük’te saldırı yapılmadan bir gün önce PKK’nin Hewler’de Şoreş caddesinde köprüde patlayıcı patlatması tesadüf değildir. Duran Kalkan’ın “Peşmergeye artık saldıracağız, kimse birlik çağrısı yapmasın” sözlerinin de tam da Kerkük ve bütçe komplosunun olduğu dönemde olması da tesadüf değildir.

Şiiler direk kendi güçleri Haşdi Şabi ile Kürtlere askeri saldırılar yaparlarsa bunun uluslararası kamuoyunda olumsuz olacağını biliyorlar. Bunun için en kullanışlı silahları PKK’dir. PKK zaten resmi olarak bazı güçleri Haşdi Şabi’nin bir parçasıdır. Hem bu güçlerini hem de dağdaki güçlerini Kürtlere saldırtacaktır. Bu böl parçala yönet siyasetinin yeni dönem siyasetidir. PKK geçmişte Saddam cahşlarının oynadığı rolü bu kez “Irak’ın demokratikleştirilmesi” sloganı ile oynamaktadır.  Yani Kürdistan üzerindeki abluka- komplo siyasetini anlatınca PKK’nin adı da sık sık geçecek.

Umutsuzluk değil çalışkan olmak zorundayız

Ünlü bir söz vardır: “Gerçekçi ol imansızı başar” denir. Gerçekçi olalım, Kürdistan yine olağanüstü bir durum yaşıyor. Kürdistan Bölgesi yeniden sömürgeleştirilmek isteniyor diye baştan söyledik. Madem ki Kürtlere dönük bir büyük bir saldırı kampanyası var o zaman karşısında direniş kampanyası da gerekiyor. Fakat unutmayalım ki direniş kampanyaları siyasetçilerden çok aydınların işidir. Vatansever aydınlar meydan çıkmakladır. Otel lobilerinde, restoranlarda sohbet dönemi şimdilik bir kenarda kalmak zorundadır. Aydınlar çıkıp elini taşın altına koymak zorundadır.

Bu bir kaos dönemidir. Şu anda Ortadoğu’da hiçbir yerde kimse rahat nefes alınamıyor. Belki en çok rahat nefe alınan yer yine Kürdistan’dır. Kürtlerin umutsuz olması için bir neden yoktur. Bu kaos döneminin kazananın Kürtler almaması için hiçbir neden yoktur. Sadece düşmanlarımızı, cahşlarını tanıyarak daha fazla çalışmak zorundayız.

Diğer Haberler