2. Bölüm: Kürdistan’da hendek sendromu

KÜRDİSTAN’DA HENDEK SENDROMU

 2.PKK’de demokrasi- savaş çelişkisi

 Silahlara veda

PKK 7.kongeresin de silahlı mücadele stratejisi yerine “demokratik siyasal mücadele” stratejisini kabul etti. Buna paralel olarak “bağımsız birleşik demokratik Kurdistan”  yerine “demokratik cumhuriyet” siyasal amaç olarak belirlendi. Kürt halkının siyasal hakları yerine de sosyal ve kültürel haklar öne çıkarıldı. Hareketin tüm kurumları bu yeni stratejiye göre yeniden düzenlendi. Örgütsel terminolojide değişiklikler yapıldı. PKK‘liler artık Türkiye’ye kalkacak olan “demokrasi treni” ni beklemeye başladılar. Demokrasi kavramı PKK’nin tüm logo ve tabelalarında sabit bir şekilde yerini almaya başladı. Adeta “besmele” gibi her şeye demokrasi ile başlama zorunluluğu getirildi. Yeni mücadele stratejisi;  Savaşın Kürt sorununda çözüm yaratmadığını ve silahlı şiddetin mücadele aracı olmaktan çıkarılması gerektiğini ve adeta silahlı mücadeleden bahsedenlerin tasfiyecilik ile suçlandığı bir örgüt ortamı yaratıldı. Apo’nun yeni paradigması bunu gerektiriyordu.

Kuzey Kürdistanda’ki kazanımlar ve çözüm süreci

Duran kalkan “demokratik özyönetim direnişleri, Yıllara yayılan ve neredeyse herkesi inandıran Demokratik çözüm süreci aldatması ardından geldi” diyor. 2008- 2015 arası devletle PKK arasında üst düzeyde görüşmeler gerçekleşti. İmralı, kandil ve Oslo görüşmeleri içerik açısından gizli tutulsa da halkta barışa dair bir umut yaratmıştı. Ateşkes sağlanmış çatışmalar lokal bir hal almıştı.

Ancak, her iki tarafında kitle tabanını toplayıp denetlediği argümanlar yer yer işlevsizleştiriliyordu. Hükümete oy, PKK’ye savaşçı lazım olduğunda çatışmalar iki tarafında rıza gösterdiği oranda aktifleştiriliyordu. Onun haricinde siyaseten ılıman bir iklim hakimdi.

 Kuzey Kurdistan’daki yerel yönetimler ciddi inisiyatif kazanmış ve iktidar imkanlarına sahip olmuştu. “demokratik öz yönetimler” özerk bölgesel bir statüye kavuşmuştu. Hayatın her alanında söz ve karar sahibiydiler. Hatta HPG’nin cephe çalışanları vergi memurları gibi çalışıyorlardı.

Kısacası PKK’nin öz yönetim projesi önemli oranda gerçekleşmişti. Dağda örgütlenip eğitilen öz savunma gücü (YDG-H) şehirlerde mahalle ve sokaklar da asayiş görevini icra ediyordu. Bu silahlı güç daha sonra YPS olarak hendek savaşlarını yürüttü.

Rojava savaşı ve Kuzey savaşanı aynı sanma hatası

Buna paralel olarak Rojava parçasın da çok ciddi siyasi iktidar fırsatı doğmuştu. Özellikle Kobani direnişi ulusal ve uluslararası çapta büyük bir etki yaratmıştı. Kobani direnişi Pêşmerge güçlerinin katılımı ve uluslararası koalisyon güçlerinin hava desteği ile yeni bir aşamaya girmişti. Ulusal direniş mevzii olarak görülen Kobani’de daiş çeteleri bozguna uğratılarak büyük bir zafer kazanılmıştı. Tüm Kurdistan’a bir siyasi ayaklanma atmosferi hakimdi.

PKK Rojava’daki kazanımları kolektif bir başarı olarak algılamayıp, kendi başarı hanesine yazdı. Bu da onun yanlış sonuç çıkarmasına yol açtı. Rojava daki siyasal askeri ortamla kuzey Kurdistan’daki ortam çok farklılık arz ediyordu.

 PKK Kobani’deki hendek savaşı taktiğinin kuzeyde de başarı elde edeceğini varsaydı. Bunun yanında Rusya ve İran’ının PKK’ye şehir savaşları için göz kırptığını da biliyoruz. PKK, 6-7-Ekim olaylarını kendisine işaret fişeği olarak algıladı. Rojava devrimini kuzey Kurdistan’a ihraç etmeye başladı.

 Rojava’daki kazanımlar kuzey Kurdistan’daki 7 Haziran seçimlerine çok olumlu etkide bulunarak %13 oy oranıyla HDP ciddi başarı elde etti. Türk parlamentosuna 3.cü parti olarak girme hakkını kazandı. PKK Rojava’daki kazanımları ve seçimlerdeki sonuçları kendisine kaldıraç tahtası olarak kullanmayı amaçladı. Bunun üzerine daha önce kararlaştırılan ancak rafa kaldırılan “silahlı devrimci halk savaşı” stratejisini hayata geçirmeye başladı.

 Cizre’de demokratik öz yönetim ilan edildi. Sırasıyla HDP ye bağlı tüm belediyeler bu ilan deklare edildi. Daha önce kırsalda eğitilen ve koordinesi HPG tarafından yapılan YDGH Cadde ve sokaklarda hendek kazımaya başladı. Özellikle de en yurtsever ve en çok oy aldıkları yerleşkeler esas alındı. PKK, kendisi için oy verenin, kendisi için kurşunda sıkacağını düşünüyordu. Oy potansiyelini eylem potansiyeli olarak değerlendirdi. Bunun içinde silahlı ayaklanmayı bu merkezlerde başlattı.

