ABD Başkanı Donald Trump’ın 28 Ocak günü açıkladığı Yüzyılın Anlaşması adlı plan hala tartışılıyor. Dünyanın belli başlı güçleri açık görüş belirtmekten daha çok inceleyeceğiz vb. diplomatik söylemeler kullandı. Mesela İngiltere bunlardan biridir. Türkiye, İran, Lübnan Hizbullah’ı gibi ülke ve güçler ise planı sert bir dille kınadı, kabul etmeyeceğiz dedi. Hatta Türkiye devleti sadece devlet adına değil Devlet Bahçeli gibi partiler bile kınadı. Bu kınamayı yapanlardan biri de HDP oldu. Yani Kürdistan sömürgecileri ve Kürdistan karşıtı kişi ve güçlerle aynı safta durdu.
Açıkçası Kürtlerin çok ciddi tehditlerle olduğu bir dönemde HDP’nin kendi halkına çözüm bulmuş gibi bir de başka haklara çözüm desteği vermesi anlaşılır değil. Çünkü HDP şu an Amed’de ki kendi binasına bile Türk Devletinin örgütleyerek bıraktığı aileler nedeni ile giremiyor. Bu denli büyük bir acizlik varken kendini Ortadoğu sorunun çözüm gücü zannetmesi zaten büyük bir hata.
Diğer bir sorun da HDP’nin hala dünyayı 1970’lerin sol gençliğinin yorumladığı gibi Emperyalizm ve ezilen halklar biçimde ele alışıdır. Filistin halkını ilerici ABD ve İsrail’i gerici tanımlanan dönem kapanmıştır. Eski sol gözlüklerle hayata bakarak siyasal güçleri salt ezen, ezilen biçiminde ayrıştırılamayacağı bir gerçek. Mesela Filistin’in temel siyasal örgütleri Hamas ve El Fetih hiçbir zaman ezilenler karşısına Kürtleri temsil etmedi. Örneğin El Fetih her zaman için Saddam’ı destekledi. Ayın biçimde Hamas liderleri de hem Kürdistan işgalcisi Türkiye ve İran ile ilişkilerinin yanı sıra Kürdistan Bağımsızlık Referandumunda hem Afrin’in işgal sürecinde direk Kürtleri hedef alan açıklamalar yaptılar. Yani Filistin’de kurulacak bir siyasal iktidar bölgenin ilerici gücü değil gerici gücü olacak –tıpkı şimdi olduğu gibi- ayrıca Kürdistan işgalcilerinin müttefiki olacak.
HDP’nin Filistin’i desteklemesi bir iyi niyet ve siyaseti okuyamama yetersizliğinin de ötesindedir. HDP Kürtlere dayanarak parlamentoya girmiş, güç olmuş bir partidir ama nedenle Filistin için istediği çözüm modelini Kürdistan için istemiyor. Hatta HDP Kürdistan ismini kullanmaktan imtina ediyor. Kürt diyor, Kürt sorunu diyor ama Kürdistan işgali demiyor. En son 9 Ekim tarihinde Türk ordusunun başlattığı Rojava işgali başlayınca da bu Kürdistan’ın işgalidir demek yerine “bu bölge halklarının beraber yaşamanı saldırıdır” dedi, işgal sözünü bile kullanmak istemedi. Daha sonra halktan gelen sonrası işgal sözünü kullandı.
Yani HDP’nin söylediği şudur “Filistin’e bağımsız devlet ama Kürtlere Türkiyelileşme”.
Son olarak HDP’de örgütlenmeden sorumlu Eş genel Başkanı Alican Ünlü verdiği bir röportajda HDP’nin 23 Şubatta yapacağı kongre için şunları söyledi: Demokratik Cumhuriyetin inşasını sağlayacak kadroları ve yönetimi açığa çıkarıp, Türkiyelileşme fikriyatının yetkili organlarını oluşturacağız”. Alican ünlü sadece bununla yetinmedi ve “HDP bir Kürt partisi değildir, Türkiyelileşmek en başta Kürdistan sorunun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesidir” dedi.
O zaman Alican ünlü şunun da cevabını vermeli eğer sizin Kürtler için reva gördüğünüz yöntem Türkiyelileşmek ise neden “Filistinlilere de İsraillileşmeyi önermiyorsunuz”. Onlara da İsrail’i demokratikleşmeyi önerin. Ama hayır HDP Filistin’e bağımsız devleti Kürtlere ise Türkiye devletine mecbur olmayı reva görüyor.
Çok basit bir çıkarsamaya gitsek şu sonuca ulaşa biliriz: Alican Ünlü doğru düşünüyor. HDP bir Kürt partisi değildir, HDP Türkiye’yi içine düştüğü zor süreçten kurtarma Kürtlerin devlete zorluk çıkarmasını engelleme partisidir. HDP bir Türkiye yurtseveridir. Kürdistan’daki belediyelere atanan kayyumun bir benzeri hatta daha öncesi HDP’ye atanmıştır.
Kürtler ya bu kongrede gerçekten HDP’yi bunlardan arındırmalı ya da bunlara sırtını dönmeli, Kürt aydınları da HDP’nin bu riyakârlığını eleştirmelidir.