Kürtler 20’inci yy. da ki tek kazanımı yüzyılın son çeyreğinde Güney Kürdistan’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak uluslararası kriterlere göre resmiyete kavuşmasıydı. Eğer Rojava Kürdistanı da 21’inci yüzyılın başında aynı biçimde uluslararası siyasal sistem tarafından kazanılarsa Kürtlerin talihsiz döngüsünü kırmak çok daha kolay olacaktır.
Fakat Rojava hala büyük bir tehdit altında. En son Erdoğan’ın 3 Ekim tarihinde “Suriye’de halen var olan terör bölgeleri ya bize söz verildiği şekilde temizlenir ya da biz gider bunu kendimiz yaparız” tehdidi ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Rojava eksenli “Kürt sorunu patlak verebilir” değerlendirmesi daha çok inişli çıkışlı ve zor bir yolu Kürtlerin beklediğini gösteriyor. Hiçbir şeyin sonuna gelinmedi ve hatta her şey yeniden başlaya bilir.
Erdoğan’ın da Lavrov’un da Karabağ krizi yaşanırken bu tür açıklamalar yapmaları Rusya ve Türkiye arasındaki pazarlıkları da açığa çıkarıyor. Aslında sadece bu iki ülke değil şu an Ortadoğu da adım atmak isteyen herkes eninde sonunda oturup Rojava meselesini ve Kürt meselesini tartışacak. Dünya siyasal sisteminin yaşadığı çatışma ve uzlaşma konumlarının hepsinde Kürt meselesi tartışması başat rol oynayacak.
Kürtler ne yapıyor?
ENKS ve PYND görüşmeleri aklıselim Kürtlerin yakından takip ettiği ve beklediği bir durum. Fakat maalesef ki PKK cephesi bu birlik çalışmalarını sadece bir oyalama ve pazarlık konusu olarak kullanıyor, içini boşaltmaya çalışıyor. PKK Rojava üzerindeki vesayeti kaybetmemek adına tüm Rojava’nın yok olmasını göze alacak kadar gözü kara davranıyor.
Her şeyden önce Rojava’nın asıl gündemi ile uğraşmasına engel oluyor. Bir Öcalan hamlesidir tutturmuş gidiyorlar. Erdoğan “Suriye’de terör örgütleri bitmeli” diyor. Paralel bir plan gibi Rojava’da PKK’ya bağlı gençlik örgütü Rojava kentlerinde Öcalan için yürüyüş düzenliyor. Türkiye sınırının karşısındaki Derik’te Öcalan resimleri ile gövde gösterisi yapıyor. Bu ne demektir? Evet, bak burada terör örgütleri var demektir. Rojava’yı vurmak için Türkiye’ye uluslararası meşruiyet sağlamak demektir.
Türk devletinin işgalciliği, empayalist devlet geleneği tartışmasız bir gerçektir. Türk devleti kendi varlığını Kürtlerin yokluğu üzerine kurmuştur. Bunun ne Erdoğan’la nede bir parti ile alakası yoktur. Bu Türk siyasetinin varoluş kodları ile ilgilidir. Bu işgalcilik de Rojava’da gençlerin “ biji biji” slogan atması ile yıkılmayacak kadar köklü bir gelenektir. Kürdistan’ın özgürlüğü de, Türk emperyalizmine direnmekte ciddi bir iştir. Dans ederek, halay çekerek, slogan atarak çözülmeyecek kadar ciddi bir konudur.
Kürtleri idare etmenin yeni yolu: Halay, slogan, yürüyüş
Fakat PKK Kürt toplumunu öyle bir noktaya getirdi ki Kürtler gerçekten mücadelenin ne olduğunu ve ne için mücadele ettiğini unutur hale geldiler. Toplumu idare etmek aracı olan meşhur argümanlar seks, spor, sanat, din meselesinin yerine PKK yeni bazı argümanlar koymuş “halay, yürüyüş, slogan, şehit”. PKK kitlesi bu dört temel argümanla yürüyor. Halay çekip, slogan atan kişi kendini Türk devletini yenmiş kadar mağrur görüyor. Kürdistan sloganla kurulacak sanıyor. Rojava’da kızlı erkekli gençler evlerinden, ailelerinden kurtulmuş olmanın verdiği coşku ile slogan atıyor, halay çekiyor. PKK bunu büyük bir devrim gibi yansıtıyor. Oysaki ortada kitlesinin enerjisinin dejarj edilip PKK’nin istemediği kanallara akmasını önlemek vardır. Yoksa gençlerin Rojava’da “Biji Öcalan” demesinin Rojava’ya zerre katkısı yoktur. Efrin’de binlerce insan aynı sloganı attı ama Efrin’i kurtarmaya yetmedi.
İstanbul kuşatılırken meleklerin cinsiyetini tartışan Bizans rahipleri
Gerçek Kürdistaniler, gerçek yurtseverler, gerçek ulusalcılar bu hastalıklı gündemin dışına çıka bilmelidir. Yazan çizen herkes bu gündemin sahtekar bir gündem olmadığını ortaya koymalıdır.
Rivayet edilir denir ki; 1453 yılında İstanbul Fatih tarafından kuşatma altındayken Bizans rahipleri meleklerin cinsiyetini tartışıyormuş. Sonuç Fatih İstanbul’u işgal etti. Gündem dışılığın yol açtığı yıkımı göstermek açısından iyi bir örnek. Şimdi Rojava’da her gün Öcalan özgürlüğü için sokağa dökülmek da aynı meleklerin cinsiyetini tartışmak kadar kaybettirici bir hamledir.
PKK’nin bu gençleri sokağa salmasında iki temel amaç vardır: birincisi Rojava ile ilgili siyasi güçlere asıl direksiyon bende, Şahin’i değil bizi muhatap alacaksınız demek, ikincisi ise halkın kendi arasındaki bazı çelişkileri halledip daha ulusal bir duruş göstermesini engellemek, birlik görüşmelerini anlamsızlaştırmak.
Açıkçası şu an PKK’nin yürüttüğü bu parti çıkarına dayalı siyaset Türk devletinin işgalci amaçları kadar tehlikelidir.