PKK açlık grevlerini bitirdi, kazanımlar ne oldu?

PKK açlık grevlerini bitirdi, kazanımlar ne oldu? Leyla Güven, Abdullah Öcalan, Dem Dema Azadiye ye, KCK; PKK, Deniz Kaya, Cezaevi, Zülküf Gezen, Ayten Becet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akıncı, Siraç Yüksek, Mahsum Payam

Dün, PKK’nin Türkiye ve Kuzey Kürdistan Cezaevlerindeki tutuklulardan sorumlu yönetimi adına yapılan bir açıklama ile 290 gündür devam eden açlık grevlerinin sona erdiği duyuruldu.

Açıklama PKK’li ve PAJK’li tutuklular adına Deniz Kaya adına yapıldı. Açıklamada “PKK ve PAJK zindan komitemizin çağrısını esas alarak PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak bugünden itibaren açlık grevi eylemimizi sonuçlandırıyoruz.” dendi.

Deniz Kaya ismi PKK’nin Zindan Koordinasyonun kullandığı bir kod isim. Gerçekte bu isimle cezaevinde kimse yok. PKK cezaevlerini önemli bir mevzi olarak gördüğü için buraya özel bir yönetim tayin etmiş durumda. Bu yönetim ile koğuş yönetimleri, cezalandırılacak insanlar, yapılması istenen eylemlerin kararı alınıyor ve koordine ediliyor.

PKK’nin açlık grevlerini bitirme nedeni ise “etkisiz kalmışı” olarak yorumlanıyor. Hala Mahmur kampında 271,  Yunanistan’da ise 253 gündür devam eden açlık grevleri var.

Dem dema azadîye ye halmesinde cezaevine verilen görev 

KCK geçtiğimiz yıl 12 Eylül günü başlattığı “Dem dema azadiyê ye” hamlesinin ardından 27 Kasım 2020 tarihinde cezaevlerindeki PKK kadroları açlık grevleri başladı. Yani açlık grevleri sadece cezaevinin inisiyatifinde değildi. Merkezi bir planlama ile karar alınmıştı. Cezaevlerinde kayıp yaşanmazken Yunanistan’da bir kişi kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Neden açlık grevi?

Açlık grevleri PKK ve Türk sol örgütleri tarafından kullanılıyor. 1982 yılı dışında da her herhangi bir kazanımı olmadı, anlamsız tekrarlar eylemin ağırlığını düşürdü. PKK ve Türk solu cezaevlerindeki kadrolarının yaşamları sadece devlet değil kendi partileri tarafından da ipotek altına alınmış durumda. Dört duvar arasında ki bir hayata mahkum olan kadrolar örgütlerinin onurlu hayat, özgürlük mücadelesi vb. kavramların psikolojik baskısı altında hiç gerek olmayan şeyler için hayatlarını feda ettiler. Özellikle PKK bu konuda kadrolarının canlarını büyük bir hoyratlıkla kullandı. Bu hoyratlık 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye gelmesinden sonra daha arttı.
Abdullah Öcalan paradoksu

1999 yılından bu yana 22 yıldır PKK’li tutuklu bulunan Abdullah Öcalan’ın sağlığı, özgürlüğü vb. birçok şeyi nedeni ile onlarca açlık grevi yapıldı. Bu açlık grevlerinde onlarca insan hayatını kaybetti, onlarcası sakat kaldı. Ayrıca açlık grevleri boyunca genç yaştaki pek çok kişi değişik biçimlerde eylem yaptığını söyleyerek intihar etti, canına kıydı.

PKK,1982’deki büyük açlık grevinin mirası üzerinden yıllarca “Direnmek yaşamaktır” şiarı ile açlık grevleri ve cezaevlerindeki intiharları kutsallaştırdı. Zaten dört duvar arasında, büyük bir psikolojik baskı altında yaşayan insanlar kendini değerli görmek, şehit olmak vb. inançlar ile ölüme motive edildi. Ölüm ve direniş eşit tutuldu. Cezaevinde biraz pişmanlık yaşayan ve sorgu sürecinde birkaç söz söyleyen insanlar hain olarak damgalandı ve sürekli olarak “kendini ispat etmek” sınavı ile karşı karşıya bırakıldı.
Abdullah Öcalan ise 15 Şubat 1999 tarihinde tutuklandığı zaman ise 1980’lerden beri cezaevlerinde gösterilen en olumsuz tutumu gösterdi. Öcalan 1999 yılı Haziran ayında kendisin sorgulayan Atilla Uğur’a şunu söyleyecekti: Burada çok rahatım, Suriye’de uyuyamıyordum. Burada ise mışıl mışıl uyuyorum, güvendeyim.” Normal bir savaşçı eğer bunu söylese hain damgası yiyecek ve öldürülme tehlikesi yaşayacaktı.

