PKK’nin ilk gurup üyelerinden Haki Karer 18 Mayıs 1977’de Antep’de vuruldu. PKK daha sonra Mayıs Ayını şehitler ayı ilan etti. Ve Öcalan sık sık “PKK’yi Haki Karer’in anısına kurduğunu söyledi. Şimdi bu olayın üstünden 48 yıl geçtikten sonra PKK bu kez Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un da hayatını kaybettiği açıklandı ve bu kez bu üç isim için anmalar düzenlendi.
Bu üç isimin ölümleri ve vurulma biçimleri PKK’nin şehadet üzerinden yaptığı propaganda ve iki yüzlülüğü ortaya koymak açısından önemli bir veridir. Her üçünün de ne ölüm sebepleri ne de kişilikleri söylendiği gibiydi. PKK, Haki Karer ismi etrafında kurduğu yalanı günümüze kadar ite ite getirdi. Şimdi de listeye Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun eklendi.
Gerçekte, Ali Haydar Kaytan 7 yıl önce PKK tarafından öldürüldü. Rıza Altun ise 6 yıl önce yaralanma sonrası oluşan hastalıktan hayatını kaybetti. PKK yıllarca bunları gizledi. İki ismin öldüğünü devlet biliyordu, PKK yapısı biliyordu, her iki tarafın da aileleri biliyordu. Abdullah Öcalan’ın da bilgisi vardı. Şimdi ise kalkmışlar sanki yeni duymuş gibi bol gözyaşı olan bir tiyatro sergiliyorlar. Bu tiyatro Kürtlere İmralı- Türk devleti arasındaki ilişkileri, Öcalan’ın Kürtler için hiçbir şey istemediği 27 Şubat tarihli mektubu unutturmak için yapılıyor. 40 yıldır devam eden kandırmacanın bir devamıdır. 40 yıldır bu halk cenaze-şehit- slogan-müzik-halayla duygularına hitap edilerek hipnoz ediliyor. PKK insanların ölümlerini çıkarları gerektirdiği zaman duyurup üzerinden kitleyi toparlama kampanyası başlatıyor. Eğer şimdi de Öcalan’ın 27 Şubat tarihli rezalet mektubu etrafındaki olayları unutturmak gibi büyük bir amacı olmasa bu iki ismin ölümünü açıklamazdı.
Devlette PKK’nin bu mektubu Kürtlere kabul ettirmesi için bu iki ismin anması adı altında PKK’nin İstanbul, Dersim vb yerlerde toplanmasına izin verdi. Hatta Dersim valisi halkın Altun ve Kaytan için yapacağı anmaya gönülsüz olduğu için görevden alındı. PKK ölümler üzerinden halkın imanını tazelemek istiyor, devlette PKK’nin halkı etrafında toplanması için müsaade ediyor.
Fakat PKK’nin bir amacı daha var, o da şu Kaytan ve Altun’un PKK içinde ortak oldukları ve öncülük yaptıkları infazlar, gizli ve kirli ilişkileri aklamak.
Şimdi bunu söylediğimiz için insanlar bize saldıracak, vay şehitlerin arkasından nasıl böyle konuşuyorsunuz diyecek, ya peki bu iki insanın işkence ile şehit ettiği insanlara ne olacak? Bize diyecekler ki hataları da ola bilir ama çok emekleri var. Bunların emeği nedir? Kürdü Kürde kırdırmışlar, onlarca insanın infazını meşru kılıp, Öcalan’ın “devletime hizmet etmek istiyorum” sözlerini aklamışlar, emekleri budur. Bu insanların şahsında PKK’nin, PKK’nin şahsında ise bu insanların yargılanması gerekir.
Kaytan ve Altun asla Haki Karer kadar onurlu durmadılar
Haki Karer, Karadenizli bir Türk’tü. Elimizdeki bilgilere göre gerçekten dürüst ve devrimci bir insandı. Karer, Öcalan’ın Türk devleti ile olan karanlık ilişkilerini eleştirdiği için öldürüldü. Bunu PKK’nin tüm Antep yapısı biliyordu ve nereyse çoğunluğu PKK’den koptu. PKK sırf Karer’in ölümünü manipüle etmek için Alattin Kaplan diye bir yoksul bir Kürdü vurdu ve onun adını tarihe ajan diye geçirdi. Karer PKK tarafından öldürüldü. Buna dair onlarca belge ve bilgi var. Bu konuda şu derli topluyu yazıyı okuya bilirsiniz: https://darkamazi.com/archives/1024960
Rıza Altun ve Kaytan için ise durum hiç öyle değildi. Onlar yapılan her türlü kötülüğü görüp ya ortak oldular ya da sessiz kaldılar.
