Ordu Gençlik Elele, Türk Milli Cepheye

„Ordu Genclik Elele, Türk Milli Cepheye“

Bir grup DEM Partilinin İmarlıya gidip „yeni paradigma“nin yol ve amaç haritasını getirdikten sonra,  Apo-PKK paradigması‘nın müritleri, siyasetçi, yazar, sanatçı, rantçı bir ağızdan methiyeler dizmeye başladılar. Bu paradigmanın içeriğinde ne olduğu yerine ne istediklerini ve ne anladıklarını Kurdlere anlatmaya başladılar. Kimisi şeyhini “25 yıllık tecrit altında müthiş direnen“kimi, kanat takıp göğe “uçuran“, kimisi, “global dünyanın yeni lideri ve açılımı“ diye kafayı sıyıranlar oldu ve olmaya da devam ediyor. Ama hiçbirinin aklına -bu işin arkasında Türk devleti var- diye akıl etmedi, çünkü sihir bozulurdu o zaman.

Oysa her şey çok net ve Kurdler için sisli-puslu bir hava yaratarak, Kürdleri uçuruma doğru götürmenin sihirbazlığına bürünmüşlerdi hep birlikte. “Yeni Paradigma“nin sahib(ler)i Türk derin devlet kozmik oda ürünüydüler ve yine bu odanın çömezleri ile „yeni paradigma“ açılıyordu. Devlet Bahçeli çağrıyı yapıyordu ve çağrıya katılanlar çoğalarak, adım adım destekçileri kalabalıklaşıyordu. Gözü yaşlı gariban Kürd anasının eline de pankartlar tutturarak, yürüyüş kortejleri, “Yeni Paradigma“yi anlatmak için konferanslar hazırlamıyordu.

Açılımı Yapan Devlet Bahçeli, Edirne Cezaevinde kuzu kuzu yatan Salattin Demirtaş’ı da telefonla arayarak;” Apo-PKK padigmasının değiştiğini, yeni paradigmanın oluşturulduğunu, katılıp destek vermesi gerektiği“nin emrini verdi.

Salahattin Demirtaş’ta 13 Mart 2025 tarihinde „T24 sitesine „Yeni paradigma; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kürtlerin de devletidir“ başlığı ile bir destek makalesi yayınladı. Kurdlere kurulan tezgâhın, oynanan oyunun, işbirlikçiliğin ve ihanete dönüşen olgunun anlaşılması açısından irdelenmeye değer.

Salahattin Demirtaş işbirlikçiliğe şu sözlerle iştirak ediyordu:

„Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin devletidir, nokta. Bu anlamda Cumhuriyeti demokratikleştirme görevi de hepimizindir, nokta. “

Türkler, sömürgeci, inkârcı, katil, jenosidçi ve işgalci bir devlete sahipler. Bu devlet hiçbir zaman Kürdlerin de devleti olmadı. Adı üstünde Türk Devleti’dir!

Türk devletin bünyesinde kalan (Kurdler dışında) diğer uluslar ya yok edildi ya göçe zorlandı ya da dinlerini değiştirip, zorla asimile edilerek Türkleştirildiler.

Bu zulme ve zorbalığa karşı sürekli başkaldırı halinde, Kürdler kaldı. Kürdler ulus olarak, tarihin hiçbir döneminde Türk egemenliğini kabul etmediler. Sürekli bir çatışma, sürekli başkaldırılarla bugüne geldiler. Çünkü Kürdler bir milletti ve güçlü dil, kültür, tarih ve diğer milli değerleriyle kendi toprakları Kurdistan’da yaşıyorlardı. Tarih boyunca saldırılara maruz kalmış, ama katliamlara, yağmaya ve talana pabuç bırakmamıştı.

Tarih boyunca direnen bu soylu milleti tezgâha getirmek için, hep bu milletin içinden işbirlikçiler örgütlenerek kullanıldı. Apo-PKK paradigması 40 yıl boyunca Kürd gençlerin kanı ile, Kürdlerin mali ile yarattığı bir kitle desteği oluştu. Şimdi paradigma değişiyor. Yeni bir paradigma oluşuyor ve bu kitle, bu paradigma için kullanılacak. Devlet aklı böyle emretmiş.

Bu yeni bir tezgahtır ve bu yeni tezgahın gönüllü görevlilerinden biri de Salahattin Demirtaş’tır.

