2.Bölüm: Medya Savunma Alanları’na  Sömürgeci bayrakları nasıl asıldı?

2.Bölüm: Medya Savunma Alanları’na  Sömürgeci bayrakları nasıl asıldı? imralı, öcalan, Casus tepesi, Kandil, Türkiye misaki milli

Medya Savunma Alanları nedir? 

Abdullah Öcalan’ın İmralı’da önerdiği Medya Savunma Alanları kavramının tarihsel olarak bir karşılığı yoktur daha çok PKK’nin el koyabildiği alanlar olarak tanımlamak daha gerçekçidir. Bu açıdan bakınca PKK’nin Haftanin, Behdinan,
Xaxurke, Bradost, Kandil’e değin uzanan bölgenin tamamı Medya Savunma Alanları içinde yer alır. Yani aslında Güney Kürdistan’ın Kuzey ile sınır olan en stratejik dağlar ve ovalardan oluşan bölümüdür. Burayı başka bir açıdan da tanımlamak da mümkündür, o da Türkiye, İran ve hattı Irak’ın tarihi amaçları ile de ilgili olarak tanımlana bilir.

Türkiye açısından bakınca; Türk devletin 1920’lerden sonra Misakı Milli olarak tanımladığı ve kendisine ait olduğunu iddia ettiği alanların bir bölümünü kapsar. Fakat herhangi bir bölümünü değil en stratejik dağların olduğu ve tüm Musul ve Hewler ovasına sahip olduğu alanları kapsar. Yani PKK’nin Medya Savunma alanlarının yüzde 85’lik bölümü Türkiye’nin tarihi amacının bir parçasıdır.

İran açısından bakınca da Medya Savunma Alanlarının yüzde 15’lik bölümü de İran’ın gasp etmek istediği Kandil, Xinere hattına girmektedir.

Yani tarihi olarak Güney Kürdistan’ın; meşru ve resmi olarak da Kürdistan Bölgesel yönetiminin toprağı olan bu dağlık stratejik alanlar İran ve Türkiye’nin gasp etmeye çalıştığı alanlardır ve PKK tarafından pratik olarak gasp edilmiş sonuçta da parça parça bu iki güce verilmiştir.

Medya Savuna Alanlarının Kandil bölümüne ne oldu?

1500 metre uzunluğundaki Zagros dağlarının uzantısı olan Kandil yamaçlarının büyük bölümü Hewler ili sınırlarına bir bölümü de Süleymaniye ili sınırları içinde yer alıyor.  Medya yer alan Kandil dağı diye bilinen yer Kandil dağının zirvesinden çok dağdan inen vadilerin yer aldığı birçok köyün olduğu geniş bir alanı kapsar. Ranya ve Coman- Sideka hattını birbirine bağlayan bir ana yola sahiptir.

Kürdistan’ın en stratejik bölgesi olan Kandil Saddam rejimi döneminde Irak ordusunun bile giremediği Peşmerge’nin önemli bir savunma alanı olmuştu. Bu önemli toprak parçası Medya Savunma Alanlarının merkezi oldu. Çünkü PKK 1999 yılında Kuzey Kürdistan’da geri çekilme yaptıktan 3000’e yakın gerillayı Kandil dağı yamaçlarına çekti. Burada sadece askeri çalışmalar değil çok büyük siyasi çalışmalar yapıldı, PJAK, PYD; PÇDK gibi tüm siyasi partilerin merkezi oldu. PKK merkezi burada üslendi.  PKK burada halkla ciddi bir ilişki geliştiremedi fakat belli bir denge sağlamak için Kandil Belediyesi diye bir oluşum kurdu ve kısmi bazı hizmetlerle burayı kendisine ait göstermek istedi.

2012 yılında Kandil’in kaderini değiştirecek ve kimsenin nedense çok sözünü etmediği bir süreç gelişti. 2011 yılı Ağustos’unda başlayan ve PKK’nin adına Casusan Tepesi savaşı adını verdiği İran ve PKK-PJAK’ın göstermelik savaşı sonrası Kandil dağının en stratejik yeri olan Casusan tepesi, Buk u Zava gibi en yüksek yerler İran ordusuna bir anlaşma ile teslim edildi. 1970’ler ve 1990’lar boyunca savaşın merkezi olan Kandil’e ilk kez bir sömürgeci gücün bayrağı asıldı. Sınır boyunca sınır koruma karakolları (paygahlar) yapan İran artık bu karakollardan bu önemli toprak parçasının tüm vadileri, dereleri ve ayrıntılarını kontrol eden noktaya geldi. Kandil dağının neresinden bakarsanız bakın karşınızda İran ordusunun karakollarının ışığını görürsünüz.

PKK’nin medya Savunma Alanları efsanesinin Kandil bölümü İran’a teslim edildi.

Medya Savunma Alanları’nın ne kadarı Türkiye’nin payına düştü­?

Haftanin’den Zagros üçgenine kadar uzanan sınır hattını kapsayan PKK’nin medya savuna alanları ile Türk devletinin Misakı Milli projesi tam olarak örtüşmektedir.

