31 Mart seçimleri; Kürtler “Kürdistani siyaset” dedi, Türkiyelileşme paradigması çöktü

31 Mart seçimleri Kürtler “Kürdistani siyaset” dedi, Türkiyelileşme paradigması çöktü

Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yapılan 31 Mart tarihli seçimleri çok derinlikli il il yorumlama, oy kayıplarını ve adaylarını sorgulayamadık. Çünkü Van’a adaletsiz bir biçimde dolaylı kayyum atayarak Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesi ve Kürtlerin gösterdiği direniş bize seçimin teknik, sayısal boyutunu yorumlamaya fırsat vermedi.

İşin gerçeği her zaman böyle bir ikilemle karşı karşıyayız “Türk devleti Kürtlere karşı uyguladığı inkarcı-katliamcı-gaspçı eylemleri” nedeni ile Kuzey Kürdistan’daki siyaseti kamufle ediyor ve eleştiri yapmayı engelliyor. Şimdi eleştiri yaptığımızda “biz Van’ı geri aldık” diye cevap verilecek. Evet Van için Kürtlerin gösterdiği direniş önemliydi fakat her şey değildi.

Seçimin kazananı Kürdistani çizgi oldu

Açık ve net biçimde belirtmek gerekir ki gerçekte DEM Parti seçimlerden başarılı çıkmamıştır. Birçok yerde oy kaybı yaşadı. Ayrıca halktan bir çeşit gizli bir seçim boykotu vardı. Örneğin Diyarbakır’da yüzde 40 gibi bir oran sandığa gitmedi. İşin gerçeğini söylemek gerekirse son 8 yıldır evinde oturan Leyla Zana Newroz’da ortaya çıkıp sonra köy köy, ilçe ilçe gezmese belki de DEM Parti için durum daha vahim olacaktı.

Leyla Zana Kuzey Kürdistan için bir semboldür. Leyla Zana’nın kişiliğinden bağımsız olarak 1990’ların Kürt ulusal uyanışında mecliste “Kürtçe yemin etme” cesareti göstermiş bir Kürt kadındır. Kürtlerin belleğinde de bu Kürdistani yönü ile yer alır. Leyla Zana’ya sempati Kürtlerin Kürdistaniliği ile ilgilidir. Leyla Zana ne kadar bu misyonu taşıya bilir- taşıyamaz ayrı bir konu sonuçta halk böyle kabul etmiştir.

Van’da yapılan halk protestosunda halkın tutumu bu gerçeği görmek açısından oldukça önemliydi. DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan konuşmasının sonuna gelirken halk Leyla Zana sloganı attı. Buna rağmen Bakırhan mikrofonu Leyla’ya değil Türk solundan gelen Tülay Hatimoğulları’na verdi. Halk yine ısrarla Leyla Zana dedi.  Aslında bu sahne Kürtlerin Kuzey Kürdistan’daki durumunu ortaya koyar.

Abdullah Öcalan’ın 1999’dan sonra yazdığı “Türkiyelileşme” paradigması ve daha sonrasında DTH ile başlayıp son olarak DEM Parti ile temsil edilen bu paradigması Kuzey Kürdistan’da iflas etmiştir. Halk siyasi DEM Parti’nin, siyasetçilerinin ve ideolojilerinin önündedir. Halk 25 yıldır Kürtlere değişik değişik ideolojik kılıflarla dayatılan “Türkiye Cumhuriyeti’ne varlığını teslim etme” siyasetini ret etmiştir.

Seçimin bir diğer sonucu da Kürtlerin artık Türk sol örgütlerini sırtında taşımak istemediğini ortaya koymasıdır. Hiçbir gövdesi olmayan, emeği olmayan Türk sol örgütleri Kürtlere baş olarak atanmıştır. Kürtler Türk solunu 20 yıldır sırtında taşıyor.  Erkan Baş vb isimlerin Van’a gelmesi bu gerçeği deştirmiyor.  Kürtler olmasa Türkiye toplumu bile isimlerini duyamaz bu kişilerin. Çünkü Kürtleri ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmayı kabul ettikleri zaman kabul ediyorlar. Kürtlerin ayrılma hakkını, kendi kaderini tayin hakkını kabul etmedikleri gibi zaten onu engelleme görevleri var.

Ve hemen buna ekleyelim 15 Şubat günü DEM Parti’nin yapmak istediği Öcalan için yürüyüşe Van’dan 20 sivil bile katılmadı. Ama kendi oylarını korumak için sokağa çıktı. Halkın var olan siyasettin ne kadar uzağında durduğunu bu bile göstermeye yeter.

Kuzey Kürdistan’da siyasetin ortaya çıkardığı en önemli sonuç budur. Bu nedenle ne DEM Parti ne de PKK’nin var olan direnişi manipüle edip kendileri kazanmış gibi yansıtması gerçeği temsil etmiyor. Kürdistani siyaset kazandı, Türkiyelileşme çizgisi kaybetti.

Zaten bu durum yeni değil 14 Mayası 2023 yılı Türkiye Genel Seçiminde ortaya çıkan bir sonuçtu. Bunun için kapatılan HDP’nin yerine biraz daha Kürdistan sos dökülmüş bir DEM Partiye ihtiyaç duyuldu. Onu da yaptılar. Fakat o bile yerini tümden tutmadı.

