Öykü: Deniz gözlü Devran’ın hikayesi
Devran Serhat yani Nazime Aktürk sapsarı saçları ve masmavi gözleri ile güneş gibi parlayan bir kızdır. Ailesinin kejê dediği Nazime henüz 16 yaşındayken 1991 yılında İstanbul’dan PKK’ye katılır. Dayısı Turgut Yıldız’da Ağrı dağının tanınan bir gerillasıyken vurulmuştur. Devran dayısının silahını kaldıracaktır. İstanbul’dan vurur yola ve serhat dağlarına çıkar. İntihar ettiği 2001 yılına değin Ağrı dağı, Xaxurke, Şam, Amed ve Erzurum yollarını kat eder. Ölümlerden döner. Güzel ve cesur bir kadındır. O zaman ki PKK’nin kadın kolu YAJK’ın merkez yönetim kurulu üyesidir. Ölümler, açlıklar, soğuklar görür ama geri atmaz gencecik bedeni ile öncülük yapar, komutanlık yapar. Gencecik bedeni ile ölümler, açlıklar, soğuklar görür ama geri atmaz. Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılı Devran için zor bir yıl olur. Devran savaşta kaldığı yıllarda gencecik bedenlerin Türk ordusunun eline geçmemek için son bombayı kendi patlattığını gören biridir. Kendisi de her operasyonda “son mermimi hep kendime kaldırırım, ele geçmemek için gerekirse kendime kullanırım” diyen biridir. Fakat Abdullah Öcalan’ın “Türk devletine hizmet etmek istiyorum, benim annemde Türk” gibi sözlerini ve Öcalan’ın mahkemede ki tutumunu Devran bir ihanet olarak görür. Bu sadece Devran’ın düşüncesi değildir büyük bir kadro kesimi artık Abdullah Öcalan’ın bir hain ve itirafçı olduğunu, Türk devletinin elinde bu pozisyonda örgütü yönetmesinin yanlış olduğunu düşünler. Devran bir ve bir gurup arkadaşı örgütten ayrılmaya karar verirler. Maalesef ki 19 Mayıs gecesi arkadaşlarına ulaşamaz ve tutuklar.
Devran, Dola Koke denilen bir vadide uzun süre tutuklu kalır. Kendisinden teslim olması istenir, isimler vermesi istenir. Çok ağır baskı altındadır. Hem fiziki işkence görür hem psikolojik işkence. Sürekli olarak geçmişte hayatını kaybetmiş arkadaşları, ailesi öne sürülür. Devran tutukluyken bir ay içinde 12 kilo kaybetmiştir. Altın sarısı saçları avuç avuç dökülür. Devran kendine sorulan hiçbir şeyi cevaplamaz. Devran “Öcalan’ı ihanetçi olarak gördüğünü” açık açık söyler. Devran PKK’yi iyi tanıyan biridir. Kendi eleştiri ve düşünceleri ile PKK’de kalamayacağını bilir. PKK’nin farklı düşünen insanlara sunduğu bir yol vardır der ki: Ya kaç ya intihar et. Devran kaçamamıştır. O zaman intihar edecektir.
Henüz 26 yaşındayken, bir bahar çiçeği gibiyken tüm bu acı gerçekleri yaşamıştır. Dayısını intikamı için eline aldığı silahı çenesinin altına koyar ve patlatır. Düşmana sıktığı gibi korkusuz ve kararlıdır tetiği çekerken.
Öykü: Stêrk Amed’i kim vurdu?
Sümbül Perişan veya Stêrk Amed Liceli tanınmış bir ailenin kızı ve genç yaşta dağlara vurmuş biri. Ailesinde başka PKK’liler var o da kaderi yazılmış gibi 17 yaşındayken 1992 yılında PKK’ye katılır. İlk geldiği yer Abdullah Öcalan’ın kaldığı Şam olur. Daha sonra Kürdistan dağları. Stêrk Amed kendini PKK’nin çocuğu olarak gören biridir. PKK’nin yanlış yapacağını bile aklına getiremez Stêrk. Tüm gücü ile düşmana karşı savaşmak için kendini eğitir. İyi bir mayıncı, askeri eğitmen olur. Askeri konularda başarılı bir gerilladır. Dağlara âşıktır, dağlar dışında hayat yokmuş gibi yaşar. Fakat Stêrk gittikçe olgunlaşmaktadır. Öcalan’ın Türkiye’de mahkemede söyledikleri onu olumsuz etkiler. Stêrk gittikçe gerçek PKK’nin kafasındaki PKK olmadığını görür. Fakat dağlara, arkadaşlarına ve savaşa olan tutkusu onu hep ayakta tutar. PKK 1999 yılında Öcalan’ın talimatı ile çektiği gerillaları tekrar Kuzey Kürdistan’a gönderince Stêrk Kuzey’e gitmeyi önerir. Artık Botan’dadır. Her dağı her nehri keşfetmek ister. Fakat bir gün aniden HPG Ana karargâhı tarafından çağrılır. Kuzeyden dönmüştür, sınırlar aşmıştır büyük bir törenle karşılanmayı beklerken gelir gelmez tutuklanır. Stêrk’in suçu sevmektir, aşktır.
