- Bölüm: PKK İran karşıtı cephede yer ala bilir mi?
Rojhılat Kürdistan’ını ve İran’da ki Jina Amini başkaldırısı yaklaşık iki aydır devam ediyor. Bu başkaldırının ana merkezi Doğu Kürdistan şehirleri. Sine, Merivan, Mahabad, Bane, Dehgulan, Saqiz gibi şehirler başta olmak üzere neredeyse tüm Rojhılat şehirleri başkaldırının motor gücü oldular.
Jina Amini başkaldırısının temelini ise Doğu Kürdistan’lı partilerin kurduğu Navenda Hawkariye Rojhilate Kurdistan adlı yapı yürüttü. İçinde Komela, KDPI gibi partilerin olduğu yapılar, ortak hareket etti. PAK medya üzerinden tüm halka çağrı yaptı. Tüm partiler el birliği ile iki aydır gösterileri yürütüyor.
Doğu Kürdistan başkaldırı sürecine daha sonradan dahil olan PKK’ya bağlı yapılar var. PJAK, KJAR, YRK gibi yapıların üst kurumu olan KODAR adlı merkezi bir yapı var. Aslında adı geçen bu örgütlerin tümü sadece biçimsel olarak varlar ve PKK’nin katı merkeziyetçilikle yönettiği yan örgütleri. Bu nedenle Rojhılat’taki süreçte PJAK, KODAR vb yapıların adlarını anmak yerine direk olarak süreci PKK’nin yönettiğini bilerek yorum yapmak daha gerçekçidir. Çünkü bu yapıların PKK dışında siyaset belirleme bir yana görüş belirme gibi bir iradesi yoktur.
Bu nedenle PJAK, KODAR vb. biçimde bir ayrım yapmak yersizdir. Bu yazı da PKK’nin Jina Amini isyanı sürecindeki söylemlerini ve siyasetini inceleyecektir.
PKK -İran ilişkileri ve PKK’nin üç misyonu
PKK ve İran arasındaki ilişkilerin uzun bir tarihi vardır. Fakat özellikle Arap Baharı denen Ortadoğu’daki alt üst oluş dönemi ile beraber bu ilişkiler stratejik olarak en üst düzeye çıkmıştır. PKK İran’ın Ortadoğu’daki stratejik hedeflerinin gerçekleştirmede bir araç haline gelmiştir. Bu konuda PKK üç temel misyon oynamıştır.
1- PKK Doğu Kürdistan’da Kürtlerin İran devletine karşı çıkmasını engelleyen bir emniyet supabı rolünü görmüştür. Yerleştiği Kandil, Xınere, Asos, Pencvin, Halepçe hattındaki Güney Kürdistan tarafındaki sınıra Doğu Kürdistanlı partilerin girmesine engel olmuştur. 4 Mayıs 2015 yılında Ferinaz Hosrevani adlı Kürt kadın bir İran istihbarat görevlisinin tecavüzünden kurtulmak için intihar etmiş ve yine halk sokaklara çıkmıştı. Bu koşulları değerlendirmek için Kelaşin sınırında üs kurmak ve Rojhılat’a doğru gitmek isteyen 70 kadar IKDP peşmergesini PKK ablukaya almış ve sınır kullanmalarını engellemişti. 24 Mayıs’da PKK fiili olarak bu IKDP peşmergelerine üç koldan saldırmış ve iki peşmerge şehit düşmüştü.
Buna benzer irili ufaklı pek çok çatışma yaşandı. En son olarak 4 Temmuz 2021 tarihinde de PKK bu kez Komela Peşmergelerinin sınıra yerleşmesine izin vermemiş ve saldırmıştı.
PKK böylelikle sınır üzerine yerleşen Kürt güçlerini engelledi.
Doğu Kürdistan’lı Peşmergelerin sınırı kullanmasını İran içerden PKK ise Güney tarafından engelledi. Hatta içeriye geçerken çatışmaya giren bazı Peşmerge birimlerinin PKK tarafından İran’a ihbar edilmiş ola bileceğine dair iddialarda bulunuyor.
Yani PKK, IKDP, PAK ve Komela gibi Rojhılat halkının öz yapılarına karşı İran sınırında koruculuk rolü oynamıştır.
2- PKK, Kürtlerin İran sömürgeci sistemi üzerine yoğunlaşmasını engelledi. Elindeki medya gücü ile “Kürtlerin tek sömürgeci ülkesi Türkiye’dir” algısı yaratarak İran’ı Kürtlerin düşmanı durumundan sıyırdı. Özellikle Doğu Kürdistan halkının İran’ın ekonomik, siyasi vb. olarak en zorda olduğu durumda manipüle ederek Doğu Kürdistan halkının kendi iç dinamikleri ile kendi mücadelesini geliştirmesine engel oldu.
PKK’ye katılan Doğu Kürdistanlı gençler Rojava ve Kuzey Kürdistan’a yönlendirilerek kendi dağlarında, kendi öz sorunları için mücadele etmekten alıkondu. PKK kendi medyasında İran’ın Kürtlere karşı hak ihlallerine yer vermedi. Yani Kürtlerin fikri dünyasında İran’ın sömürgeci rolünün üstü örtüldü.
