Neçirvan Barzani açıklaması iki kesimin özel maniplasyonuna uğradı. Kim bunu neden yaptı? Amaçları nelerdi? Kimler Kürt yakınlaşmasından rahatsızlık duydular?
Dün Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsünün (MERi) düzenlediği panelde konuşan Kürdistan bölgesel başkanı Neçirvan Barzani önemli açıklamalar yaptı. Açıklamalar Güney Kürdistan hükümeti ve siyasetçilerin Türkiye’nin Rojava işgalinden beri Kürt ulusal birliğinin sağlanması için atılan adımları tamamlar nitelikteydi.
Açıkçası Kürtlerin hep devletleşememe ve topraklarının işgal edilmesinin en büyük nedeni olarak gösterilen parçalanmışlık durumunun aşıldığı yönünde umut verici gelişmeler yaşandı. Güney Hükümeti Türkiye ile olan ilişkilerinin tümünün yıkılmasını göze alarak da olsa işgali kabul etmeyeceğini açıkladı. Bunun öncülüğünü ilk olarak KDP Genel Başkanı Mesut Barzani yaptı. Barzani kişisel Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada hem Türkiye’nin işgalinin kabul edilmez olduğunu açıkladı hem de direk olarak ABD’nin Rojava’dan geri çekilme planı ve ABD başkanı Trump’ı eleştirdi. “Kürtlerin kanı para ve silahtan daha değerlidir” diyen Mesut Barzani’nin ardından Kürdistan Parlamentosu da resmi karar alarak Türk işgalini kınadı. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalının yaptığı ‘Mesrur Barzani Türkiye’yi ziyaret edecek açıklamasına karşın Mesrur Barzani’nin Türkiye’yi ziyaret etmeyeceği açıklandı. Tüm bu adımlar diplomatik adımlardı ve teamüller çerçevesinde yapıldı. KDP Merkez Komite üyesi Ethem Barzani ise Rojava işgalinin Kürt halkına dönük bir saldırı olduğunu şu sözlerle ifade etti: Rojava’dan sonra sıra Güney Kürdistan’a gelecek.
Tüm bu adımlar Güney Kürdistan hükümetinin büyük risk alarak attığı adımlardı. Etrafı İran, Türkiye ve Irak tarafından çevrelenmiş Güney Kürdistan’ın kendi varlığını herkesle çatışarak, kabadayılıkla devam ettiremeyeceğini herkes tarafından biliniyor. Yani bir denge ve ilişki ile çelişkiyi bir arada yürüten bir politika ile hareket etmesi gerektiği net bir gerçek. Buna rağmen Kürtlerin geleceği tehlikede ise politikalarını Kürtlerin çıkarları ve milli duyguları ile belirleyeceklerini, risk alacaklarını ortaya koydular.
Neçirvan Barzani’nin dün ki açıklaması da aynı nitelikteydi. Neçirvan Barzani açık olarak “Rojava ile Rusya arasında ilişki kurmaya çalıştığını, arabuluculuk yaptığını ve Mazlum Abdi ile sürekli olarak iletişim halinde olduklarını, Kuzeydeki Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini Türk devletine söylediği belirtti”. Çok politik bir biçimde Rojava’yı sahiplendi. Konuşmanın bir yerinde de PKK’nin Rojava üzerinden meşrulaşmayı istemesinin hata olduğunu açıkladı. Türkiye’nin sınırda PKK sembol ve resimlerini kabul etmeyeceğini kendilerine ilettiğini de söyledi. Bu değerlendirmesi hiçbir biçimde Türkiye’nin Rojava işgalini haklı çıkaracak bir açıklama değildi. Hatta Türkiye ile Rojava arasında da bir çeşit arabuluculuk yaptığını dolaylı olarak dile getirdi. Yani aleni olarak söylenmese de baştan beri Rojava yönetimi ile ilişkileri vardı.
Neçirvan Barzani’nin ben sürekli Mazlum ile görüşüyorum sözü bir çeşit siyasi rol üstendiğini kabul etmekti. Fakat Neçirvan Barzani’nin açıklamasından iki kesim rahatsız oldu ve maniple etti.
Birincisi; Türki devletiydi. Devletin resmi yayın organı AA (Anadolu Ajansı) Neçirvan Barzani’nin 6 yıl önceki bir konuşmasını yeni konuşma gibi verdi. Ayrıca Neçirvan Barzani’ni Irak olaylarını değerlendiği bir konuşmayı de Türkçe alt yazı ile vererek ‘ hiç alakası olmayan biçimde ‘ Türkiye’nin Suriye’ye saldırma nedeni Kürtler değil PKK’dir diye verdi. Herkeste bir algı yaratmak istedi.
