Toplumsal/politik olaylar tek başına ele alındığında doğru tahlil edilemez. Söz konusu olay(lar)ın diğer olaylarla ve olgularla bağlantısı; tarihsel gelişimi ve olaylarda rol oynayan yapıların misyonu/amacı birlikte değerlendirilmeden “ne oluyor” sorusuna doğru cevap bulamayız…
Kürd medyası özel bir çaba ile PKK’nin pisliklerini örtmeye çalışsa da, PKK’nin en az IŞİD kadar kirli ve Kürdistan için zararlı olduğunu ısrarla yazdık/yazmaya devam edeceğiz. Bu gerçekliğe uygun olarak ilk günden itibaren Güney Kürdistan Hükümeti’ni uyararak ‘PKK hiçbir koşulda Güney’de barındırılmamalıdır’ dedik. Sömürgeci devletlerin taşeronu olduğu noktasında aptal insanların bile tereddüdü kalmamışken, PKK’nin Kürdistan’ı savunması düşünülemez. PKK’nin Şengal’e ilgisinin altında yatan neden, tıpkı IŞİD gibi Kürdleri parçalamak ve Güney’in devletleşmesinin önünü kesmektir. Zaten PKK bu kirli amacını “Şengal Özerk olmalı” diyerek itiraf etmekte gecikmedi.
Bir halkın kanından ve yaşadığı trajedilerden beslenme noktasında sabıkası hayli kabarık olan ve bu noktada uzmanlaşan PKK’den farklı bir şey beklemek saflıktır/aptallıktır.
Einstein, “aynı deneyden farklı sonuçlar beklemek aptallıktır” demişti. PKK yıllardır aynı ihaneti yaşama geçirirken, Kürd politik çevreleri her seferinde olumlu yönde farklı bir sonuç beklentisi içine girerek politik aptallıkta sınır tanımadıklarını ispatladılar.
İttihat-Terraki döneminde başlayan ve TC ile bir devlet politikası olarak devem eden ‘Kürdleri Kürdistan’dan başka yerlere sürmek ve asimile olmalarını sağlamak’ projesi birçok katliam ve soykırıma rağmen başarılı olamamıştı. Ta ki PKK piyasaya sürülene kadar.
Kuzey Kürdistan’da binlerce köy yakılıp-yıkılırken ve milyonlarca Kürd Kürdistan’ı terk ederek Türkiye’deki metropollerin varoşlarına mahkum olurken; bu devlet projesinin PKK-DEVLET ortaklığıyla hayata geçirildiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Devlet, ‘PKK yanlısı’ gerekçesiyle köyleri basıp göç etmelerini sağlarken;
PKK de ‘devlet yanlısı’ deyip başka köylere baskınlar yapıp halkı göçe zorladı.
Kürdistan’ı terk eden Kürdler, ya devlete sığındılar ya da PKK’ye. Her iki durumda da asimilasyona tabi tutuldular ve devlet politikaları lehinde politik malzeme yapıldılar…
PKK yıllarca askeri gücünü devletin ve kendisinin sürgün ettiği metropollerin varoşlarındaki Kürdlerden sağladı. Kürdistan’dan kopan Kürd köylüleri çaresizce PKK’ye (yılana) sarıldılar…
İç göçlerde de aynı politikayı hayata geçiren PKK, hiçbir haklı ve anlaşılır gerekçe yokken binlerce Kuzeyli Kürdün Güney Kürdistan’a göç etmesini sağladı. Göç ettirdiği insanları araç olarak kullanıp Birleşmiş Milletlerin Mültecilere sağladığı hukuki ve ekonomik olanakları örgüt lehinde kullanıldı ve Güney’de “yasal” olarak mevzi kazandı. Maxmur kampı yıllarca PKK’nin askeri bir kampı gibi işlev gördü. Hem Kemalist eğitim ile Kürdlüklerinden uzaklaştırıldılar hem de Qandîl’in asker ihtiyaçlarını da Maxmur Mülteci kampından sağladılar.