Kaytan önce Öcalan’ın daha sonra Bayık’ın tetikçisiydi
Haki Karer Öcalan’ın yanlışlarına hayır dediği için öldürtüldü. Ali Haydar Kaytan için ise durum pek böyle değildi. Kaytan hem Öcalan’ın hem de PKK’nin onlarca kirli politikasında tetikçi olarak kullanıldı. Bakın oyun kurucu bile değil tetikçi. O PKK’nin ilk yıllarında Öcalan’ın 2000 sonrası ise Cemil Bayık’ın tetikçisiydi. Kaytan’ın söz gücü, teorik izah yeteneği PKK’nin elindeki bir sopa gibiydi. Kime istiyorlarsa Kaytan’ı ona saldırtıyorlardı. Öcalan, Kaytan’ı 1970’lerde Dersimli diğer örgütlerdeki devrimcilere saldırttı. 1980’lerde PKK içindeki muhaliflere saldırttı. Kaytan Lolan’da yapılan infazlardan birinci derecede sorumludur, kendisi bizzat 2-3 ay önce yoldaş olduğu insanlara işkence yaptı. 1980’lerdeki iç infazlarının özellikle de Semir gibi Dersimlerinin öldürülmesinde vb kişilerin öldürülmesini meşrulaştırma işini Kaytan’a verdi.
Kaytan Öcalan’ın yaptıklarının ne kadar hatalı olduğunu görüyordu fakat Öcalan ona yüklenip, kendini ispatla, devrimcileş diyerek baskı yaptıkça kendini Öcalan’a kabul ettirmek için köpeksi bir sadakatle daha kötü işler yaptı. PKK’nin 3. Kongresinde ilk “Biji Serok Apo” sloganını attı ama yine de Öcalan’ın hışmından kurtulmadı, PKK üyeliğinden atıldı.
1990’larda aynı oyun devam etti, Öcalan Kaytan’ın yapamayacağını bildiği işleri sorumlu yapıp onun başarısız pratikleri ile daha fazla ona hükmetti. Yine PKK içinde kullanılan bir tetikçiydi. 1995 yılında PKK’nin Peşmergelere saldırmasını meşrulaştırmak için kullanıldı. Güney Kürdistan’da PKK’nin sivillerin öldüğü Pendru ve Selke köylerinin yakılmasında payı vardı.
1999’da ise Öcalan’ın İmralı’daki teslimiyetçi tutumundan rahatsızdı. Çevresine “Mazlum şu adamı göre mezarda kemikleri sızlar” “Kemal bu konuşmaları görse tetiğe basıp adamı vurur” derdi. Fakat yine de PKK kadro okullarını gezip Öcalan’ın köksüz savunmasını meşrulaştırmaya, insanları Öcalan’a bağlamaya çalıştı. Kaytan’ın hayatı anlamsızlık, kendisi ile çelişme, inanmadığı şeyler için kendini ve ailesini bitirme her şeyini kullandırma hikayesidir. O Hâkî Karaer değildir. Hâkî Karer gibi PKK tarafından vuruldu fakat Karer direndiği için vuruldu. Kaytan artık kullanılacak bir şeyi kalmadığı için vuruldu.
Rıza Altun 1993’te Öcalan’a teslim oldu
Rıza Altun PKK tarafından vurulmadı. Fakat onun da PKK içinde ilginç bir hikayesi vardı. Onun hikayesi iki dönemdi. Birinci dönem 1970’lerden 1993’da kadar olan dönemdi. Yetenekli, zeki ve kurnaz Rıza Altun o döneme devrime inanan biriydi. Fakat 1990’dan sonra cezaevinden çıkıp Şam’da Öcalan’ın 10’uncu kat denen evinde kalır. O dönem Öcalan’ın kadınlarla ilişkisini fark eder ve aslında “bu adam böyle şeyler yapıyorsa onu öldürcem” der. Fakat işte orada teslim olur. Ondan sonraki dönem Altun’un ikinci dönemidir. Artık o bir devrimci değil kurnaz bir tüccar ve mafya insanıdır. Altun o tarihten sonra İran ve Saddam ile kurulan kirli ilişkilerin kralı olur. 1995 sonrası PKK’nin Peşmerge güçlerine saldırdığı ve İran ile ittifak kurduğu süreçlerin tüm diplomasi ve pazarlığını Altun yapar. Uyuşturucu ticaretinin organizasyonu da yine Urmiye’deki Altun’un işidir. Altun 2000’lerde Avrupa’da onlarca insandan tehdit ile haraç alınması, Avrupa’daki uyuşturucu ticaretinin organizasyonunda da yine baş roldedir. 2017 sonrası Süleymaniye’de üslenip yine İran-Irak ve Haşdi Şabi’nin kurduğu anti-Kürt cephesinin diplomasisini yürüttü.
Bu iki kişi özellikle de Fuat yani Ali Haydar Kaytan için söylenecek o kadar söz var ki. Yaz yaz bitmez. Kaytan’ın hayat öyküsünün gerçeğini bilenler PKK tarihinin gerçeğini bilirler. Bunun için bilen herkes, bu tarihe şahit olan herkes gerçekleri yazmalıdır. Tarihin yanlış kişilerin eli ile yazılması engellenmelidir.