PKK’nin kadın yönetimi Stêrk Amed’in biri ile duygusal ilişki yaşadığı ve tasfiyeci olduğu gerekçesi ile tutuklar. Stêrk 17 yıllık PKK hayatında ilk kez bir insana ilgi duymuştur. O sevdiği kişi de Botan’da bir çatışmada hayatını kaybeder. Stêrk zaten bu şahadetin etkisi altında ezilmiştir. Birde tutuklu olduğu Gare dağında ki soruşturma komisyonu da Stêrk’in kişiliğini ezer. Her defasında hainsin, tasfiyecisin, şehitlere ihanet ettin, düşkün bir kişiliksin diye diye Stêrk’e ölümün yolu açılır. Stêrk soruşturma komisyonuna “hiç konuşmayacağım sadece ölmek istiyorum” der.
Ve bir gün PKK kadroları Stêrk Amed’in intihar ettiğini duyar. Ailesine ise Stêrk çatışmada öldü denir. Bu çelişkili durum birçok insanın kafasını karıştırmaktadır. “Sadece ölmek” istiyorum diyen bir insanın yanına neden silah bırakılır? Yoksa Stêrk’in kendisini öldürmesine yardımcı mı olundu? Bu soruları daha çok tartışacağız. Fakat burada önemli olan şudur “kendisini PKK’nin çocuğu gibi gören, kovsalar gitmeyecek olan 34 yaşındaki bir kadının ölüme sürüklenmiştir.
Öykü: Çiçek başka türlü intihar etti
Çiçek Botan-Hacer Kaya 1979 doğumlu ve 1990 yılında PKK’ye katılmış. Yani 12 yaşında bile değil iken dağlara çıkar. Hacer Kaya PKK’de iken sadece askeri çalışma yürütür. Eğitimli olmayan kadınlar, iyi Türkçe bilmeyenler siyasi çalışmalara alınmazlar. Hacer’in de payına bu nedenle askeri çalışmalar düşer. 29 yıl boyunca dağlarda kalır. Hep sorunsuz biri olarak tanınır.
Fakat bir gün Çiçek’in hayatını değiştirecek bir olay yaşanır. Çiçek HPG alanında iken bir erkek gerillaya ilgi duyar. Aralarındaki görüşmeler gündem olunca Çiçek eğitime gönderilir. Eğitim sonunda ona artık Kuzey’e gideceği söylenir. Çiçek eğitim sonrası hastalıkları olduğu için Mahmur Kampına gelir. Kendisine bir ay içinde doktora gitmesi ve tedavi olması söylenir. Çünkü daha sonra Dersim’e gidecektir. Çiçek Mahmur kampında iken daha önce ilişkisinin olduğu erkek gerilla ile haberleşir ve PKK’de ayrılmaya karar verir. Mahmur kampından doktor için götürüldüğü Hewler’de kaçmaya çalışırken yakalanır ve Mahmur kampına geri götürülür.
PKK yönetimi Çiçek hakkında ne karar alacağı konusunda tereddütlüdür. Çiçek tanınan biridir birçok genç PKK gerillası tarafından tanınmaktadır. Böyle bir olayın yayılması genç gerillaları olumsuz etkileyecektir. Mahkeme süreci, tutuklama vb her şey kendisi ile beraber sorun yaratacaktır. PKK ve PAJK yönetimleri bunun yerine başka bir yöntem seçerler. Çiçek tutuklu olduğu Mahmur Kampından Kandil dağına gönderilir. Burada yaşadıklarının bir zayıflık olduğu, birkaç ay yoğunlaşıp özeleştiri raporu yazması ve sonra Dersim’e gitmesi istenir. Çiçek yıkılmıştır, sevdiği insandan haber alamamaktadır, tutuklanmıştır, çocuk yaşta örgüte katılan çiçek hayatın gerçeklerini bilmemektedir. Yaptığının gerçekten utanç verici olduğuna inanır. Dersime doğru yola çıkar ve 2019 Ekim ayında Dersimde yaşanan bir çatışmada hayatını kaybeder. Dersime kısa bir süre önce ulaşmıştır.
Çiçeğin hikayesi de aslında gizli bir intihar biçimidir. Ya tutuklanır, her yerde teşhir olursun ya da savaşa gidersin kendini ispat edersin denmiştir kendisine. Çiçek hazır olmadığı bir yolda bir çeşit ölüme sürüklenmiştir.