Türk devletinin gözünün önünde hendekler kazıldı

Türk devleti tüm bu süreci sessizce izledi. Her şey Türk devletinin istediği rota da ilerliyordu. PKK’ nin stratejik kitle merkezleri artık devletin saldırmasına müsait bir hale getirilmişti. Türk devleti de kendisine “altın tepside sunulan” fırsatı kaçırmadan yöneldi. Binlerce Kürt genci bu hendeklerde ve moloz yığınları altın da can verdi. Bu planın lideri konumunda olan duran kalkan bir tv programın da “Ağır bir bilanço oldu. Bu düzeyde saldırı beklemiyorduk; Düşman da olsa karşımızdaki güçlerin insan olduklarını sanıyorduk” açıklaması da bulundu. Peki soruyoruz Kürt halkına propaganda yaparken Türk devleti (soykırımcı, katliamcı, vahşi) için söylediklerinize inanmıyor muydunuz. 42 yıl amansız bir savaş verdiğini iddia edeceksin ama düşmanının acımasızlığının düzeyini bilmeyeceksin. Ya sen düşman dediğini, düşman olarak görmüyorsun ‘ki büyük ihtimalle öyledir’ ya da savaşa hiç girmemişsin. Zaten PKK’nin Ankara gurubunun (Cuma, Abbas, Karasu ve Fuat) en büyük zaafı da kendilerinin hiçbir zaman düşmanla sıcak temasa girmemiş olmalarıdır.

Hendeklerin  faturası Kürt halkının genç evlatlarına kesildi

Duran kalkan hendek savaşlarının 4.cü yıldönümün de Kürt halkına yaşattıkları bu katliamın özeleştirisini vereceğine, bu direnişe mecbur bırakılan gençleri “taktik dışı” ilan edip her zamanki gibi suçu şehit düşenlere yüklemiştir.  Devamın da  “Bu temelde beşinci direniş yılında özellikle ajan-ihbarcı yapıya karşı gelişecek şehir eylemlerinin kesin sonuç alıcı karakterini iyi görmek ve başarıyla uygulamak büyük önem taşıyor. Muhteşem sona böyle bir direnişle ulaşılacağı net bir biçimde görülüyor” diyor.

PKK’nin temel ilkesi: Beni alkışlamayan haindir

PKK, kuruluşundan beri hain, ajan ve işbirlikçi kavramlarını kendi örgütsel yapısını egemen kılmak için her fırsatta kullandı. 1977-80 döneminde onlarca Kürt yurtseverini ajanlık, hainlik ile suçlayıp öldürdü. Kendi çizgisinde olmayanları potansiyel düşman olarak gördü. Hatta Kurdistan’daki siyasal (ideolojik-felsefi) çeşitliliği yok ederek tek parti anlayışını Kürt halkına dayattı. “Bıji serok apo” demeyen her Kürt PKK nezdinde haindir.

PKK; Kürt halkını Apo’cu tarikatın müritleri yapmak için korkunç bir dezenformasyon ve korkutma yöntemlerini uygular. İşte duran Kalkan’ın yukarıda “ajan-ihbarcı yapıya karşı şehir eylemleri” belirlemesi, halkın kafasında bir algı yaratıp sonra da Apo’cu olmayanlara karşı sürek avı başlatılacağının işaretidir.

Onlarca Kürt genci sorgusuz sualsiz öldürülecek. Hendek savaşlarıyla kendilerinden uzaklaşan gençliği ve kitleyi korkutarak tekrar yanına çekmeye çalışacaklar. Neye göre ajan ve kime göre hain? Her şey örgütün iki dudağı arasından çıkan karara göre uygulanacak. Sonrada kendi medya organların da yoğun teşhir ve yalan propaganda furyasıyla cinayetlere kılıf uydurulacak. Çünkü PKK bu yöntemde oldukça tecrübeli, hatta belki bildiği en iyi iş hatalarını başkasına yığacak.

PKK’nin hatalarının hesabını verme zamanı geldi

PKK’nin tarihi boyunca Kürt halkına karşı işlediği her suç yanlarına kar kalmıştı. Bu bilinçle ve alışkanlıkla hareket ediyorlar. Hendek savaşları ile Kürt halkına yarattıkları travmayı görmezden geliyorlar. Hendeklerden sonra gerilla katılımları durmuş, kitlesel gösteriler sıfıra inmiş, gerilla bırak eylem yapmayı tüm kuzey eyaletlerinde tasfiye edilmiştir. Hatta Güneyin derinliklerin de korunmak için bile Kürt yerleşim yerlerini kalkan olarak kullanmaya başlamışlardır.

Düşmanın son Rojava işgali Kuzey Kurdistan hariç tüm Kürtlerde infiale yol açtı. Ama Kuzey Kurdistan’da en basit protesto eylemi bile yapılmadı. Niye? Çünkü halkın yaşadığı hendek sendromunun halen etkisinden kurtulamamışlardır. Abbas’ın düşman için söylediği “Nusaybin sendromu” Kürt halkının yaşadığı travmanın yanında, hiçtir. Şehirler yıkıldı, on binlerce yoksul Kürt çocuklarının cansız bedenlerini evlerinin enkazı altında bırakarak yönünü “Kürt kültürünün yutulduğu karadeliklere”  yani Türkiye metropollerine çevirdi. Hafızalarımızda Taybet ananın çığlığı, Çiyager’in tank paletleri altındaki o masum bedeni ve bodrum katında kurtarılmayı bekleyenlerin son haykırışları kalmıştı. Kürt halkının, aklı ve vicdanı ile bu kadar alay eden bir hareketin halka hesap verme zamanı gelmiştir.

Diğer Haberler