Bir Yalçın Küçük hatırlatması 

 Bir Yalçın Küçük hatırlatması Abdullah Öcalan, PKK; APO, Bekaa, Doğu Perinçek, Ergenekon, Kemalizm, Kürdistan, Kürtler, Toplumsal Kurtuluş, TRT, 2000'e doğru
  1. Bölüm: Devletin teşkilatından Bekaa’ya bir yol gider

Yalçın Küçük ismi şu an çok sınırlı bilinse bile Kürtlerin ve Türkiye’nin tarihinde önemli bir yeri olan biridir. İlerde de belgeler arşivler bunu deşifre edecektir. Yalçın Küçük’ü Kemalist, Ergenekoncu, solcu, Marksist vb. tanımlamalar anlatmaya yetmez. Yalçın Küçük bir Türkiye fedaisidir. Tek amacı Türkiye’nin varlığı ve geleceğidir. Kürtlerle olan ilişkisi de bunun üzerine kuruludur. Kürtleri Türkiye’nin varlığı için kullanılacak biçimde tutmak. Biraz aydınlanmış, gerçeği görme yeteneğini kaybetmemiş Kürtler Yalçın Küçük’ün Kürtleri kullanma biçimini görüyor. Bizde görünen şeyi yazıya çevirmek istedik.

Yalçın Küçük kimdir?

Yalçın Küçük 1938 Hatay doğumlu, yarı Türkmen yarı Kafkas asıllı Türk yazar, tarihçi ve siyasetçidir. 1960 yılında Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesinden birincilikle mezun olmuştur. 30 yakın kitap yazmış, ansiklopedi çıkarmıştır.  Bir dönem Amerika’da Yale üniversitesinde bir dönemde İngiltere Birmingham üniversitesinde eğitim görmüştür. Kendisi ayrıca ad ve dil bilimcidir.  Türkçe, İngilizce, Fransızca, Rusça dışında 1990 yılında Öcalan’ın yanına gittikten sonra Kürtçenin Kurmanci ve Sorani lehçeleri yanı sıra Farsça öğrenmiştir. Ayrıca İbranice bilmektedir.

Yalçın Küçük Türk derin devletinin, ordusunun ve istihbaratının yıllarca hem düşünsel alanda hem de sol çevreleri yönlendirme konusunda kullandığı önemli bir isimdir.  Türkiye’de Marksizm, Sovyetler ve sol denince ilk akla gelen isimlerdendir. Sol çizgiyi temsil etme iddiası ile yıllarca gazete ve dergi çıkarmıştır.  Yıllarca TV programlarında, makalelerle ve kitaplarla büyük bir düşünsel otorite olmuştur. Yalçın Küçük ve bağlı olduğu ekip AKP iktidara geldikten sonra yavaş yavaş güç kaybetmiş ve en son olarak da zaten Ergenekon adı altında bu ekibin büyük çoğunluğu tutuklanmıştır.  Bunlar ordu yönetiminden, yazarlardan ve özellikle de CHP’ye yakın insanlardan oluşmuştur. Yalçın küçükte ergenekon sanığı olarak tutuklanmış hatta CHP ve direk Kılıçdaroğlu kendisine sahip çıkıp bırakılmasını istemiştir. Yalçın Küçük daha sonra Ergenokon davasından beraat etmiştir. Sağlığı yetmediği için son yıllarda TV ekranlarından uzak kalmıştır.

Birçok çevre Yalçın Küçük’ün direk devlet eli ile sol ve muhalif gurupları içine yerleştirdiğini ve kitaplarındaki bilgi ve belgelerin de devlet tarafından kendisine tedarik edildiğini düşünmektedir. Yalçın Küçük her zaman her yede Türkiye’nin büyümesini savunmuş ve bu konuda çalışmıştır, yalnız devlete hizmetinin sadece bununla sınırlı olmadığı konusunda birçok delil bulunmaktadır.

Kürtleri için önemli olan Abdullah Öcalan’la ilişkileri de bireysel olarak kendi kararı değil daha çok devletle Öcalan arasında bir köprü olmak için gönderilmiş görünmektedir. Bunun pek çok işeri vardır bunları birkaç başlıkta izah edersek.

