1 Haziran’dan Zine Werte’ye PKK’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimine yaklaşımı
PKK, 1 Haziran 2004 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile aralarında olan ateşkes sürecini bitirdi. Aslında hiçbir zaman bir ateşkes olmadı. Sadece Öcalan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gizli görüşme ve anlaşmaları vardı. Bu görüşmeler Türk devlet aklının Ortadoğu’da Kürt kartını ele geçirme çalışmasaydı, bunun için Öcalan’a bir rol biçme süreciydi.
Öcalan’ın Derin Türkiye Stratejisi: Misakı Milli için Kürt kartı
Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’yi bölgede süper güç yapma stratejisi “Derin Strateji” Ahmet Davutoğlu öncesi Abdullah Öcalan tarafından dillendirilen bir stratejidir. Öcalan Misakı Milli’nin başarılı olması için devlete çalışma sözü verir. Bunun içinde önce Güney’i hedef gösterir. Güneyi Türkiye adına ele geçirme sözü verir.
Soruşturma videolarında Öcalan’ın şu sözleri dikkat çeker: “Şimdi size bir şey diyeceğim, dikkat edin çünkü bana göre bu olay gizli kalmalı. Barzanileri, Talabanileri fazla hiç güçlendirmeye gerek yok. Yavaş yavaş o gereksiz adamları zayıflatalım… Bu çizgi temelinde Barzani ve Talabani’nin nefes alamaz duruma getirilmesidir. Türkiye’nin 10 yıldır, 20 yıldır yapamadığını biz yapacağız. Bu parayla pulla satın alınamaz, Kürt feodalitesine karşı mücadelede biz büyük mesafe almışız. Türkiye bu konuda hata yapmamalı. Sınırlı olarak ayarlamalarını gözden geçirmeli ve açık orda herkes biraz şey ederse zaten bir önerimde Erbil’i almaktır.
Erbil Kürt siyasal dirilişinin merkezidir
Abdullah Öcalan’ın Erbil’i hedef göstermesi bir tesadüf değildir. Erbil eksikleri, yanlışları bile olsa Erbil Kürt uluslaşmasının merkezidir. Floransa Avrupa Rönesans’ının merkezidir; Paris Aydınlanma devriminin merkezidir. Erbil ise 20. Yüzyıldaki Kürt inkar ve imhasına karışı Kürt dirilişinin ve uluslar arası meşruluğunun merkezidir. Her ne kadar aksi propaganda yapılsa da Türk yayılmacılığının önündeki engel Erbil’dir
Öcalan Türk devletine meşru Kürt siyasal kimliğini hedef göstermiştir. Erbil’in iki önemli rolü vardır. Birincisi: Erbil, Misaki Milli’nin önündeki engeldir. Erbil’in Kürdistan Bölgesel Yönetimi merkezi olması ile bir bıçak gibi ortadan kesilmiştir.
İkinci olarak da; Erbil Bölgedeki Kürdistanı işgal eden ülkelere karşı yenidünya siyasal sisteminin bir merkezidir. Hala Rojava’nın kaderinin Erbil merkezli tartışılması bu nedenledir. Bölge Sömürgeciliğine karşı bir şemsiye rolü görüyor. Bunun için Kürdistan’ın varlığından rahatsız olan herkes Erbil’i hedefler. İran, IŞİD, Haşdi Şabi ilk fırsatta Erbil’e saldırdı. Bunlardan biri de saldırılarını PKK’yi göstererek meşrulaştıran Türkiye’dir.
Güneş Operasyonu kimi hedefliyordu
PKK 1 Haziran hamlesinden sonra kısa sürede sınır üstündeki Türk karakollarına saldırı yapmaya başladı. Bu da Türk ordusuna Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarında operasyon yapma hakkı veriyordu. Büyük bir zafer gibi gösterilen Oramar ( Dağlıca) eylemi Türkiye’ye istediği koşulları altın tepside verdi.Türkiye uluslar arası anlaşmalardan aldı hakla Aralık ayında Haftanin, Zap, Avaşin, Xaxurke, Kandil vb. alanlarda hava harekatı düzenleme iznini aldı. Güneye operasyon tehdidinde bulundu. 21 Şubat 2008 tarihinde de Türklerin Güneş operasyonu, Kürtlerin Zap operasyonu dediği operasyon başladı. Aslında operasyon Erbil Operasyonuydu.
Tespiti doğru yapmak gere. Zap operasyonu PKK’yi değil Kürdistan Bölgesel yönetimini hedefliyordu. Yani amaçları aslında Erbil’e kadar dayanmaktı. 1 Haziran hamlesi işte Türkiye’ye Irak ve Güney Kürdistan’da ki hareketliliğini meşrulaştırma gücü ve zemini verdi. Tıpkı Afrin vb. yerlerde olduğu gibi.
