Selahahattin Eyübi’nin torunu mu, Selo Can mı, Selahattin Demirtaş kimdir?

Selahahattin Eyübi’nin torunu mu, Selo Can mı, Selahattin Demirtaş kimdir?

Selahattin Demirtaş adı etrafındaki tartışmalar devam ediyor. Demirtaş dün bir Twitter atarak özetle “Siz benim ceketimi bile asamazsınız, ben Selahattin Eyyubi’nin torunuyum” dedi. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini kutlayan kitlenin “Selo’ya idam” sloganına böyle bu sözlerle cevap verdi.

Tüm eleştirilerimiz ve tüm yanlışlarına rağmen bir Kürd için Türklerin “idam” sloganı atmasını yüreğimiz kabul etmez. Yüce yaradan ne Selahattin’in ne de başka bir Kürdün ayağını taşa değdirmesin, çocuklarının başından eksik etmesin. Fakat hayatına dilediğimiz sağlık ve esenlik kadar Demirtaş’ın siyasetinin de karşısındayız. Çünkü onun hataları ve ortak olduğu hatalar nedeni ile yüzlerce Kürt evladı da hayatını kaybetti.

Demirtaş’ın siyasi hayatı inişler ve çıkışlar incelendiğinde ilginç detaylar görülüyor. 2006 yılında değin örünür bir kişi değildi. Fakat 2004 yılından sonra kaderi değişti. Çünkü Kardeşi Nurettin Demirtaş cezaevinden çıkmıştı ve PKK’de etkili bir isimdi.

Siyasete girişini kimler destekledi?

Nurettin Demirtaş 1991 yılında üniversite okurken tutuklanmış ve 2004 yılına değin cezaevinde kalmıştı. Nurettin yine aynı dönemde tutuklu olan PKK’nin önemli ismi Sabri Ok ile aynı cezaevinde kalmıştı ve onun en yakın adamı olarak biliniyordu. Cezaevinden çıkınca da PKK Nurettin Demirtaş’ı Türkiye Koordinasyonu olarak görevlendirdi. 2007 yılında yapılan Türkiye genel seçimlerinde o zaman ki adı ile DTP seçime bağımsız adaylarla girdi adaylardan biri de Selahattin’di. Onu direk Sabri Ok önermiş ve Kandil onaylamıştı. Nurettin Demirtaş’ın etkisi ile birdenbire yıldızı parlayan Selahattin için bu hem bir şans hem de şansızlık oldu. Çünkü bir daha da kendini PKK’nin vesayetinden koparamadı. PKK onun yüzde yüz bir PKK kadrosu gibi hareket etmesini istiyordu.

Önce DTP’nin gurup Başkan Vekili oldu. Daha sonra bu parti kapandı ve BDP oldu. Demirtaş 2010 yılında bu partinin eş başkanı olarak seçildi. Bu başkanlığı da PKK tarafından onaylandı.

Eşgenel Başkan olan Selahattin Demirtaş Roboski, Van depremi vb. olaylardaki tutumu, halkla beraber yürüyüşlere katılması vb. özellikleri ile Kürtlerin gönlünde yer buldu. Kandil’deki sıkıcı ve âtıl yöneticilerinin kuru propagandasından bıkan halk Demirtaş’ın etrafında toplantı. PKK’lı olmayan Kürtler içinde de sempati topladı. PKK bir yandan bu sempatiden faydalanmak istiyor öte yandan da rahatsızlık duyuyordu.

Türk derin kanatlarının biçtiği pozisyon

Ne olduysa o tarihten sonra olmaya başladı. Demirtaş için bir yol ayrımı başladı.

 Kürt siyasetinin bu taze kanını Kürtlere karşı kullanmak isteyen Türk devletinin derin kanatları devreye girdi.  Kemalistler madem Apo Erdoğan’ın emrinde bizde bunu kendi yanımıza çekelim diyerek hareket etti.  Yani aslında Demirtaş’ta devletin sol-Kemalist kanadının Kürdü olarak hareket etmeye çalıştı. 2012 çözüm sürecinden sonra da bu durum gittikçe derinleşti.

Zaten Demirtaş’ın kendisi de bir mahkeme savunmasında “Bana Öcalan’ın yerine geçme teklifi yapıldı. Benden küçük bir Öcalan çıkarmaya çalıştılar” dedi. Bunun teklifinin kimin tarafından yapıldığını söylemese de sonuçta kendisinin de önemli bir olduğun söyleyerek “Biz biziz, Öcalan Öcalan’dır.” dedi.

Öcalan Demirtaş’ı istemedi

Abdullah Öcalan kendi kadroları ile futbol oynarken bile kendisi dışında gol atan kadrolarını hain, ajan diye sahadan tekmelerle kovan bir isimdir. Demirtaş’ın bu öne çıkışından rahatsız oldu. Bu nedenle 2012-2015 yılı arasındaki çözüm süreci görüşmelerinde Demirtaş’ı daimî heyet üyesi olarak kabul etmedi.