İnsanlar ne için öldü?

Öcalan’ın özgürlüğü gibi soyut bir hedef ile 1999 yılından beri yapılan açlık grevlerinin aslında PKK’nin propaganda sistemine katkı dışında Kürtlere hiçbir katkısı olmadı.

PKK 2013 yılındaki “AKP-PKK” görüşmelerinin önü açan şeyin açlık grevleri olduğunu söylese de gerçek öyle değildi. Zaten devam eden görüşmeler vardı. Bu görüşmeler hem Kandil hem İmralı ile yapılıyordu. PKK açlık grevlerini bu döneme denk getirerek bizim kazanımımız izlenimi yaratmak istedi.

En hazin açlık grevi

Açlık grevlerinin altında yatan gerçek nedenler hala açığa çıkmış değil. Özelliklede Leyla Güven etrafında gelişen o kanlı açlık grevi neden yapılmıştı pek bilinmiyor.

Leyla Güven’in 7 Kasım 2018’de Öcalan’a  “uygulanan tecridin kaldırılması” ve “demokratik siyasetin önünün açılması” talepleriyle başlattığı açlık grevine bir müddet sonra ölüm orucu biçiminde katılan tutuklular oldu. Bu açlık grevi sürecinde biri Avrupa’da 8 kişi eylem yapıyoruz adı altında intihar etti. Zülküf Gezen, Ayten Becet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akıncı, Siraç Yüksek, Mahsum Payam adlı bu gençler intihar ettikten sonra sonra 2 Mayıs’ta Öcalan ile bir görüşme oldu ve 26 Mayıs günü açlık grevi bitti.  Leyla Güven’in milletvekilliği iade edildi. Sonuç olarak Kürtler açısından değişen bir olmadı. 8 Kürt genci kendini öldürdü ve 10 Temmuz günü Leyla Güven “Türk devletinin bütünlüğü” üzerine yemin ederek Türkiye parlamentosuna geri döndü.

PKK medyasının İrfan Kılıç yalanı 

Bu açlık grevleri sürecinde bir kişinin daha kendini yaktığı iddia edildi. ANF gibi PKK medyası İrfan Kılıç’ın KDP’yi protesto için kendini yaktığına dair bir mektup bıraktığını yazarak yine olayda topu KDP’ye atmak istedi. Fakat cenaze aileye gidince İrfan Kılıç’ın kendini yakmadığı ve devlet tarafından işkence ile öldürüldüğü ortaya çıktı. Bir cenazeyi böyle bir yalana alet eden PKK medyası ise özür bile dilemedi. Nasılsa ölenin bedeni partisine aitti. İster öldürür, isterse ölüm hikayesini gizlerdi.

Sonuç

PKK’nin 290 gün devam eden Dem Dema Azadiye ye açlık grevlerini bitirmesinin ardında yatan neden toplumsal sahiplenişin olmamasıdır. PKK’nin 2019 yılındaki toplumsal desteği bile bulamamış ve konuyu medya gündemine bile taşıyamamıştır. Açlık grevleri Kürtlerin bu koşullarda yapacağı eylemlerde değildir. PKK’nin pazarlık yapmak için insan bedeninin oyun taşı gibi masaya sürmesine bu insanların aileleri, aydınlar ve siyasetçiler karşı koymalıdır.

Kuzey Kürdistan Kürtleri 22 yıldır kör karanlığa mahkum eden “Öcalan özgürlüğü” adlı gerçek amaçtan şaşırtan oyunlara değil Kürtlerin ve Kürdistan’ın özgürlüğü temelli eylemlere yönelmelidirler.

Diğer Haberler