3- PKK’nin İran’ın varlığını güçlendiren en önemli rolü ise Irak ve Suriye’deki pozisyonu oldu. PKK hem Irak’ta Kürdistan Bölgesine yerleştirildi hem Suriye’de Rojava’ya yerleştirildi. Ayrı bir konu olmakla beraber Esad’ın Rojava’yı PKK’ye bırakmasının altında yatan güç İran’dır. Aynı biçimde PKK gerillalarını Kerkük ve Şengal’e yerletiren güç te İran’dır. Yani PKK’nin buradaki askeri ve siyasi varlığını İran’a borçludur. PKK hem bu alanlara kendisi dışında bir gücün askeri ve siyasi varlığına izin vermemiş yani alanı İran adına korumuştur. Bu da İran’ın askeri olarak başka alanlara yönelmesini kolaylaştırmıştır. Ayrıca PKK, askeri ve siyasi varlığı ile İran’ın buradaki konumunu kolaylaştıran- örten bir rol oynadı.
Kürdistan Bölgesine karşı Irak merkezi Şii siyasetini destekledi. Rojava’da ise Esad Rejimini ayakta tuttu. Tüm bunlar İran’ın Ortadoğu’daki siyasetinde daha aktif hareket etmesi anlamına geldi.
İran’ın Lübnan ve Yemen’de bu denli etkin olmasının nedeni PKK’nin Irak ve Suriye’de İran çıkarlarını vekaleten koruması oldu. PKK’ye askeri olarak buralarda rol verilmesi stratejisinin mimarı ise Kasım Süleymani idi.
PKK, İran’ın siyasi ekseninin dışına çıka bilir mi?
Tüm Kürtlerin gözünü ve yüreğini Rojhılat’a çevirdiği ve İran’ın sıkıştığı bir ortamda PKK’nin İran karşıtı bir rol oynayıp oynayamayacağı da tartışılan bir sorudur. PKK’nin konumuna bakarak bu soruya cevap verile bilir.
PKK, şu anda Ortadoğu’da fizikse varlığını dayandırdığı temel güç İran’dır. PKK’nin İran’a karşı cephede yer alması demek Rojava’da Esad ile karşı karşıya gelmesi demek. Ayrıca Irak’ta da şu anda stratejik olarak mevzilendiği Şengal, Germiyan, Kandil ve Süleymaniye çevresindeki dağlarda artık rahat kalamayacağı demek.
PKK yöneticileri Cemil Bayık başta olmak üzere Mustafa Karasu, Rıza Altun, Bese Hozat gibi isimlerin hepsi İran’ın tahsis ettiği korunaklarda kalmaktadır. Ayrıca PKK’nin eğitim okulları, hastaneleri, kadın ve gençlik hareketi karargahları vb. temel geri cephe alanları yine İran’ın himayesi altında Süleymaniye çevresinde üslenmiştir. PKK merkez karargâh alanı ve geri cephesi olmadan varlık gösteremez.
PKK; İran’ın icazeti ile YNK’nin tüm imkanlarından faydalanmaktadır. Süleymaniye ve Tahran hava alanlarını kullanmaktadır. Bu PKK için önemli bir yoldur. PKK hem bu hava alanları üzerinden kadro sirkülasyonunu sağlamaktadır. Şam-Tahran-Süleymaniye hava yollarını ayrıca kullanmakta ve bu yolla ayrıca Avrupa’ya ve Rusya’ya gidiş gelişleri olmaktadır. Bu yol PKK’nin can damarıdır. Bu yoldan sadece kadro değil yönetimlere talimatlar ve gece dürbünü gibi teknik savaş aletleri kayıt dışı biçimde gelip gitmektedir.
PKK’nin tüm bunları terk etmesi imkansızdır.
PKK’nin kendini var etme biçimi
PKK 1980’lerden bu yana Türkiye, Suriye, Irak ve İran arasındaki sınır hattında ve bu dört ülkenin istihbaratları ile ilişki içinde büyümüştür. Bu ülkelerin varlığı PKK’nin var oluş garantisidir. Bu nedenle PKK’nin bu ülkelerden hiçbirinin yıkılmasını istememektedir. Çünkü yıkılan bir rejim PKK’nin de kendi dengesini kaybetmesine yol açar. Yani bu dört sömürgeci ülke ile PKK’nin ortak bir kaderi vardır.
PKK 80’lerden bu yana bu dört ülkenin istihbaratı ile geliştirdiği ilişkiler ve ittifakların çok küçük bir miktarını bile Kürt siyasi yapıları ile geliştirmedi. Her parçada diğer Kürt örgütleri ile yer kapma yarışına girerek sömürgeci ülkelerin gücünü esas aldı.
Fakat tüm maddi ve teknik durumların dışında PKK yöneticileri ayrıca ideolojik olarak da İran’ı aşabilecek durum da değildir. PKK’nin Batı güçleri ile ilişkileri taktik, yerel sömürgeci yapılar ile ilişkileri ise stratejiktir.
Sonuç olarak:
Kısa kısa özetlediğimiz bu yönleri ile bakıldığında PKK’nin İran ekseni dışında hareket etmesi beklenemez. PKK İran devletini hedef ala bilecek, rejim değişikliği isteye bilecek her şeyden önce Rojhılat halkının kendini yönetmesini isteye bilecek bir konumda değildir.
Buna rağmen PKK’nin Jina Amini başkaldırında başta sessiz kalıp daha sonra medya üzerinden aktifleşmesinin altında yatan başka nedenler bulanmaktadır.
Devam edecek.
2. Bölüm’de ki konular:
- PKK’nin Rojhılat için kullandığı argümanlar nelerdir?
- PKK’nin öz yönetim önerisinin gerçeği nedir?
- PKK Rojhılat’ta Kürtlerin kendini yönetmek hakkını savunmayacaksa neden gençleri saflarına katılmaya çağırmaktadır.
- PKK medyası hangi taktikleri kullanıyor?