Öcalan’ı kurtarmak…

“Saving Private Abdullah Öcalan” Abdullah Öcalan'ı kurtarmak, İmralı, Kenya, Sema Yüce, PKK Başkanlık Konseyi, Öcalan Siyasi İrademdir. Öcalan zehirlendi

Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de “Abdullah Öcalan gelsin mecliste konuşsun, umut hakkından faydalansın” biçiminde özetleye bileceğimiz açıklaması ile Abdullah Öcalan yine Kürtlerin gündemine kondu…   Öyle görülüyor ku Türk derin devlet aklı 50 yıllık Öcalan stratejisinin 3.  Dönemini uygulamaya koymak istiyor.

“Saving Private Abdullah Öcalan”

1998 yılında çekilen Er Ryan’ı Kurtarmak, orijinal ismiyle Saving Private Ryan filimi 2. Dünya savaşında Er Rayn isimli bir ABD askerini kurtarma operasyonunu anlatır. 8 Asker Rayn isimli askeri eve geri göndermek için cepheye gider ve ölür. Tek kurtulan Er Rayn’dır.  İçinde birçok siyasi mesaj olan filim aslında insanların Er Rayn için ölmesini kutsallaştırıp göklere çıkarır. Er Rayn sadece bir bahanedir, onun arkasında bir sistem ve manipülasyon vardır.  Kürtlerde 26 yıldır bilinçli bir biçimde “Saving Private Abdullah Öcalan” operasyonuna kanalize ediliyor. Abdullah Öcalan’ın “Bir Emir eri gibi Devletime hizmet etmek istiyorum” dediğini de düşünürsek “Er Abdullah Öcalan’ı kurtarmak” sözünün duruma çok da yakışmıştır ama her zaman Kürtlere “Serok APO’yu kurtarmak” diye lanse edildi.

50 yıllık Apo Kapanı:

Türk devleti 1970’lerden sonra Kürtlere karşı bir stratejik hamle olarak Öcalan meselesini ortaya koymuştur. Apo kapanı diye bileceğimiz bir stratejinin 1. Ayağı Abdullah Öcalan’ı  Kürtlere Başkan Apo olarak kabul ettirmektir.

1974-1998 yılları arasında Türk devleti Öcalan’ı Kürtlere başkan yapmak için uğraşmıştır. 1980’ler boyunca İstanbul merkezli Yalçın Küçük vb sol yapıların tümü Öcalan’ı Kürtlere lider olarak sunmuştur. Türk devleti Kürtlerin psiko-sosyal yapısını çözmüştür: Türkler bir şeyden ne kadar nefret ediyor görünse Kürtler o kadar o şeye bağlanacaktır. Bunun için Türk devletinin korktuğu ve nefret ettiği bir Öcalan varmış gibi Kürtlere sunuldu. Yalçın Küçük gibi Türk devlet misyonerleri tüm bu yıllar içinde Öcalan’ı ata-Kürt diye topluma kabul ettirmeye çalıştılar. Öcalan’ın tüm karanlık geçmişine rağmen, Türk devleti ile ilişkilerine rağmen, tek kalmak için yol arkadaşlarını katletmesine rağmen Türk devleti onu kendi eli ile “Serok Apo” olarak Kürtlere sundu.

Abdullah Öcalan-PKK- Türk devleti: Öcalan için Kürtler ölmeli

Öcalan şunun farkındaydı “Kürtler ne kadar onun etrafında birleşirse o kadar Türk devleti için önemli ve vazgeçilmez olacaktı”.  Türk devleti de aynı biçimde “Kürtler ne Abdullah Öcalan için ölürse o kadar kontrolde olacaktır” denklemini gördü.

PKK Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye geldiği 15 Şubat 1999 yılında çok önemli bir karar aldı ve “Başkanımızın esaret koşullarında alacağı kararlar bizi bağlamaz” dendi. Bu karar doğru bir karardı. Çünkü Öcalan zaten daha uçağa bindiği an “devletime hizmet etmek istiyorum” demişti. Bunun dışında da esir birinin alacağı karaların bağımsız olması mümkün değildi.

