Irak Kürdistanı ve Rojava, Orta Doğu’nun siyasi ve etnik yapısındaki karmaşıklıkları yansıtan önemli örneklerdir. Her iki bölge de uzun yıllar süren çatışmalar ve merkezi yönetimlerin baskıları altında, kendi özerkliklerini sağlama ve kimliklerini koruma mücadelesi vermiştir. Bu süreç, tarihsel olarak birbirinden farklı gelişim aşamalarına sahip olsa da, her iki bölgenin de siyasi özerklik ve bağımsızlık arayışı, belirli benzerlikler ve farklılıklar göstermektedir.
Irak Kürdistanı’nın Kuruluşu ve Gelişimi
Irak Kürdistanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve ardından gelen bölgesel yeniden yapılanma süreçleri ile şekillenmiştir. Kürtler, tarihsel olarak bu bölgeyi yönetmiş olsalar da, modern dönemdeki ilk özerklik adımları 1991 Körfez Savaşı sonrası atılmaya başlanmıştır. Saddam Hüseyin’in yönetimindeki Irak’ta, Kürtler sık sık baskılara ve soykırım benzeri uygulamalara maruz kalmış, bu da onları bağımsızlık taleplerine yönlendirmiştir. 1991’de uçuşa yasak bölge oluşturulması ve 2005 Irak Anayasası ile birlikte Kürtler, uluslararası düzeyde tanınan özerkliklerini sağlamışlardır.
Irak Kürdistanı’nın en önemli adımlarından biri, 2005’teki anayasa ile tanınan federal yapıdır. Kürtler, 2003’teki Irak savaşından sonra, Kuzey Irak’ta fiilen bağımsız bir bölge kurmaya başlamış, 2017’de bağımsızlık referandumu gerçekleştirerek, Kürtlerin ulusal bağımsızlık taleplerini bir kez daha dünyaya duyurmuşlardır.
Rojava’nın Gelişimi
Rojava, Suriye iç savaşının patlak vermesiyle 2011 yılından itibaren yeni bir yönelim içine girmiştir. PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve YPG (Halk Savunma Birlikleri), Suriye’nin kuzeyinde fiilen özerklik ilan etmiş ve bölgedeki Kürt nüfusun yanı sıra, Araplar ve diğer etnik gruplarla birlikte kantonlar kurmuşlardır. Suriye’nin zayıflayan merkezi yönetiminin gücünü kaybetmesi, Rojava’nın bağımsız yönetim kurmasına olanak sağlamıştır. Rojava’daki yönetim, demokratik konfederalizm anlayışına dayanarak, yerel halkın kendi kaderini tayin etmesine olanak tanımaktadır.
Rojava’daki bu gelişim, özellikle IŞİD’e karşı verdikleri mücadeleyle dikkat çekmiştir. YPG ve diğer yerel grupların IŞİD’e karşı kazandığı zaferler, Rojava’nın uluslararası alanda daha fazla tanınmasını sağlamıştır. Bununla birlikte, Rojava’nın özerkliği, Suriye hükümeti ve bölgesel aktörler tarafından hala tam olarak tanınmamaktadır.
Benzerlikler ve Farklılıklar
Irak Kürdistanı ve Rojava arasındaki benzerlikler, her iki bölgenin de merkezi yönetimlerden bağımsızlık mücadelesi ve etnik kimliklerini koruma çabalarına dayanmaktadır. Her iki bölge de, tarihsel olarak Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlerdir ve her ikisi de savaşlar ve dış müdahaleler sonucunda kendi yönetim yapılarını kurabilmiştir. Ayrıca, her iki bölge de, dış aktörlerle kurdukları ittifaklarla özerkliklerini sağlamaya çalışmışlardır.
Ancak, önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Irak Kürdistanı, daha önce bağımsızlık referandumları yapmış ve uluslararası alanda tanınan bir özerklik statüsüne sahipken, Rojava’nın durumu hala belirsizdir. Rojava, daha çok demokratik konfederalizm anlayışına dayanarak, etnik çeşitliliği göz önünde bulunduracak şekilde bir yönetim modeli kurmuştur. Irak Kürdistanı ise, Kürt kimliği etrafında birleşmiş ve daha merkeziyetçi bir yönetim tarzını benimsemiştir.
Rojava’nın Geleceği ve Irak Kürdistanı’nın Özgürlüğü
Rojava’nın, Irak Kürdistanı gibi tam anlamıyla özgürleşip, uluslararası alanda tanınmış bir bağımsızlık statüsüne sahip olup olamayacağı, büyük ölçüde bölgesel ve uluslararası aktörlerin tutumlarına bağlıdır. Irak Kürdistanı’nın 2017 referandumundan sonra yaşadığı zorluklar, Rojava’nın bağımsızlık yolunda karşılaşacağı engelleri göstermektedir. Özellikle, Türkiye, İran ve Suriye gibi bölgesel güçler, Kürt hareketlerinin güçlenmesini istememektedirler. Bu ülkeler, Kürtlerin bağımsızlık taleplerine karşı oldukça sert bir tutum sergilemekte ve Rojava’yı bu süreçte yalnız bırakmaktadır.
Uluslararası devletler ve aktörler, Rojava’nın durumunu genellikle ikili bir tutumla değerlendirmektedirler. Batılı ülkeler, özellikle IŞİD’e karşı verdiği mücadelede YPG’nin katkılarını takdir etmiş ve bu güçlere destek vermiştir. Ancak, Rojava’nın bağımsızlık ve tam özerklik talebi, Suriye’deki siyasi çözüm süreci ve uluslararası ilişkilerdeki dengeler nedeniyle henüz tam anlamıyla desteklenmemektedir. ABD, Fransa ve diğer Batılı güçler, Suriye’deki Kürtlerle iş birliği yaparken, Türkiye’nin tepkisini göz önünde bulundurmak zorunda kalmışlardır. Ayrıca, Rojava’nın bağımsızlık mücadelesi, bölgedeki dengeyi bozabilecek bir etkiye sahip olabileceğinden, büyük güçler bu konuda temkinli davranmaktadır.
Kürtlerin statü kazanma mücadelesi için, sadece iç dinamiklere dayanmak yeterli olmayacaktır. Uluslararası desteğin sağlanması, stratejik ittifaklar kurulması ve bölgesel güçlerle dengeli bir politika izlenmesi gereklidir. Kürt hareketleri, uluslararası kamuoyunun desteğini kazanmak için diplomatik baskılarını artırmalı, bölgesel barış ve güvenliği tehdit etmeyen çözümler önererek, uzun vadede tanınma şansı elde edebilirler. Bununla birlikte, Rojava ve Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık yolları, tarihsel bağlamda daha da karmaşıklaşacak gibi görünmektedir.