5. Bölüm: Öcalan’ın PKK’yi Baaslaştırma yılları ve içten gelen tepkiler

Bölüm: Öcalan’ın PKK’yi Baaslaştırma yılları ve içten gelen tepkiler Abdullah Öcalan, APO, Saddam, Esad, Kürdistan, Şam, İsrail-filistin, Duran Kalkan; Cemil Bayık Mehmet Karasungur, Fatma Kesire Öcalan, Lolan, KDP, YNK; IKP; Lık, Küçük Peşmerge, Peşmerge dergisi, PKK Kongresi, PKK sloganları, Kawacılar, Kemal Pir,

1980-1990 yılları arasındaki PKK tarihi önemli bir süreçti. PKK bu dönemde 2. ve 3. Kongresini yaptı, zindan direnişi yaşandı, silahlı mücadele başlattı ve gerilla ordulaşmasını duyurdu. Fakat bu saydıklarımız PKK’nin de resmi tarih anlatımında dile getirdiği bazı olaylardır. Oysaki bu on yıl PKK için çok daha farklı anlamlar içeriyordu. PKK’nin kimyası değişmişti. Örgütsel yapı, sistem, parti gibi işleyişler inanılmaz bir hızla değişti. Eski dostlar düşman oldu. Düşmanlar dost oldu. Lübnan tüm bu değişimlerin kotarıldığı merkezdi.

Kürdistan’ı görmeyen “Kürdistan Önderliği”

Öcalan 1979 yılı Temmuz ayında Suriye’ye geçtikten sonra 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye gittiği zamana değin bir daha Kürdistan’a adım atmadı. Aslında Öcalan 1978 yılındaki on aylık bir zaman dışında hiçbir zaman Kürdistan’da kalmadı. 20 yıl boyunca Lübnan-Şam hattında hiçbir güvenlik sorunu ile karşılaşmadan yaşadı. İlerde bu konuyu araştırmak isteyecekler için buraya bir dipnot düşelim; mesela Kawacıların örgüt yönetiminin Qamişlo’da kaldığı eve Türk devleti tarafından bir baskın yapıldı. 12 Aralık gecesi 7’si üst düzey yönetici olmak üzere 16 Kürt öldürüldü. Öcalan hiçbir zaman böyle bir durum ile karşılaşmadı. Şam’da çiftlik evlerinde, apartman dairelerinde, yollarda, arabalarda, tarihi yerlerinde gezdi.

Lübnan’da çıkar ilişkisi mi enternasyonalist ilişki mi?

PKK tarih anlatımında Lübnan’a geçişi ve orada üslenişi efsanevi bir ittifak ruhu ile anlatır. PKK Filistin-İsrail çatışmalarına katılmıştır. 2 Haziran 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgaline karşı savaşında 10 kadrosu hayatını kaybeder. Hatta Duran Kalan 2018 yılında bu konuda “”Filistin halkının mücadelesi bizim mücadelemizdir, Kürtler ve Filistinliler arasında savaş kardeşliği oluşmuştur.” Diyecek kadar meseleyi abartır. PKK Filistin ile olan ilişkiyi enternasyonal bir dayanışma olarak gösterse de özü pek böyle değildir. PKK burada her bir kadrosu için maaş almakta ve bunlar örgütün kasasına gitmektedir. Bunun karşılığında PKK Suriye, Lübnan ve Filistin çıkarları doğrultusunda hareket eder. Aslında Öcalan askeri gücü ve kadroları Lejyoner gibi kullanmıştır.

Öcalan’ın yeni zihinsel kodları ve kadroların direnişi

Öcalan Beyrut ve Şam’da Baas parti geleneği ile yakından tanışmıştı. Bu tanışma Öcalan’ın zihinsel kodlarında önemli biçimde yer etti. Öcalan PKK’yi Baas çizgisine doğru yavaş yavaş çekiyordu. Fakat kadrolar bu durumdan rahatsızdı.

Örneğin Kemal Pir Lübnan’dan Kürdistan’a gittiğinde Cemil Bayık’a şunu söyleyecekti: “Bir daha asla buraya gelmeyeceğim”. Bayık Kemal Pir’in neden böyle söylediğini Fatma ile izah etse de özünde tüm kadrolar Öcalan’ın Beyrut ve Şam’da sürdüğü siyaset ve hayat tarzından rahatsızdı. PKK tarihinde bu süreçler Fatma insanları kışkırtıyordu vb. şeylerle izah edilse de gerçek şudur: İnsan uğruna ölümü aldıkları, emekleri ile kurdukları partinin böyle olmaması gerektiğine inanıyor ve direniyordu.