PKK “Abdullah Öcalan’ı manevi lider ilan edip” pratikte kendi kararlarını almak, savaş devam etmek istedi. Öcalan’ın bu duruma tepkisi büyük oldu. Çünkü Türk devleti “ O PKK ve Kürtleri kontrol edebilsin diye ona yatırım yapmıştı  ve eğer bu gün bunu yapamadığını görürlerse yaşam hakkı olmayacaktı. Türk devleti de Öcalan’ın örgütü idare etmesini istiyordu.
1999 yılı Mart ayında Öcalan PKK Başkanlık Konseyi ve Avrupa kurumlarını tehdit eden bir mektup gönderdi. Öcalan “Ben manevi lider değilim, siyasi ve askeri liderim dedi”.  Türk devleti de 1999 ve 2000 yılında Kandil’deki Başkanlık Konseyine hem mektup gönderdi hem de bir heyet gönderdi ve PKK’nin Öcalan’ı ret etmesi halinde “Tek bir yöneticinin sağ kalmayacağını” söyledi. PKK’nin içindeki dürüst öğelerde bu “Öcalan’ı kurtarma operasyonuna” dahil oldu.

Halk her zaman savaş, direniş, mücadele sözleri ile motive edilmişti. Artık savaş ta yoktu ve PKK, zamanla kitleyi ve kadroları Öcalan ile motive etmenin ne denli kolay olduğu görüldü. Öcalan tecritte deniyor, halk sokaklara çıkarılıyor, Önderliğimize zehirliyor diyorlar insanlar açlık grevi yapıyordu. PKK, artık bizim yerimize Öcalan konuşur kıvamına gelmişti.

Apo Kapanı’nın 2. Ayağı: Öcalan’ı kurtarmak

Öcalan, Kürt sosyolojisindeki çok önemli tahribatlar yarattı. Aile, kadın-erkek, din, tarihsel kurumlar vb yapılır dejenere etmek bu tahribatların başından gelir. Bir diğer tahrirata insan yaşamının kutsallığına dönük bir tahribattı. Öcalan “insanların kendini yakmasın kutsallaştırdı”.

Öcalan 1988 sonrası PKK içinde özellikle içinde kadınlar olmak üzere kendisine ölümüne bağlı bir müritler gurubu yarattı ve bunların hayatı üzerinden kendine bir zırh oluşturdu. İnsanların kendisini yakmasını meşrulaştırdı.

Bunun ilk adımını Sema Yüce attı. 21 Mart 1998 yıllıda cezaevinde kendini yaktı. 22 yıl hapis cezası almış tutuklanma biçimi ve cezaevinde bir yönetici ile duygusal ilişki yaşadığı için soruşturmaya alınmıştı. Büyük bir buhran içinde yaşanan Sema kendinin “iyi biri olduğunu ispatlamak için kendini yaktı”.

Oysa ki Sema Yüce kendini yakınca Abdullah Öcalan küçük çiftlik adı verilen evinde kadınlarla beraber karanlık bir hayat sürüyordu.

İnsanlar kendini Öcalan için yakarken Öcalan ne yapıyordu

O tarihten günümüze 200’den fazla Kürt genci Abdullah için kendini yaktı.

PKK, medyası ve Öcalan kendini yakmaları teşvik etti.
Daha sonra çoğu cezaevi, dağ ve Avrupa da olmak üzere 200’e yakın insan kendini yaktı. Kendini yakanların bazıları hayata anlam veremeyecek kadar gençtiler ve propagandanın etkisinde kalmışlardı. Büyük çoğunluğu ise hayata uyum sağlamakta zorlanan, eninde sonunda hayata küsecek ve intihar edecek kişilerdi. Bazıları cezaevine artık tahammül edemiyordu, bazıları mülteciydiler psikolojileri kaldırmıyordu.
İşin ilginci insanlar Öcalan için “güneşimizi karartamazsınız” diye eylem yapıca Öcalan uçakta “Benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum” diyordu.

