Haseki’de bulunan Sina Cezaevinde IŞİD militanlarının başlattığı kalkışma kendisi bile beraber pek çok soru ve sorunu da gündeme getirdi. Olayın üzerinde hala ciddi şaibeler bulunuyor. Cezaevinde ki IŞİD esirlerinin başlattığı kalkışma nasıl başladı? Olay sadece bir güvenlik zafiyeti mi, istihbarat yetersizliği mi? Göz yumma var mı? Olayın arkasında kimler var? Gibi önemli soruların cevapları hala tam olarak verile bilmiş değil. Olayı sadece IŞİD ve Türkiye çerçevesinde ele almak ise resmi tam olarak görmemize engel olur. Çünkü tüm parçalar bir araya getirilince görülüyor ki olay çoklu bir yapının göz yumduğu, içinde zimmi uzlaşmaların olduğu organize bir durum. Çünkü Sina cezaevindeki kalkışmada Suriye, İran, Türkiye, Rusya ve hatta HSD’nin bile kazanımlarının olduğu koşulları ortaya çıkardı.
HSD’nin IŞİD esirleri planı tutmadı
Rojava Kürdistanı ve Suriye topraklarında faaliyet yürüten PKK’ye yakın yapı HSD’nin en baştan beri IŞİD’li esirleri önemli bir pazarlık konusu olarak elde tutmak istiyordu. Hatta bu nedenle pek çok Arap mülteciye Kürdistan topraklarını açtı, IŞİD’lilerin ailelerini Hol vb. kamplarda topladı. IŞİD’lileri ise en baştan beri yanında tutmayı esas aldı. HSD’nin hesabına göre ilerde tüm bunlar kendisine uluslararası alanda yer açmasını kolaylaştıracaktı. Kurulacak bir uluslararası mahkeme ile HSD resmi taraf olacak ve kahraman olarak kabul edilecekti. Fakat HSD uluslararası sistemde kendisine biçilen yeri ve kendisinin üçüncü yol adı altındaki herkesle ilişkili dengesiz siyasal tutumu nedeni güvenli bir partner olarak görülmedi ve bu planlar tutmadı. Zaman içinde bu esirler HSD ve PYD için büyük bir sorun haline geldi.
Esirler Arap şeyhlere satıldı
Yani IŞİD esirleri PYD ve HSD için önemli bir sorun olmuş, evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Bu kez esirlerden para ile kurtulma yolu seçildi.
Esirler arasında IŞİD’in üst düzey kadroları Arap şeyhlerine satıldı. HSD her ne kadar bu suçlamaları kabul etmese bile Arap Şeyhlerine satılan IŞİD’liler konusunda pek çok ispat bulunuyor. Ayrıca bazı IŞİD’liler ise direk aileleri ile yapılan anlaşmalar ile satıldı. The Guardian, YPG’nin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD mensubu tutukluları para karşılığında serbest bıraktığını yazdı. Suriye ve Rojava’ya bir daha gelmemeyi taahhüt edenler 8 bin dolar karşılığında bırakılıyordu.
Ayrıca yerelde PYD ve HSD merkezinin dışında para karşılığı kaçmasına izin verilenler vardı. Cezaevleri ve asayiş içindeki bir gurup para karşılığı bu kişilerin cezaevi yolunda kaçmasına izin veriyordu. Sina cezaevinden de birçok esirin bu yolla kaçarak Irak’a geldiği biliniyor. Yani HSD esirlerden kurtulmak için her yolu denedi ve bir çok esir kaçtı.
Sina cezaevi planlaması Türkiye’den mi?
Sina cezaevindeki IŞİD’lilerin kaçışında Türkiye’nin stratejik rolü olduğu doğrudur. Türkiye’nin stratejik planına göre “Rojava ya Türkiye’ye verilecek ya da Suriye’ye verilecektir”. Kürt iradesinin olduğu üçüncü yol Türkiye’nin kırmızı çizgisidir. Sina cezaevi işte Rojava’yı kendine veya Suriye’ye bıraktıracak koşullar için yapılmıştır.
Fakat bu konudaki diğer ortak ise İran’dır. HSD’nin olayı tek taraflı olarak Türkiye’ye yıkması, utangaç biçimde belki Suriye göz yummuştur demesi ama İran’ın adını hiç anmaması sadece bazı gerçekleri gizler.
IŞİD’lilerin kaçışında İran’da stratejik rol oynamıştır. Bu konuda İran’ın temel amacı IŞİD’in Irak’a geçmesi idi. Böylelikle hem Irak’ta ki İran hegemonyası devam edebilecek, yeni hükümet baskı altında tutulacak hem de Haşdi Şabi’nin varlığı tartışılamayacaktı. Irak’ta IŞİD varlığından siyasi çıkarı olan güçler İran, Türkiye ve kendilerine bağlı lejyoner güç pozisyonundaki PKK ve Haşdi Şabi gibi güçlerdir.
Hangi IŞİD; İran’ın mı Türkiye’nin mi?
İran’ın Şii kimliği nedeni ile IŞİD’e karşı olduğunu söylemek yanlıştır. IŞİD bir lejyoner yapı haline gelmiştir. İdeolojik olarak kaynağını Türkiye olarak gösterebilsek bile yerelde farklı eğilimler vardır. Geldiğimiz aşamada Türkiye’nin IŞİD’i ve İran’ın IŞİD’i vardır. IŞİD’in varlığı ne kadar Türkiye’ye yaramışsa o kadar İran’a yaramıştır. Haseki’de kaçan militanların 50 km uzaktaki ırak sınırına yakınlaşması ve Irak’ta aktifleşmesi Türkiye’den çok İran’ın çıkarlarına uygundur.