Türk devleti Kürtler üzerinden kendisini meşrulaştıracak bir konu bulamayınca öfkelendi ve meşruluğunu yalan haberle sağlamaya çalıştı
Neçirvan Barzani’nin konuşmasından rahatsız olan ikinci kesim ise PKK basınıydı; PKK basını konuşmanın orijinali yerine Anadolu ajansına dayalı yayınların haberi üzerinden yorum yaparak Güneyi Türkiye’nin isteği doğrultusunda hareket etmek, işbirlikçilik ve Kürt düşmanlığı ile suçladı. Normal şartlarda konuşmayı dinleyen birinin hiç çıkarmayacağı sonuçları çıkardı, güneyin Tüm emeklerini yok saydı. Bunun öncülüğünü yapanlar ise PKK’nin basın işlerinden sorumlu kişileri Ferda Çetin, Amed Dicle’idi. Hatta bir Cahit Mervan bir belge yayınlayıp ‘ güneyli bir bilim adamını söylediğine göre Peşmergeler’de 9 Ekim günü Rojava’ya saldıracaktı ama halk tepki gösterince cesaret edemediler’ biçiminde bir yazı da yayınladı.
Peki neden? Neden PKK ve Türk devleti aynı anda aynı haberi manipüle etme gereği duydu. Çünkü her iki tarafında Kürtlerin ulusal birliğine tahammülü yok. Türkiye’yi anlaya biliyoruz ama PKK’nin böyle bir süreçte basın üzerinden yanlış bilgi yayması ve halkı galeyana getirmek istemesinin nedeni ise Kürtlerde yükselen Milli duyguları kesintiye uğratmaktır.
Rojava işgali başlaması ile beraber Kürtlerde milli bir duygu oluştu özellikle Güney Kürdistan halkı Türkiye’ye karşı bağlarını koparma noktasına geldi. Milli birlik herkesin talep ettiği bir şey haline geldi. Tüm bu nokta işte PKK içindeki Türkiyeci, Kürt milliyetçiliğini engellemek isteyen kanadın tepkisine yol açtı. Aslında PKK basınının bu açıklaması Neçirvan Barzani’den çok Mazlum Abdi’yi boşa çıkarmak içindir. Mazlum Abdi’nin hem 25 Ekim tarihli konuşmasında Başkan Barzani hitabı ile güneyli tüm siyasetçilere ve partilere teşekkür etmesinden en çok rahatsızlık duyan PKK’dir. PKK özelde 2004 yılından bu yana basınını Güney Hükümetini, Güneydeki kazanımları ve Güney Kürdistanlı siyasetçileri karalamak üzerinden kurgulanmıştır. Kürt halkı yüzünü güneye dönmesini engellemek için elinden geleni yapmıştır. Güneyde hiç iyi bir şey yoktur, herkes haindi, herkes paragözdür, güneyde Kürtlük yoktur. Sürekli bu algıyı yaratmak için çaba vardır. Çünkü Kürtler güneye yüzünü dönerse Türkiyelileşme projesi çöker.
Neçirvan Barzani’nin konuşmasını maniple edenlerin en büyük amaçlarından biri de Güney ve Rojava ortaklaşmasını engellemektir. Çünkü Mazlum Abdi sorunu beraber çözmek konusunda iddialı görünüyor. Hatta PKK basınının bir kaşık suda fırtına çıkarmasına rağmen aynı gece yaptığı konuşmada tekrardan sorunu beraber çözelim çağırış yaptı ve “Başkan Barzani’ye teşekkür ediyorum” dedi. Diye biliriz ki PKK basınına en iyi cevabı yine Mazlum Abdi verdi. ‘ biz her şeye rağmen ortaklaşacağız dedi.
‘Kürtleri bir birine kırdırmak’ düşmanların en büyük gayesidir. Kimse buna alet olmamalıdır. Kürt siyasi partileri birliğini tüm dünyanın gözü önünde yapamaz, etrafımız çevrili duyarlı olmak zorundayız. Fakat Kürtler arası bir güç birliği oluşturulacaksa her şeyden önce PKK basınında ki sol görünümlü, Türkiyeci kesim sınırlandırılmalı, herkes te böyle bir dönemde kaleminin ucunu Kürt birliğine çevirenlere karşı duyarlı olmalı