DPT demek devlet kadrosu demek

 Yalçın Küçük üniversiteyi bitirdikten sonra sol örgütlere katılmıştır. 1968 yılında ise DPT’de çalışmıştır. DPT ( Devlet Planlama Teşkilatı)  bir seçkinler yeridir. Değil kadroları çaycıları bile devlet adamı seçer gibi seçilir. DPT, devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapan bir kurumdur. Yalçın Küçük’ün böyle bir kuruma girmesi bir tesadüf değildir. Devletin Kürt siyasetinin mimarlarından biridir.

Yalçın Küçük ve bir gurup Türk daha 1970lerden başlayarak Kürt meselesini dillendirmiş ve 1987 yılında “Toplumsal Kurtuluş” adlı bir dergi çıkarmışlardır.  Bu dergi o dönem henüz kendi medya kuruluşlarını oluşturmamış olan PKK’nin yayın organı gibi çalışmıştır. Büyük baskıların olduğu bir ortamda her sayısında PKK ve Abdullah Öcalan propagandası yapmıştır, sorunsuzca da bunu başarmıştır. Toplumsal Kurtuluş dergisi Kürt hareketleri sol kılıf dışında olmaza gibi bir yaklaşımı kabul ettirmek için her sayısında PKK’yi Türk sol örgütlerine örnek gösteren, PKK’yi öven ve sol düşünce olmadan Kürtler başarıya ulaşamaz gibi bir sınır çizmiştir.

Kürt hareketi sınıfsallığa oturtulmalı

Toplumsal Kurtuluş dergisi sadece bununla da kalmaz PKK’nin 90’larla beraber şekillenen Türkiyecilik anlayışının da temelin kurar. Örnek olarak 1992 yılında yayınlanan 54. sayısında şöyle yazar Yalçın Küçük: “PKK yayınlarında birleşik bağımsız Kürdistan sözü hemen hemen yok gibi.  Bunun yerine halkın demokrasisini geliştirme şiarı var. Bu anlamda içe bakılıyor, Türkiye’ye bakılıyor. Çünkü tarihsel, sosyal, kültürel bağımlılık var, ortak gerçeklik var. Kürt hareketinde bu anlamda Kürtlüğün altını çizmekten çok sınıfsallık olarak oturmak, böyle kabul edilmek var. Kısaca söylemek istediğim gündem farklılaşması, isteği ve dili Kürt hareketinde yok.”

Yalçın Küçüğün Toplumsal Kurtuluş dergisinde yayınlanan makaleleri aslında Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında İmralı’dan adasındaki mahkeme, soruşturma konuşmaları ve kitapların aynısıdır.

Neden Yalçın Küçüğe ihtiyaç duyuldu?

Abdullah Öcalan’ın 1970’lerde Türk devleti ile ilişkilerinin boyutunu bu yazıda ele alamayacağız. Ama görünen o ki devleti 1986 sonrası Abdullah Öcalan ile ilişkileri restore etmek istedi. Bunun nedeni Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin artık sömürgeciliğe yükselen büyük tepkisini kontrol edememeleri, kontrol edecek bir Kürt hareketine ihtiyaç duymaları ve Mahsum Korkmaz’ın başlattığı Eruh eylemi sonrası PKK’ye halkın büyük bir katılımının olmasıdır. Devlet genel halk hareketinin etkisi ile PKK’nin tabanın etkisi ile Kürdistani davranma riskini görmüştür. PKK’yi Kürdistani çizgiden uzaklaştırıp Türkiye devletinin çizgisinde yürütmek için birçok yol denemiştir. Bunun başında da birçok aydın ve yazarın Öcalan’ın yanına gitmesi onu görmesi, bilgi getirip götürmelerdir. Bu işi içlerinde en iyi yapan kişi de Yalçın Küçüktür. Yalçın Küçük’ün PKK ile ilişkilenme sürecinin bireysel bir plan olmadığı nettir. Yalçın Küçük- Abdullah Öcalan ilişkileri devletin stratejik aklının planı ile gerçekleşmiştir.

TRT’de Öcalan propagandası

Yalçın Küçük ilk olarak 1989 Haziran ayında Lübnan’a giderek Öcalan’la röportaj yapar Almanya üzeri Şama giden Yalçın Küçük Türkiye’ye geri dönerken uçakta elindeki kasetlere el konur ve o kasetleri Türkiye’nin resmi kanalı TRT yayınlar. Normalde 1988 yıllarına kadar halk Öcalan’ın doğru dürüst bir resmini görmemişken ve tanımazken 1988/1989 yıllarında Türkiye’nin devlet kanallarında Öcalan’ın resimleri röportajları yayınlanır, Mahsum Korkmaz Akademisindeki gerillanın görüntüleri TV’lere çıkartılır. Bir nevi Türk Devleti Abdullah Öcalan’ın propagandasını yapar.