Suriye devleti de bu konuda İran programının bir parçasıdır. Çünkü IŞİD’in böylesi büyük bir kalkışma yapması Suriye devletinin elini Kürtlere karşı güçlendirir. Ayrıca pratik olarak Suriye istihbaratı Muhabarat ile İran istihbaratı Itlaat’ın IŞİD’in yerel birimleri içerisine yerleştiği ve yerel birçok eylemi yönlendirdiği de biliniyor. Yani Suriye’de Sina cezaevinin bir parçasıdır.
Yani aslında IŞİD’in Sina cezaevinden 5000 militanını kaçırmasını bölgede destekleyen pek çok güç var. Bu nedene Sina cezaevinde ki kaçış planı bölgesel düzeydeki zimmi uzlaşmalar ve göz yumalar ile yapılmıştır. Peki ya YPG öncülüğündeki HSD tüm bunların neresinde.
HSD ne kadar habersiz?
HSD güçlerinin olayın gerçekleştiği tarihten çok önce olay hakkında bilgi sahibi oldukları yönünde pek çok bilgi var. HSD’nin kendi sitesinde 25 Aralık 2021 tarihinde Reşit kod adını kullanan IŞİD teröristi Muhammed Abdulevad’ın itirafları yer aldı. Abdulevad bu itiraflarında kendisi hakkına bilgileri verdikten sonra cezaevi baskının örgütlemekten sorumlu olduğunu açıklıyordu. Cezaevi kapısında patlatılacak araçlar, içerdekilere ulaştırılacak silahlar, insanların nasıl dışarı çıkacağı vb. tüm ayrıntılar Abdulevad’ın konuşmasında vardı. Ayrıca, Abdulevad içerdeki mahkumlar için tedarik edilen silahların bir bölümünün ÖSO bir bölümünün ise Irak’tan tedarik edildiğini doğruluyordu. Silahlar Haşdi Şabi tarafından verilmişti.
HSD’nin Haseki gibi hassas bir noktada ve kendisinin de etkin olduğu bir yerde elinde bu kadar net bilgiler varken tedbir almamış olması kendi içinde kuşkulu bir durum barındırıyor. Bu tür kuşkuların koalisyon güçlerinde de olduğunu söyleye biliriz.
Koalisyon beş gün sonra açıklama yaptı
Koalisyon güçleri komutanı Haseki’deki IŞİD kalkışmasından beş gün sonra bir açıklama yaptı. Açıklamada ise ilginç bir ifade kullandı: “Hesekê’deki saldırıların detaylarının açıklanması gerekir”. Bu ifade tarzı belli kuşkuların olduğunu doğrular nitelikteydi. ABD IŞİD’in kendi başına böyle bir kalkışma planlamış olamayacağını biliyor. Ayrıntıların incelenmesi ve açıklanması çağrısı yapması manidar bir durum. Ebetteki sahadaki ortağını korudu ama kuşkularını da dile getirdi.
HSD ve yaşadığı sıkışmışlık
PKK öncülüğündeki PYD, HSD ve benzer yapılar Türkiye’nin barış pınarı vb. harekatlarından sonra ciddi bir siyasal sıkışma ile karşı karşıya kaldılar. PYD güçleri hem içerde hem dışarda büyük sıkışma yaşıyor. Diplomatik Özellikle son aylarda SiHA’lar ile yapılan nokta operasyonları PKK’yi çok zor bir duruma düşürdü. Ayrıca Rojava yönetimi sadece ve sadece askeri varlığı ile muhatap alınıyor. Hiçbir siyasi misyon yüklenmiyor. Rojava için 2014’lerdeki koşullar kalmadı.
Yerel ve bölgesel birçok siyasi çevre HSD’nin Sina cezaevi etrafındaki aksiyonlara “esirleri gündeme getirerek kendini hatırlatmak için göz yumduğunu” düşünüyor. Rojava’nın ABD nezdinde düşen popülaritesi, Fransa başta olmak üzere AB ülkelerinin gönül hoş etme dışında ki ilgisizliğini asmak istiyor. Aslında bakılırsa HSD’nin hızla başlattığı medya propagandası da haklı olarak daha çok siyasi ve diplomatik bir hamle yapma arzusu üzerinden gerçekleşiyor.
Sina kalkışmasını nasıl okuyalım?
Sina Cezaevindeki kalkışmayı tüm bu yönleri ile ele almadan faturayı, işi tek başına Türkiye’ye yıkmak ve HSD’yi kahraman ilan etmek gerçeği görmemize engel olur.
Sina cezaevi kalkışması İran’ın kendi IŞİD’ini yaratma ve Irak’taki varlığını devam ettirme siyasetinin bir parçasıdır.
Bunun için Sina kalkışması IŞİD’in bir gövde gösterisi değildir. Sina kalkışması Türkiye ve İran’ın Ortadoğu’daki hegemonya siyasetlerinin bir uzantısıdır. Anti-Kürdistani cephenin bir operasyonudur.
HSD’nin kayıplar vermiş olması masumiyeti anlamına gelmez. HSD Sina cezaevinde yaşananlardan pratik olarak sorumludur, siyasal olarak ise İran’ın ortağıdır.