DEM Parti Kürdistanileşe bilir mi?

“DEM Parti Kürdistanileşe biliri mi?”  Sorusu belki de Kürtlerin en çok tartışması gereken sorudur. Hayır Kürdistanileşemez. Çünkü DEM Parti’nin kurucuları, üyeleri partinin siyasetini belirleyemiyor. Bu partinin siyasetini Abdullah Öcalan’ın binlerce sayfalık savunmaları belirledi. O savunmalar ise Kürtlerin kendini yönetme hakkını tümden ret eden ve “Kendi kaderini tayin hakkını Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine devreden” bir siyaset var.  Özünde ince-gizli Kemalizimle yapılan bir ittifak var. Maalesef ki ortada böyle bir gerçek varken DEM Partinin Kürdistanilişeceğini beklemek mümkün değildir.

Bu sözleri bu kadar açık ve net söylemek eleştirilerin hedefi oluyor. Ama gerçek budur. Bunu biz söylemiyoruz bunu PKK söylüyor. PKK’nin programı olan Öcalan savunmaları,  “Kürtlerin devlet olmasını reddetmiştir, sınırların değişmesini reddetmiştir, ulusal birliği reddetmiştir”.

Kuzey Kürdistan halkı tüm ideolojik manipülasyona rağmen hala Kürt Ulusal çizgisindedir. Fakat halkın bu talebini taşıyacak bir siyasi yapı yoktur.

Kemalizm Türkiye Devletinin kendisidir

Kürtlerin büyük şehirlerde CHP’ye oy vermesi meselesi de başlı başına ele alınması bir sorundur.  Maalesef ki sosyal medyada AKP’nin İstanbul ve Ankara’yı almaması karşısında bazı Kürtler kutlama alanlarına koşarak “Türkiye’de devrim oldu” diye sevinç çığlıkları attı. Hatta Kürt siyasiler bile benzer sevinç yaşadı.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde zamanın HDP’sinin oyları hiç karşılıksız CHP’ye vermesi eleştirilmişti. DEM Parti daha kötüsünü yaptı. Aday çıkarıp alttan CHP’ye oy verin dedi.

Yüz yıllık bir Cumhuriyet tarihi var. Bugüne değin Kemalisti, Sağcısı, Solcusu, ülkücüsü, dincisi her çeşit Türki yönetimi gördü Kürtler. Ne değişti? Hiçbir şey. Türkiye’de gerçek şudur: Kemalist değilim diyen bile sonuç olarak Mustafa Kemal’in kurduğu Türklerin Türkiye’sinin çarkını çevirmek için uğraşıyor. Ortada böylesi bir gerçek varken Kürtlerin CHP’nin yedeğine düşmesi anlaşılmazdır.

2004 yılı Haziran ayında Abdullah Gül’ün temsilcisi Kandil dağına gidin Murat Karayılan’la görüştüğü tarihten 2015 yılına değin PKK, AKP’yi destekledi. PKK kadroları İmralı’ya Öcalan ziyaretine bile gitti.  11 yıl içinde AKP orduyu ele geçirdi, Ergenekoncuları ezdi, anayasayı değiştirdi. Kürtler tüm bu süre boyunca oyalandı, bu 11 yıl içinde binlerce genç şehit düştü, Kürtler bir şey kazanmadı.  Şimdi o zamanlar halka satılan umudun bir benzerini mi Kürtlere satacaklar. Bir on yıl da CHP’nin devleti AKP’den ele geçirip Kürtlere hak vermesi mi beklenecek? Diyarbakır’ı ziyaret ederken Diyarbakır meydanında Şeyh Said’in vurma emrini veren Mustafa Kemal’in resmini getiren Ekrem İmamoğlu’mu Kürt sorunun çözecek. Her sabah çocuklara “Türküm, doğruyum, çalışkanım” yemini okutmak isteyen CHP mi Kürt sorunun çözecek. Elbette ki hayır.

Kürtler 10 yılda CHP’nin mi devleti ele geçirmesini bekleyecek

Nettir, Kemalizm Kürt inkarı üzerine kurulmuş Türkiye’deki herkesi Türk kabul eden bir sistemin adıdır. Mustafa Kemal’i yücelten hiçbir yapı Kürt meselesini çözemez. Mustafa Kemal’in Kürt bakışını eleştirmeyen hiçbir yapı Kürtlere bir şey kazandıramaz. CHP Kemalizmi aşmak değil geri getirmek istiyor.

Kürtler Türk devletinin kanatları arasındaki savaşta bir çürütme siyasetine mahkum olmuş durumdadır.  Her on yılda bir başa gelecek bir gurubun Kürt meselesini çözmesini beklerken Kürtler daha da geriye gidiyor.

Evet seçimlerde halk Kürdistani tutum belirledi. Fakat bu yetmiyor.  Kuzey Kürdistan’daki hakim parti ve düşüncesi tabanın ulusal ruhu ve taleplerinin çok dışında bir yerde konumlanmıştır.
Evet Van’daki olaylar karşısında bir tutum konmuştur bu duygusal olarak önemli bir şeydir. Fakat Kürtlerin kafa karışıklığını, hakim siyasi partinin yapısal durumunu, ideolojik söylemlerin içindeki Kürtleri sisteme entegre etme durumunu aşmaya yetmiyor.

Diğer Haberler