Bu durumu coğrafik olarak izah edersek; Kuzey Kürdistan ile ve Kürdistan Bölgesel Yönetim sınırları 331 km uzunluğa sahiptir. Bunun 107 km bölümü akarsu vadilerinden oluşuyor ve geri kalan 224 km sarp dağlardan oluşur. Bu 224 km sarp dağlar son 4 yıl içerisinde Türkiye tarafından işgal edildi. Türk silahlı kuvvetleri yaklaşık olarak bu 224 km uzunluğundaki çok stratejik alanlarda 45-50 km uzunluğunda içlere doğru girdi. Geri kalan 107 km alanda 20-25 km arası içeri girdi. Haftanin, Metina, Zap, Avaşin, oradan da Govende’ye kadar uzanan birinci bölüm, Xaxurke, Hınere boyunca uzanan ikinci bir bölge vardır.

Türk devleti en stratejik yerleri tutarak bayrak dikti, yollar yaptı, kalekol biçiminde sabit üs alanları yaptı. Yani aslında Türkiye pratik olarak Misakı Milli dediği ve hak talep ettiği bölgenin en stratejik bölümüne yerleşti.

 Türk devletinin içeri girdiği dediğimiz bu alanların hepsi PKK’nin 1988’den özelde de 1990’dan sonra kontrol ettiği alanlardı. Ve PKK’nin Medya Savuna Alanı dediği hükümet kurup, parlamento inşa edeceğiz dediği alanlardı ve şu an da bu alanda Gare dışında PKK’nin üslendiği tek bir yer yoktur. Gare de zaten artık sivillerin olmadığı, PKK’nin de tünellerde güçlerini yerleştirdiği bir savaş alanıdır.

Pratik olarak tekrar hesapladığımız zaman Medya Savunma Alanları’nın yüzde 15’i İran’ın kontrolüne verildi. Geri kalan yüzde 80 Türkiye’ye verildi ve PKK’nin elinde de yüzde 5 gibi bir alanla sadece Gare dağı kaldı.  Yani 2002 yılında Öcalan’ın talimatı ile ilan edilen Meşru Savunma Alanlarının yüzde 95’i Türkiye ve İran arasında paylaşıldı.

Medya Savunma Alanlarından Kürtlerin payına ne düştü?

“Medya Savunma Alanlarıdan Kürtler nasıl istifade etti?” sorusu çok önemli bir sorudur cevabı ise şudur: Kocaman bir sıfır.

Evet PKK, 2019 yılında başlayan Türk devletinin Kürdistan’a dönük operasyonlarına değin bu alanların tüm girişlerine asayişler kurdu, Öcalan’ın dev posterleri asıldı, HPG ve PKK bayrakları asıldı. Buradan geçen herkesten kimlik kontrolü yaptı. Peşmergelerin alana ziyaret amaçlı girmesine bile izin vermedi. Hatta Peşmerge olup da PKK’nin bu bölgelerinde köyleri olanlar bile zaman zaman alana giremedi veya çekinerek gitti. Buradaki köylüler PKK’ye vergi vermeye mecbur bırakıldı, tehdit edildi.  2013 yılına değin PKK , YNK ile ilişkileri iyi olmadığı için halkı “YNK’ye bilgi verdikleri, ajan oldukları” iddiası ile tutukladı. 2014 sonrası durum değişti bu kez halkı “KDP’ye bilgi verdikleri ve KDP ajanı oldukları” gerekçesi ile tutukladı.

Yani köyleri, bağları, bahçeleri Medya Savunma Alanı denen bölgede olan halk hem PKK’nin hem de İran ve Türk devletlerinin arasında ezildi, köyünden toprağından koptu. Medya Savunma Alanı bir anlamda Kürtleri toprağından sürme projesine döndü.

 Fakat burada ilginç olan bir diğer husus Medya Savunma Alanlarının yüzde 15’i İran’a, yüzde 80’i Türkiye’ye verildi ama Kürdistan Bölgesinin resim toprağı olan bölgenin yüzde birlik bölümüne bile Peşmerge’nin girmesi kabul edilmedi. Hatta Peşmerge’nin bu alanların çevresinde üslenmesi bile savaş gerekçesi sayıldı ve 2019 yılından sonra 9 peşmerge PKK eli ile şehit edildi.

Tüm bu bilgileri bir kez daha gözden geçirince karşımıza şu gerçek çıkar Medya Savunma Alanları, PKK’nin sadece Kürdistan Bölgesel hükümetinden toprak koparıp işgalcilerle pazarlık yapmak için kullandığı bir kavramdır. Medya Savunma Alanları’nın ilan edildiği tarihin üzerinden 22 yıl geçti ve artık Türkiye ve İran bayraklarının asılı olduğu alanlara döndü.

Bu nedenle Medya gibi Kürtler için önemli bir tarihi kavramın içine sığdırılan şey özünde PKK’nin Kürdistan topraklarını işgalcilere teslim etme pratiğidir.  Medya Savunma Alanları PKK’nin 21. Yüz yıldaki Kürtlere ihanet siyasetinin içindeki bir kavramdır. 2000’den sonra PKK’nin “burası benim buraya kimse giremez” dediği her yere işgalciler girmiş ve işgalci bayrağı asılmıştır. Kandil dağında İran; Efrin, Serekaniye’de Türkiye;  Haftanin, Kurejaro, Metina, Keste, Mam Rejo Türk bayrağı vardır, Şengal’de Irak ve Haşdi Şabi bayrağı asılmıştır.

Medya Savunma Alanları bunun için lanetli bir kavram olarak Kürdistan tarihinde yer almıştır ve alacaktır.

  1. Bölüm: Medya Savunma Alanları Kavramının Altında Yatan Gerçekler

Diğer Haberler