Eğer PKK bir korucu arıyorsa önce kendine bakmalı

Eğer PKK bir korucu arıyorsa önce kendine bakmalı

PKK; medyası, siyasetçisi, kadını, erkeği, eski parlamenteri, gazetecisi velhasıl kimi varsa hepsini ortaya toplamış Kürdistan Bölgesine saldırıyor. Bu saldırı tabi ki Barzani mücadelesi üzerinden yürüyor. Kürtçe medyası hassasiyetleri gözeterek biraz daha geriden gelse de Türkçe medyası tümden Barzani düşmanlığı üzerinden çalışıyor. En son olarak Kürdistan Bölge Başkanı Mesrur Barzani’nin Türkiye ziyaretinde çekilmiş fotoğraflar üzerinden büyük bir karalama kampanyası başlatmak istedi.  Türkçe yayın yapan Özgür Politika gazetesi Kürdistan Bölge Başkanı’nın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmelerin fotoğraflarına “korucular” başlığı attı.

 Şunu açık söylemek gerek Kürdistan’da eğer bir korucu arayacaksak en kıdemli koruculuk payesi PKK’nindir. Hatta PKK’yi artık resmi olarak Cahş olarak tanımlamanın zamanı gelmiş geçmiştir. Artık PKK’ye cahş demek gerek. Aslında PKK daha ilk Şengal’de  Haşdi Şabi’nin kıyafetini giyinip, armasını koluna takınca, Irak bayrağını Şengal’de dalgalandırınca onun cahş olduğu her yerde söylenmeliydi. Söylenmedi yanlış oldu. Ama şimdi açık açık söylenmeli: “PKK bir çahş harekedir, üstelik bölgesel bir cahş harekedir. Her dört sömürgeciye de hizmet etmekten hiç çekinmiyor.” Fakat açık söylemek gerek dört sömürgeci olsa da PKK’nin ağa babası İran ve Türkiye’dir.

PKK Abdullah Öcalan ile göbekten Türkiye’ye, Cemil Bayık’ın göbeği ile de İran’a bağlıdır. Yani PKK bu iki göbekten besleniyor. Bu göbeklerden biri kesilirse PKK yaşayamaz. Bunun için PKK İran ve Türkiye devletlerinin teminatıdır. Mesela tam da Ukrayna savaşı sonrası Kürdistan Bölgesi petrol ve gaz ile dünya pazarına açıla bilecek şansı yakalamışken, bu durum İran ve Türkiye’nin işine gelmezken, PKK’nin de bu iki tarafla beraber Kürdistan Bölgesine saldırması asla bir tesadüf değildir.

 PKK Kürdistan Bölgesinin güçlenmesini engellemek için görevlendirilmiştir. Eğer bu görevi başaramazsa ağa babaları tarafından azarlanacaktır, bunun için kendini parçalarcasına her gün Kürdistan Bölgesine saldırıyor. Her bir şeyi alt üst ediyor, yalana dolana buluyor.

Mesela Kürdistan Bölge Başkanı Mesrur Barzani’nin Ankara ziyareti Kürtler açısından onur duyacak bir konudur, çünkü o ziyarette bir zafer vardır. Yüz yıl önce Ağrı Dağı isyanından sonra “Muhayyel Kürdistan burada meftundur” diye yazan Türkiye Cumhuriyeti mecbur kalıp üstelik de bir Kürt siyasetçiyi, yöneticiyi Cumhurbaşkanı düzeyinde kabul etmek zorunda kalmıştır.

1992 yılında Kürdistan Bölgesini aşağılayan, ret eden Türkiye Kürdistan bölgesi ile diplomatik ilişki geliştirmek, onu kendi dengi kabul etmek zorunda kalmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Kürt bir başbakanı ağırlamıştır. Bu da Kürdistan Bölgesinin başarısıdır.  Türkiye asla kabul etmeyiz dediği Kürdistanı kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu bir başarıdır, bu Kürtlerin başarısıdır. Biz Kürtler niye bununla gurur duymayalım? Elbette duyacağız. Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti bu durumdan asla memnun değildir, hala Kürdistan Bölgesine muhtaç duruma düşmüş olmayı da kabul etmemiştir. Türkiye Kürtlerin statüsüne düşman olduğunu her biçimde, her zaman hissettiriyor. Biz zaten bunu biliyoruz, Kürdistan Bölesi yöneticileri çok daha iyi biliyor.

 Fakat PKK Türkiye’den daha fazla Kürdistan Bölgesinin gaz pazarlığı yapacak duruma gelmesini sindirememiştir. Bizim bu buluşmaya çamur atmak isteyenlere verecek çok cevabımız vardır.

Her şeyden önce bu görüşmeyi karalamak, Kürdistan Bölgesinin gaz satmasını böyle kalleş senaryolarla karalamaya çalışan PKK’nin asıl bu tutumunun Türkiye ve İran’a yaradığını çok net söyleye biliriz.  Çünkü PKK Kürdistan Bölgesinin bu iki devletin ajandasına göre hareket edişi iki devletin elini güçlendirip, Kürdistan Bölgesini esnek siyaset yapmasının önünü alıyor. Kürdistan Bölgesi ile İran’ın bu denli karşıtlaşmasının nedeni PKK’nin varlığıdır. PKK Kürdistan Bölgesinin siyaset yapabileceği alanı İran’la ilişkili biçimde kapatmıştır. Normalde Türkiye ile Kürdistan arasında dengeli bir ilişki yürütmeye çalışan Kürdistan Bölgesinin bunu yapması PKK eli engellenmiştir.

Abdullah Öcalan’ın imarlı ’da “Barzani’yi nefes alamaz duruma getirelim, siz onlara muhtaç olmazsınız” dediği gibi Cemil Bayık’da İran’a benzer şeyleri söylemiştir.

Aslında PKK’nin şu anda da bu kadar kendini paralayarak Kürdistan Bölgesine saldırmasının nedeni Kürdistanı sömüren iki büyük güce “Ben varım sizi Kürdistan Bölgesine muhtaç etmem, Barzani’ye muhtaç etmem, onları nefes alamaz duruma getirelim” demesidir. İşte PKK’yi korucu yapan şey budur, çünkü ekmeğini Kürtlere saldırı üzerinden yiyor.

Bu söylediklerimiz dışında hiç kimse PKK’nin neden Kürdistan Bölgesine düşman olduğunu açıklayamaz. Hiçbir ideolojik sebep, hiçbir paradigma farklılığı bunu yapmaz. Tek neden PKK’nin kendi varlığını Kürdistan bölgesinin yokluğu üzerine kurmasıdır. 2000 yılından bu yana hiçbir gerilla Peşmerge eli ile şehit düşmemiştir, tek bir gün Peşmerge Türk askerine istihbarat sağlamamıştır. Bunu en iyi bilen PKK’dir.

PKK’nin Kürdistan Bölgesine saldırılarının ardında Ortadoğu da ki anti-Kürt cephe ve uluslararası alandaki bazı çevreler vardır. Biz bu konuyu net biliyoruz. Bunun için PKK’nin kadın hakları, eşitlik, maddi refah, derin demokrasi gibi söylemlerle yaptığı eleştirilerin hiçbir hükmü yoktur. Çünkü PKK Kürdistan’ı yıkmak isteyenlerin cephesinden saldırıyor. Bunun için tekrar söylemekten hiç imtina etmiyoruz: PKK bir cahş hareketidir. Göbekten Türkiye ve İran’a bağlıdır.

Diğer Haberler