Sahneye çıkarak;

“Kürd-Türk aynı anda kazanacağız, birlikte daha güçlü olacağız. Belki “tek millet” değil ama “bir millet olacağız. “Diyerek koroya iştirak dilekçesini verdi. Dilekçesinin kapsamı sadece Kuzey Kurdistan Kurdlerini kapsamıyor, bir de;

“Türk-Kürt ittifakı şekillenip gelişecek ve bu yeni durum Suriye-Irak-İran Kürtlerini de olumlu etkileyecek. Artık hiçbir Kürt, bulunduğu devletin de Türkiye’nin de karşıtı, düşmanı, tehdidi olmayacak. Türkiye gibi büyük, güçlü bir devlet de esasında bütün Kürtlerin devleti olacak.” Ne güzel değil mi? kuzu kuzu Türk cephesine Kurdleri de katıyorlar!

Abdullah Öcalan, yıllar önce Türkiye’ye gelirken, uçakta mahmur gözlerle „devletim bana bir görev verirse, ben hizmete hazırım“ dediğinde, şeyhin müridleri  „rêberimize, serokumuza ilaç vermişler“ diye durumu hayra yorumlamışlardı! Biz deşifre etmeye çalıştığımızda da “hainler“ diye damgalanmiştik.

Hani doğruyu görme yerine, söyledikleri yalanı büyüterek inanmak müritleri için daha kolay bir yol ya, işte kadınlı erkekli kalabalıklar 25 yıl boyunca bu yolu seçtiler. 25 yılda Kaç Kürd köyü yakıldı boşaltıldı, kaç Kurd gencini yitirdik, kaç milyon Kurd göç etti, kaç Kürd ömrünü zindanlarda geçirdi. Kaç körpe Kurd kızı, gelini sokaklara düştü, kaç Kurd çocuğu sokaklarda sahipsiz uyuşturucu tacirlerin eline düştü bilinmez!

Bak hele bakın; bir kardeşi dağda, bir tanesi Avrupa’da, kendisi Edirne kampında S. Demirtaş’ın söylediklerine:

“Öcalan kesin ve kararlı bir tavırla PKK’ye kendini feshetme çağrısı yapmaktan çekinmedi. Çünkü insan kendi devletine silah sıkmaz, sıkmamalı. “

  1. Demirtaş, madem bu devlet senin devletindi, senin kardeşin niye silahlı örgütün komutanı? Yoksa o, oraya Kurd çocuklarını kırıma uğratmak için görevli mı gönderildi? O dağlarda, aç, susuz, yaman soğuk-kar ve zorlu doğa ile karşı karşıya imhaya mahkum edilen Kurd çocuklarını ben mi dağa gönderdim. „insan kendi devletine silah sıkmaz, sıkmamalı. “ Diyorsun!

Samimi bir şekilde cevap ver, eline silah verip, dağa ölüme gönderdiğin kaç Kurd çocuğu oldu? Sokak sokak arkandan gezdirdiğiniz o gözü yaşlı “şehid anneleri“neyin nesi? Onlar sokakta tazyikli sulara, Türk polis copuna maruz kalırken, o acı dolu gözlerle yüz yüze gelirken utanmadın mı?

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin de devletidir” derken, Türk polisi çizmesi altında sana bakan o gözler vicdanına seslenmedi mi?

Salahattin Demirtaş; „Ordu millet el ele, Türk milli cepheye“taslağını hazırlamış ve bu taslağın sahiplerini sayıyor:

İşte Öcalan ve Bahçeli, bu cesareti ortaya koyarken büyük risk almaktan da çekinmiyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu iradenin arkasında durarak risk alıyor ve çözüme öncülük etmekten geri durmuyor. Aynı şekilde, Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin Genel Başkanı Özel de tüm şerhleriyle birlikte çözümün parçası olmaktan çekinmiyor.“

Türkleşmek için cesaret mi gerekiyor S. Demirtaş? Doğrusu ben bunu bilmiyordum. Demek ki sen de bu saydıkların gibi çok yüce cesarete“ sahipsin öyle mi?

Oysa teslimiyet ve işbirlikçilik yolunu seçenler, milletine ihanet edenler, cephede ölülerini bile toplamadan kaçanlar, korkaktırlar. Bunu da ben size söyleyeyim.

Diğer Haberler