6 Temmuz günü Diyarbakır’da bir apartman dairesinin önünde bir kişi ensesine sıkılan tek kurşunla öldürüldü. Öldürülen kişi Hikmet Fidan’dı. Hikmet Fidan’ın öldürülme talimatı Kandil’den verilmişti. PKK’nin o zaman ki bir numaralı ismi olan Murat Karayılan kendisine bağlı özel kuvvet üyesi Deniz Ulaş’ı (Serkan Şitilay) özel olarak görevlendirmişti, bu cinayet için. Bahoz Erdal Hakkarili bir milis aracılığı ile Hikmet Fidan’ı vuracak tabancayı Deniz’e göndermişti. Yani Hikmet Fidan cinayeti PKK’nin en üst düzeyde organize ettiği bir olaydı.
Hikmet Fidan’ın katledilmesi Ferid Uzun’la başlayan PKK’nin Kuzey Kürdistan’da kendisinden olmayan herkesi yok etme siyasetinin bir devamıdır. Fakat bir farkla Hikmet Fidan PKK’nin dışından bir isim değildir, ömrünü cezaevlerinde geçirmiş ve PKK’nin Kuzey Kürdistan’daki siyasetine destek vermiş biridir.
Hikmet Fidan Mardin Ömerli ilçesine bağlı Merska köyünde doğdu. 1970’lerde öğrenimini tamamlayarak öğretmenlik yaptı. Kendi köyünde öğretmenken 1976’da PKK ile ilişkilendi. Abdullah Öcalan dahil PKK kurucuları Mazlum Doğan ve Hayri Durmuş ile arkadaşlık yaptı. PKK’nin Mardin’de yayılmasında etkili olan isimlerden biriydi. 12 Eylül askeri darbesinden sonra tutuklandı. Yapılan ağır işkencelerle tarihe geçen Diyarbakır Cezaevinde kaldı. 10 yıl PKK davasından tutuklu kaldı. 1991 yılında cezaevinden çıktı. Fakat PKK tarafından öldürüldüğünde bu hala PKK davasından 36 hapis istenen davası hala devam ediyordu.
Cezaevinden çıktıktan Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yürütülen PKK’nin siyasi çalışmalarında aktif yer aldı. Kuzey Kürdistan’da kurulan DEP, HADEP gibi partilerde çalıştı. HADEP’in genel başkan yardımcılığını yaptı. Ve 1995’de yine yürüttüğü siyasi çalışmalardan dolayı Ankara Maltepe cezaevinde kısa bir tutukluluk yaşadı. Yılmadı. Kürt ve Kürdistan mücadelesine her yönüyle destek verdi.
1995, 1999 ve 2002 yıllarında Kürt partilerinin listesinden parlamento seçimlerine katıldı. Kaldığı yerde hem Kürdistan’da önemli bir yer tutan Mardinlilerin hem de Kuzey Kürtlerinin desteğini aldı.
Hikmet Fidan milliyetçiydi, vatanseverdi, Kürtlerin kendini yönetmesine inanıyordu. Bu duygu ile 1976 yılından 2004 yılına değin 29 yıl boyunca PKK’ye hizmet etti. Her türlü siyasi faaliyeti yürüttü. Yaralı gerilla kurtardı, PKK’ye savaşçı kazandırdı.
1999 yılında Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye gelmesinden sonraki süreçte Öcalan çizgisine karşı soğudu. Öcalan’ın Türk subayına “benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum” sözleri karşısında büyük bir öfke duydu. Kendisi 1980’lerde Diyarbakır zindanında en ağır işkenceleri görmüş fakat tek bir isim vermemiş, direnmiş biriydi. Öcalan’ın yaptığının ihanet olduğuna emindi.
Fakat Hikmet Fidan birçok siyasetçinin yaptığı hatayı yaptı. PKK’nin Öcalan’dan ayrı olarak vatansever bir çizgiyi koruyacağını düşündü. “Öcalan ihanet etti doğru, ama savaşan gerillalar var, onlar için mücadeleye devam edeceğim” dedi.