15 Şubat 1999 sonrası başlayan Öcalan’ı kurtarma eylemleri

15 Şubat’tan sonra, özellikle de 2004 tarihinden sonra PKK’nin Avrupa, Kuzey Kürdistan ve Rojava başta olmak üzere yaptığı eylemlerin yüzde sadece Öcalan için yapılmıştır.

  • 2004 tarihinde Kuzey Kürdistan’da bir “ihbar” kampanyası başlatıldı. “Abdullah Öcalan Kürt halkının Önderidir. O benim irademedir” cümleleri olan mektupları binlerce insana yazdırıp Türk devletine verdiler.  Devlet bizzat bu eylemi destekledi.
  • 2005-2006 yılında “Öcalan Siyasi İrademdir” adlı bir kampanya başlatıldı. Kürtler bir yıl boyunca bu kampanyasının ardından sürüklendi.
  • 2007 yılında “Edi Bese” hamlesi diye bir hamle başlatıldı. Kürtler iki yılda bu hamle ile eylem yaptı.
  • 2007 yılında PKK,” İmralı’da Başkan Apo zehirleniyor” diye bir iddia ortaya attı. İnsanlar Öcalan’ın zehirlenmesini protesto için açlık grevleri yaptı, kendini yaktı. 2007-2008 boyunca Kürtler bunun üzerinden oyalandı. Bu iddianın üstünden 18 yıl geçti ve Öcalan 76 yaşında ve hala çok sağlıklı.
  • 2009 yılında “Sayın Öcalan” diye bir kampanya başlatıldı. İnsanlar “Öcalan’a sayın diyorum” diyerek kendilerini ihbar ettiler. PKK Türkiye’den Avrupa’ya tüm Kürtleri bu “sayın” hitabı ile de iki yıl oyaladı.
  • 2012 yılında cezaevinde açlık grevleri yapıldı. PKK’nin cezaevimdeki kadroları PKK’nin her ihtiyacı olduğunda sahaya sürdüğü bir piyon olarak kullanıldı. 2012 yılında PKK ve Türk devleti arasında görüşmeler vardı ve PKK buna rağmen 68 gün boyunca cezaevlerindeki kadrolarını açlık grevinde kullandı.
  • 2012 Öcalan’a özgürlük imza kampanyası başlatıldı ve Kürtler iki yılda bununla oyalandı.
  • 2018 yılında Leyla Güven’in başlattığı Açlık grevi tam bir karanlık tarihtir. Bu dönemde biri Avrupa’da 7’si cezaevinde olmak üzere 8 kişi kendini öldürdü
  • 2012’den 2024 yılına değin tam 12 yıl boyunca PKK Strasbourg kentinde sözde bir nöbet eylemi yapıldı. Uzun yürüyüşler vb ile PKK’nin Avrupa kitlesi manipüle edildi.

Yaptığımız bu kısa ve küçük özet bile Abdullah Öcalan’ın Türk devleti tarafından nasıl stratejik bir    planla Kürtlere Önder olarak sunulduğunu ortaya koymaya yeterlidir.

26 yıldır Kürtler kendi dilleri, kendi kültürleri, halk olmaktan kaynaklı hakları yerine “Abdullah Öcalan’ı kurtarmak” adlı operasyona koşturulmuştur bu biçimde Kürdistani amaçlardan saptırılmıştır.

Abdullah Öcalan adı Kürt gençlerinin cesetleri ile çevrelenmiştir. Bu biçimde Öcalan’ın ve örgütünün yarattığı tahribat gizlenmeye ve Kürtler manipüle edilmeye çalışılıyor.  Kürt sosyolog ve tarihçileri bu yakın dönemi yakından takip edip “Öcalan kapanını”  çok yakından analiz etmeden Kürdistan yakın tarihi yazılamaz.

Şimdi Türk devleti 50 yıllık APO KAPANI stratejisinin emeğini toplamak istiyor. Öcalan’ı Rojava’da yeşeren Kürt umuduna karşı kullanmak istiyor.

Diğer Haberler