İmralı görüşmelerinde birçok kez Demirtaş’tan olumsuz söz etti. Siyaseten daraltmak istedi. HDP’nin 1’inci olağan kongresinde eş başkan olmasını istemedi. 2014 yılındaki 2’inci HDP kongresinde Demirtaş’ın eş genel başkan olmasına karşı çıktı. Konuşmalarında da Demirtaş’ı değil kadın eş başkan Figen Yüksekdağ’ı muhatap aldı.

O dönem Kandil’deki PKK yönetimi Mustafa Karasu ve Duran Kalkan gibi isimlerde Öcalan’la benzer bir psikoloji ile Demirtaş’ı eleştiren makaleler yazıyor, televizyon konuşmalarında Demirtaş’ı küçümsüyordu.

Fakat Demirtaş’ı sırtını sıvazlayan başka bir kesim vardı.

Kürtlerden kopuş

Demirtaş Kürtler içinde epey yer kazanmıştı. OnTürk toplumuna da şirin göstermek için büyük bir mühendislik faaliyeti yürütüldü. Aydın Doğan’a ait tüm TV’ler neredeyse her hafta Demirtaş’ın bir programı vardı. Bazen saz çalıyor, bazen şiir okuyor. Türk halkına methiyeler diziyordu. Bu dönem Demirtaş’ın Kürtlerden kopuşu diye bileceğimiz döneminin zirvesiydi.

Aslında bir rol model olarak Kürt toplumuna sunuldu. Kürt, okumuş, iyi bir eş iyi bir baba, yakışıklı, saz çalıp söyleyen, romantik özelliklerle piyasaya sunuldu. Fakat bu özelliklerin yanı sıra Kürt sorununun geri planda gören, Türkiye’nin büyümesi ve güçlenmesi özlemi ile yanan, bir Türkün ayağı taşa değse üzülen, Kürtlerin acıları ile ezen ulus Türklerin acılarını eşit gören, Kürt halkının kendini yönetmesi vb. haklarını istemeyen bir siyasi profil çizdi. Yani Türk devleti ile bir sorunu yoktu.
Demirtaş’ın tek sorunu Erdoğan’dı.  “Seni yaptırmayacağız” vb sloganların hepsi aslında Kürtleri gerçek amaçlarından uzaklaştırmak için yapılmıştı. Demirtaş Öcalan’ın İmralı’daki Kürt zihnini bulandırma çabasının dışardaki ayağı oldu.

İşte bu dönem artık Demirtaş artık Kürtlerden koptu.

Gücünün üstünde bir misyon aldı, siyaset yaptığını zannederken kullanıldı. Özellikle de tutuklandıktan sonra cezaevinde ki popüler, magazinsel, tik tok gençlerinin video sözleri kalitesindeki yorumları ile kendini çok geri bir seviyeye getirdi.  Erdoğan’ın diploması ile dalga geçmek, saçma sapan maniler yazmaya çalıştı.

Kürt sorunu ateştir, Demirtaş ölümlerden sorumludur

Oysa Demirtaş’ın unuttuğu bir şey vardı. O Kürtlerin mahallesinden yola çıkmıştı. Kürt sorunu ile ilgili biriydi. Kürt sorunun Ortadoğu’nun en eski ve kanlı sorunlarından biriydi. Öyle saz çalarak, Selo Can adı ile artistlik yaparak çözülmezdi. İnsanlar hala Kürt olduğu için ölüyordu.

Demirtaş’ın Kuzey Kürdistan adına siyasete girdiği 2007 yılından bu yana 10. 000 insan Kürt meselesi nedeni ile öldü. Demirtaş fiili olarak bu ölümlerden sorumludur. Özellikle de eline ipleri alıp “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği tarihten bu yana ise yine 5000’e yakın insan hayatını kaybetti. 11 Kürt şehri yıkıldı. Bu ölümlerden çok daha fazla sorumludur.

Demirtaş Selahattin’in torunumu?

Demirtaş son tweetinde “Ben Selahattin’in torunuyum” diyor.  Ama bunu sadece dara düştüğü zaman hatırladı. Oysa ki İmralı, Kandil, Türk solu, CHP vb. yapılara karşı da Selahattin Eyyubi’nin torunu olduğunu unutmamalıydı.

Eğer Demirtaş gerçekten Selahattin’in torunu ise o zaman önce yüzünü Kürtlere dönmeli, gerçek özeleştiri vermeli, Kürtlerin Türkiyelileşmesinin Kürtlere bir şey kazandırmayacağını söylemeli, Türk solu ve Kemalistlerin manipülasyonu altında yürüttüğü Türkiye’yi demokratikleşme mücadelesini bırakmalıdır.

Diğer Haberler