PKK Temmuz 1981’de Birinci Konferansını ve Ağustos 1982’de de İkinci Kongresini yapar. Öyle bir duruma gelmiştir ki PKK yapısı bu toplantılarda Abdullah Öcalan’ın genel sekreterliğini tartışır. Öcalan ucu ucuna eski görevinde kalmayı başarır. Bu tehlike Öcalan’ı ürkütür. Kongre sonrası muhalif ve alternatif olabilecekleri diskalifye etme yöntemini sertleştirir.  PKK aslında 1980’li yıllarda örtülü bir iç savaş yaşar. Öcalan Tasfiyeciliğin Tasfiyesi adlı kitabında şöyle söyler: “Bunlardan bir tanesini tasfiye etmek için bütün partiyi kurban etmek gerekse bile, bundan çekinmeyeceğim”. Yani iç savaş bu denli kızgındır. Ve gerçekten Öcalan tüm eski kadroları, PKK’yi PKK yapanları tek tek kurban eder. Öcalan PKK’yi bir Baas partisi haline getirip tek adam olmak için büyük ve kanlı bir mücadele verir. Saddam gibi, Esad gibi tek adam olmak istiyordu.

Öcalan Bekaa vadisinde “bi’r-ruh bi’d-dem nefdik ya Esad” (kanımızla canımızla seninleyiz ey Esad) solanlarını dinlemişti. Artık bu solganın kendisi için atılmasını istiyordu. Bunun için kanlı bir süreç başlattı. PKK kurucuları, yol arkadaşları, devrimciler, direnenler herkes ama herkesi gözden çıkardı. Onlarca insan Lolan’da, Lübnan’da ve Avrupa’da hain diye öldürüldü. Bu süreç 1986’ya kadar devam etti. PKK’nin 3. Kongresi yoldaş Ali’nin Serok Apo olmasını tasdikledi.  Eskiden içtimada “an Kurdistan an neman” sloganı atılırken artık Bekaa vadisinde PKK’liler “Bı xwin bi can em bitirene ey Serok” sloganı atıyordu. Öcalan hayalindeki gibi Esat, Saddam gibi tek adam liderliğini onlarca yol arkadaşının cenazesi üzerine kurmuştu.

PKK’nin esin kaynağı neydi?

PKK kendi silahlı savaşını gerilla savaşı olarak adlandırıyor ve bunun tarihi zeminini Sol, Marksist Leninist örgütlere, Vietnam, Angola, Filistin vb uzak pek çok ülke örneğine bağlıyor. Oysaki gerçek tam olarak bu değildir. PKK savaşı Peşmergeyi kendine rol model olarak almıştır. Lübnan’daki askeri eğitim koşullar nedeni ile Kürdistan’a uymuyordu. Kürdistan’da savaşmak demek dağı bilmek, arazi tanımak, ateş yakmayı bilmek, gizlenmeyi bilmek, gece yürümeyi bilmek demekti. Bunların hepsi Peşmerge’de vardı. PKK’de bunları Peşmergeden öğrendi. Peşmerge demek Kürtleri 20 yüzyıldaki modern ulusal mücadelesinin silahlı savaşçı gücü demekti.

 PKK’nin bu mirası ve kendisi üzerindeki etkilerini yok sayması ve inkarcı yaklaşması esasen Kürdistan tarihine karşı inkarcılıktır. PKK’nin bir Kürt ulusal yapıda olmadığını da tekrar ortaya koyan önemli bir durumdur. PKK kendini herkesten ilham almış gibi gösterip ekmeğini yediğini, silahını kullandığını, mağarasında yattığı Peşmerge’den ise hiç etkilenmedim, geriydiler diyecek, küçümseyecek. Kürdistan tarihinden koparmaktır. Köksüzlüktür. Bu gün ki PKK düşünce dünyası bu köksüzlük üzerine şekillenmiştir.

KDP ile ilişkiler

Mehmet Karasungur daha 1980 yılında Doğu Kürdistan’a geçmiş ve buradaki Kürt hareketleri ile ilişkilenmiştir. Karasungur  Şino’daki KDP karargahında bir yıla yakın bir süre kalır. Barzani ve peşmerge geleneğinden büyük ölçüde etkilenir. Peşmerge mücadelesinin Kürdistan mücadelesinin özü olduğuna inanır. Karasungur 1981 yılında Lübnan’a giderek burada “Lübnan’dan çıkılması ve Güney’e gidilmesi projesini ortaya koyar”. Esasen Karasungur PKK’nin ilk askeri komutanıdır. Hilvan ve Siverek’de yer almış biridir. Hatta Karasungur ilk “Kürdistan’da gerillacılık” broşürünü yazan biridir.            PKK’yi Güney’e getiren ve KDP ile ilk ilişkilenen kişi de Karasungur’dur. PKK’yi Güney Kürdistan’a getiren kişi de Mehmet Karasungur’dur. Karasungur milliyetçi ve yurtsever bir insandır. Kürtler arasında milli bir ittifaka inanmıştı. YNK ve IKP arasındaki çatışmalarda arabulucu yapmak isterken. IKP kampına saldıran YNK’lilerin kurşunlarının hedefi oldu ve 2 Mayıs 1983 tarihini hayatını kaybetti. Karasungur’un kaybı Öcalan’ın ekmeğine yağ sürdü.