Şengal’i anlamak ve PKK’nin ne yapmaya çalıştığını görmek için yukarıdaki iki örneği verdik. IŞİD çeteleri Güney Kürdistan’a saldırırken, PKK medyası kirli propaganda için hazır bekliyordu ve saldırıdan haberdardı. Bir yandan kirli bir propaganda yapılırken diğer yandan PKK’liler Şengal’e yerleşmenin ve Şengal Kürdlerini mülteci durumuna düşürerek kendisine mahkûm etmenin planlarını yapıyordu.
Sistemli ve organize bir şekilde Şengal boşaltılmaya çalışıldı. Özellikle Kuzey’e göç etmek zorunda kalan Şengal Kürdleri, PKK için politik malzeme oldular. PKK, Êzîdî Kürdlerini Kürdlüklerinden soyutlayarak “dini bir azınlık” olarak dünyaya lanse etmeye çalışırken, IŞİD gericilerine karşı diğer inançları koruyormuş gibi bir görüntüyle Amerika ve Avrupa’nın desteğini almaya çalıştı. Dikkat edilirse Şengal trajedisi yaşanırken PKK “terör listesinden” çıkmak için yoğun bir diplomasi atağına başladı. Êzîdî Kürdleri kullanarak kendisini meşrulaştırmak istedi.
Avrupa ve Amerika’ya yalvarırcasına “bizi tanıyın ve yardım yapın” çığlıkları atan PKK, “Pêşmergeye silah satmayın” kampanyalarıyla fırsatçı ve ihanetçi yüzünü çok net olarak gösterdi.
Bu acı gerçeklere rağmen ve PKK cenahından Pêşmerge düşmanlığı faşizan bir şekilde devam ederken, Kürd politik çevrelerinin “birlik” adı altında PKK ihanetini aklama çabası çirkin ve mide bulandırıcıydı. Bu kesimler PKK’den çok daha tehlikeli ve zararlıdırlar. Çünkü PKK’nin maskesi düşmüş ve Kürd/Kürdistan düşmanlığı tescillenmiştir. Ama bu “birlikçiler” Kürdlük adına ve Kürdistani söylemlerle bu ihaneti aklama derdindedirler.
Şengal’de IŞİD terörüne karşı harekete geçmek isteyen Pêşmerge PKK/PYD engeline takılıyor. Dahası Şengal’e yapılan insani yardımlarda da PKK leş kargaları gibi bu yardımları ele geçirme çirkinliğini yapıyor. Qasim Şeş’o’nun açıklamaları, Şengal’de esas sorunun PKK/PYD olduğunu çok net olarak ortaya koyarken, ilk günden başlayarak yaptığımız uyarıların da ne kadar doğru olduğunu göstermiş oldu.
Daha önce Güneybatı Kürdistan’da da aynı çirkinliği yapan PKK, gönderilen insani yardımları halka dağıtmayıp el koyuyordu. El koyduğu yardım malzemelerini kendi çevresine ve kendisine boyun eğenlere dağıtan PKK/PYD, halkı açlıkla terbiye etmeye kalkışmıştı. Aynı oyun Şengal’de oynanıyor ne yazık ki. Bu oyunun oynanmasında en çok rol oynayanlar ise ‘PKK’yi bir Kürd hareketi’ olarak gören ve ihanetine tavır alamayan politik çevrelerdir.
PKK, Misyonu gereği Güney’i istikrarsızlaştırmaya devam edecektir ve Kürdlere ‘ya benimle çatışırsınız ya da devletleşme hevesinizden vazgeçersiniz’ dayatmasında bulundu/bulunuyor/bulunacaktır.
“Kardeş kavgasına karşıyız” ve “birlik zamanıdır” gibi beylik sözlerle bu çatışma engellenemez! Olası çatışmayı engellemenin tek yolu, PKK ihanetini teşhir etmek; misyonunu doğru görmek ve PKK içinde yer alan dürüst insanların Pêşmerge saflarına geçmesini sağlamaktır. Bunun başka yolu yoktur.
Politik çevrelere diyoruz ki, bunca yanılgı ve handikaplarınıza karşın bir kez olsun gerçekliği görün ve bir kez olsun onurlu bir tavır takının…
Süleyman Akkoyun