Zaten bu konuda Türk devletinin amacını o zaman ki Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Wikileaks belgelerinde şöyle anlatır: “Dağlıca baskınında 12 askerimizi şehit verdik. 8’i de rehin alındı. Bu olaydan sonra parlamentoda muhalefet, Kuzey Irak yönetimine yönelik bir askeri harekat istedi. Erbil’i yerle bir edebilirdik ama yapmadık.” Aslında TSK’nın amacı Erbil’i yerle bir etmekti. Fakat bunu yapmasına engel güçler vardı.
Barzani Zap operasyonu için: Gerçekleşen operasyon bize karşı zorbalıktır
Zap operasyonu askeri açıdan bir başarı operasyonu değildi. Bunun en büyük nedeni Bölge Siyasetini iyi bilen Mesut Barzani’nin operasyon başladığı gece Bölgeye gidip Türk güçlerinin birleşmesini engellemesiydi. Barzani Bamerne’ deki tank ve ağır silah gurubunun harekete geçmesini engellemek için halkı ve peşmergeyi harekete geçirdi. Halk tankların geçişini engelledi. Böylelikle operasyon kağıt üzerindeki planına zaten uygulayamadı. Barzani Türk işgaline ne karşı ne tavır alarak o dönem konuştuğu basına “Gerçekleştirilen operasyonlar bize yönelik zorbalıktır.” Demiştir. Barzani ayrıca, sorunun askerî yöntemlerle çözümünden yana olmadığını, Kürt yönetiminin de operasyonların bir tarafı olmadığını o dönem açıkça beyan etmiştir.
ABD ve AB’de Türkiye’yi durdurmanın ana gücüydüler. Güneş operasyonu başarılı olmadı, ama Türkiye’nin Erbil hesapları bitmedi.
Zine-Werte meselesi etrafındaki kandırmaca
Öcalan’ın Türk devletine sunduğu Erbil’i gizlice işgal edelim programı işliyor gibi görülüyor. Türk devleti son iki yıldır sessiz sedasız sınırları bıraktı. Zaxo kırsalı Haftanin’de, Xaxurke kırsalında, Berwari bölgesinde nerdeyse hiçbir stratejik alan şu an PKK kontrolünde değil. Mesela Güneyin en yüksek ve en stratejik dağlarından olan Şekif dağını bir iki saatlik bir çatışma sonucu bıraktı. Bunu normal görüyor. Fakat Zine Werte’yi onur sorunu görüyor. Çünkü Zine Werte Erbil e açılan kapıdır Kandil için.
PKK’nin Zine Werte meselesinde kopardığı kıyamet bundandır. PKK zine Werte’de Şengal’de yaptığı gibi büyük bir gürültü ve propaganda ile kendini yerleştirmek istedi ama başaramadı. Zine Werte’nin Türk devletinin Kandil’i işgal girişimine hiçbir etkisi yoktur. Ama Erbil ’i işgal girişimine etkisi vardır.
PKK zine Werte üzerinden bir yandan Gare, diğer yandan Rewanduz arasında büyük bir coğrafyada hareket etmek istiyordu. Ayrıca son 7’yıldır stratejik ortaklık yaptığı YNK üzerinden Ranya’yı da bu hatta katmak istiyordu. Ranya demek coğrafik olarak Erbil demek, Rewanduz demek Erbil demek, Gare demek yine Erbil demek. Zine Werte’nin PKK tarafından işgal edilmesini önleyen Peşmerge Bakanlığı güçleri işte böyle bir startejiyi engellediler. Kandil diyor ki önce ben Zine Werte’de vardım.
Bizde diyoruz ki: Siz Zine Werte’den önce Şekifte vardınız, Deriye Davetiya’da vardınız. Oraları koruyamadınız. Şimdi Zine Werteyi niye istiyorsunuz?
Çünkü gelip Erbil in 29 km uzağındaki Sefin dağına yerleşmek istiyorsunuz.
Çünkü Erbil e Harire açıla bileceğiniz Dola Melakaya açılmak istiyorsunuz
Yani siz bir taraftan Soran bölgesi bir taraftan Raperin bölgesinden Erbil ’e yaklaşmak istiyorsunuz.
PKK daha önce Kürdistan Bölgesel Yönetimi içinde bulunan sınırı 30 km derinlik olarak Türkiye’ye teslim etti PKK. Türkiye bundan cesaret alarak Eski Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’ye “Irak- Türkiye sınırları yeniden çizilsin” diye teklif götürdü.
Zine Werte meselesi ile Abdullah Öcalan’ın Türk devletine alalım dediği Erbil arasında büyük bir bağlantı var. PKK’nin Zine Werte ısrarı da böyle stratejik bir adımla ilgilidir.
Sonuç olarak: Türkiye 1926 Ankara Anlaşması ile çizilen Irak sınırından memnun değildi. 1 Haziran 2004 hamlesi sonrası 30 km bu sınırı aştı, topraklarını büyüttü. Türkiye Irak iç siyasetinde etkili oldu. Böylelikle Türkiye’nin neden Öcalan’ın savaş başlasın emrini getiren avukatlarını engellemediği, savaş için yazılan kitapları neden Kandile gönderdiği anlaşılmıştır.
Türk devleti PKK’nin ayak izleri üzerinden Kürdistan’ın içine kadar girmek istemektedir.