Peşmerge mücadelesinin PKK kadroları üzerindeki etkisi Karasungur ile sınırlı değildi. Güney Kürdistan’a gelen ilk guruplar KDP kamplarında kalıyor ve dağ hayatını onlardan öğreniyordu. Sistemini de ona görü yapıyordu. Örneğin KDP kendi merkezi karargâhlarına Lıq adını verir. PKK’de aynı şeyi yaptı. Giyim, şutik kullanmak, silah taşıma, raxt kullanma hepsi Peşmergelerden öğrenildi. Aslında kadroların amacı Peşmerge’nin Kuzey Kürdistan versiyonunu yaratmaktı.

Lübnan çizgisi ile Lolan çizgisi çatışıyor 

Öcalan bu çizgiyi hain ve tasfiyeci ilan eder. Lolan ve Güney’deki kadroların başarısız olması için de Lübnan’ın tüm ağırılığını ve sorunlarını başta Fatma olmak üzere oraya yığar.

PKK daha sonra yazılı ve sözlü tarih anlatımında bu gerçekleri inkar eder. Kendileri için savaştığı insanların hayatını kaybettiği ve hiçbir kazanım olmayan Filistin-Lübnan sürecini minnet ile anan PKK, KDP ve Peşmerge mücadelesinin kendisine kattıklarının tümünü inkar eder. Oysaki eğer 1982 anlaşması olmasa PKK ne Güney’e ne Botan’a gire bilirdi. Botan’daki ilişilerde Güney’den ödünç alınmış ilişkilerdi. Botan Behdinan halkı Peşmergeyi kendisinin bir parçası görüyordu. PKK kadrolarını da aynı mücadelenin devamı görüp bağrına basmıştı.

Hamit Bozaslan ““Kürtlerin 1920’lerden sonra ortak bir kültür, ortak bir coğrafya tahayyülü oluştu” tespiti yapmaktadır. Bu tespit kesinlikle doğru bir tespitti. Kürtler ana hatlarda ortaklaşmışlardı. İşte PKK’nin kendi tarihini tüm Kürt tarihinin üstünde, dışında ve bağlantısız ele alması bu Kürt ortaklaşmasına vurulan büyük bir darbedir. Aslında Kürt uluslaşmasının zeminine yok etmektir. PKK bu rolünü silahlı savaşın başından itibaren yaparak Kürtlerle ortaklaşmayı siyasi ve askeri cephede ret etti. Örneğin Duran Kalkan ve bazı yöneticilerinin KDP’lilerle ortak çalışmasını, ortak plan yapmasını tasfiyecilik olarak gördü. Duran Kalkan Güney Kürdistan’nın Lolan kampında Kuzey Kürdistan gerillasının resmi yayın organı olarak  Peşmerge isminde bir dergi çıkaracaktı. Daha sonra da aynı Duran Kalkan Küçük Peşmerge isimli bir kitap yazacaktı.

PKK kadrolarının durumu buydu. Fakat Öcalan biraz başka güçlerin yönlendirmesi biraz da kendi mantalitesi gereği KDP’yi düşman olarak görüyordu. O dönemki talimatlarında sık sık bunu dile getirmiştir. Aynı mantalite yapısındaki Cemil Bayık’ta PKK tarih anlatımında KDP ile ne için ittifak yaptıklarını anlatırken şunu söyleyecekti: “Botan’ın tutulması gerekiyordu. Botan’a girmek için KDP’nin etkisiz kılınması gerekiyordu. İşte o ittifak bizim açımızdan bunun içindi”

PKK’nin ulusal birlik, Kürtlerin beraber çalışması vb. konulardaki tutumunda baştan itibaren tutarsızlık, pragmatizm vardı. PKK Botan’a girmek için hazırlık yapıyor, bir yandan Saddam ile ilişkileniyor öte yandan Peşmerge’nin savaştığı Saddam Kürdistan’da ki cahş örgütleri ile alttan altta ilişki geliştiriyordu.

Tüm bunların yanında Kürdistan bağımsızlığına inanmış Kürt halkının çocukları da dağlarda yer tutmuştu. 15 Ağustos eylemi öncesi PKK’nin durumu buydu.

Bir sonraki bölüm: 15 Ağustos eylemi ve Botan halkı

Diğer Haberler