Fakat PKK’nin Öcalan çizgisinde hareket etmesini ve Kuzey Siyaseti üzerindeki vesayeti görünce PKK’ye eleştirdi. Cemil Bayık, Mustafa Karasu gibi isimlerin başını çektiği PKK gurubunun savaş, siyaset, Kürdistan vb. yaklaşımlarını kabul etmedi. PKK mücadelesine saygı duyuyor fakat geçmişin aşılması gerektiğine inanıyordu. PKK; siyasetinin sadece Kürtleri bir kör düğüme mahkum ettiğini düşünüyordu.
Başını Osman Öcalan ve Nizamettin Taş gibi isimlerin çektiği PKK’den ayrılan gurubun kurduğu PWD adlı gurubu destekledi.
2005 yılının şubat ayında, İzmir’deki kaya prestij otelde DTP’nin kuruluş hazırlıklarının yapıldığı toplantıda; ‘demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü mücadelesi verecek olan ama bunu iç yapısında tanımayan ve gerçekleştirmeyen bir hareketin başarılı olabileceğine inanmıyorum” diyerek Kuzey Kürdistan siyasetinin PKK güdümünden çıkmasını ve kendi kararlarını almasını istediğini açık açık beyan etti.
Hikmet Fidan’ın bu duruşu onun PKK tarafından hainler listesine alınmasına yol açtı. Önce Murat Karayılan adına Fidan’la konuşan bir isim eğer geri adım atmaz ise sonunun iyi olmayacağını söyledi. Ve bir hafta sonra Hikmet Fidan öldürüldü.
Hikmet Fidan’ın cenaze törenine PKK’ye yakın belediyeler cenaze arabası bile vermedi. Kendi kitlelerinin cenazeye gitmesine engel oldular. Bir hafta sonra bir bildiri yayınlayarak sanki doğal bir ölümmüş gibi başsağlığı dilendi. PKK sadece Hikmet Fidan’ı vurmadı ayrıca Hikmet Fidan cinayetinde davayı üslenen avukatları da tehdit etti. Avukatlar davadan çekilmek zorunda kaldı.
Mustafa Karasu daha sonra “Kürt halkı kimin cenazesine sahip çıkacağını bilir. Hainlere sahip çıkılmaz. Kimseyi tepki vermeye zorlayamayız” şeklinde açıklama yaparak Hikmet Fidan’ı hain ilan etti.
Öcalan’ın hocam dediği Yalçın Küçük ise: “Hikmet Fidan meselesi bir federalizm meselesidir. Barzani de birleşmenin bir parçasıdır” diyerek Türk devleti adına Hikmet Fidan cinayetini onayladı.
Hikmet Fidan’ın katledilmesi PKK’nin çokça dile getirdiği Demokrasi söyleminin altında nasıl bir despotizm olduğunu göstermek için yeterlidir. PKK 1970’lerden beri Kuzey Kürdistan siyasetini elindeki silahlı güç ve tehditlerle kendi tekeline almıştır. PKK için “PKK’li olmayan her Kürt öldürülmelidir”. PKK’li olmayan kişi cahş, hain ve ajan denerek öldürülür. Hikmet fidan da 29 yıl boyunca hizmet ettiği PKK tarafından sadece yaptığı eleştiriler nedeni öldürülmüştür.
Aslında Hikmet Fidan olayı PKK’nin gerçeğini anlamak için bir turnusol kâğıdı rolü oynar. Hikmet Fidan cinayetine bakarak Kuzey Kürdistan’daki PKK legal yapılarının bir teslimiyet ve biat ile PKK’ye bağlı olduğunu ve PKK dışında tek bir harf söyleyemeyeceklerini anlaya biliriz.
Hikmet Fidan cinayetine bakarak PKK’nin vefa, değer, vicdan, ahlak ve yoldaşlık gibi kavramları sadece gerektiğinde kullanılan bir söylem olarak kullanıldığını anlaya biliriz.
Hikmet Fidan cinayetine bakarak PKK’nin kocaman yeni paradigma söylemlerinin ardında büyük bir despotizm ve cinayetler tarihi sakladığını anlaya biliriz.