Türk devletinin Abdullah Öcalan’ı Kürtlerin lideri yapma çabası

Aslında mesele şudur 1988 yılı Enfal ve Halepçe olayı Kuzey Kürtlerini çok etkilemiştir, bir milliyetçi dalga gelişir. Devlet bu dalganın milli duygular üzerinde olduğunu görür ve bu dalgayı PKK ve Öcalan aracılığı ile kontrol edip tekrar devlete bağlamak ister.

Çünkü bu dalganın geliştiği yerler esas olarak hala Kürtlüğün ve toplumsal değerlerin korunduğu yerlerdir. Kürtlerin aşırı İslamcı olmasa da Müslüman bir toplum olması Marksis- Leninist bir PKK’ye tümden bağlı olmaları zordur. Bu nedenle soslojik olarak Kuzey Kürdistan’da gelişen milliyetçi dalga PKK’den çok KDP’ye yakın olma ihtimali yüksekti. Özellikle Botan ve Hakkari bölgesi coğrafik yakınlık nedeni ile de böyledir.  Devlet Barzani Hareketi ve Peşmergenin Kuzey Kürdistan’da etkisini kırılması için Öcalan’ı kendi eli ile Kürtlerin lideri yaptı.

Barzani ile Mücadele için kendi Kürtlerimize ihtiyacımız var

 Bu sürecin önemli motiflerinden biri de Doğu Perinçek’tir. Doğu Perinçek yönetmeni olduğu 2000 Doğru adlı dergide Öcalan’ın resimleri yayınlayarak Öcalan ve PKK’yi Türkiye toplumuna tanıtmaya çalışan ilk kişilerden biridir.   Daha sonra bu işi Yalçın Küçük üstlenir. Yalçın Küçük 2009 yılında tutuklandığı zaman kitaplarında Abdullah Öcalan’ı övdüğü, Öcalan’ın toplantılarına katıldığı yönündeki suçlamalara karşı hem kendisi hem de bağlı olduğu Ergenekon ekibi yayın organlarında Yalçın Küçük’ü savunurken şunu söylemişlerdir. “ biz ABD’nin bir Kürt planı olduğunu 1970’lerde fark ettik ve ABD’nin Kürt planı ağa, şeyhlere yani Barzani gibilerine dayanırdır.  Biz bunu engellemek istedik, Kürtlerin Barzani’ye kaymasını engellemek istedik. Hatta Barzani ile mücadele için kendi Kürtlerimize ihtiyacımız olduğunu biliyorduk” derler.

 Kısaca Yalçın Küçüğün 1988-1998 yılları arasında PKK ve direk Öcalan ile ilişkisi olmuş devletle aralarında hem arabuluculuk yapmış hem de PKK ve Öcalan’ı yönlendirmiştir.

Bildiğimiz şey Yalçın Küçüğün ilk olarak 1989 yılında Abdullah Öcalan’ı gördüğüdür. Fakat Yalçın küçük daha sonra Türkiye’deki PKK’nin gazetesi Yeni Ülke’de de yazılar yazmıştır. Daha o dönem İstanbuldayken Öcalan ile telefonda görüştüğü yönünde bazı PKK kadrolarının iddiaları vardır. Fakat görünen o ki Yalçın Küçük’ün bu ilişki tarzı yetmemekte ve daha derin bir ilişkiye ihtiyaç duyulmaktadır. Yalçın Küçüğün bunun sağlaması için her açıdan daha avantajlı görünen Avrupa’ya geçmesi planlanmıştır. Türkiye’nin  en kötü dönemlerinde tutuklanma vb. olduğu halde Türkiye’yi terk etmeyen yalçın küçük 1993 yılında Türkiye’de vergi rekortmeninin bir fuhuş evi sahibi olması ve ona ödül verilmesini protesto eder ve Türkiye’yi terk ederek Fransa’ya yerleşir. Aslında amaç Türkiye’den direk Öcalan’la görüşemeyeceği için Avrupa’ya yerleşip hem oradaki kurumları kontrol etmek, özelikle basını idare etmektir.  Orda hemen Kürt kurumlar ile ilişkilenir ve Şama gitmek istediğini söyler 1994 yılından itibaren Yalçın Küçük Şam’a geçer.

Diğer Haberler